Yunanistan, 1821’de
Osmanlı’dan bağımsızlığını almadan önce Lord
Elgin İstanbul’da büyükelçiydi. Ülkenin simgesi olan Atina’da
Akropolis Tepesi’ndeki Parthenon Tapınağı’nın
görkemli mermer kabartmalarını, British Müzesi’ne taşımıştı.
Yaklaşık iki yüz yıldır Yunanların aklı, bu yitik kabartmalarda kalmıştı.
1981’de Andreas Papandreu başbakan seçilince ünlü sinema
sanatçısı Melina Merküri’yi (MM) kültür bakanı yaptı.
Yunanistan dışına yaptıkları resmi gezilerde Papandreu’nun basın toplantısını,
sözgelişi 30 kadar yabancı medya temsilcisi izliyorsa, MM’ninkine 300 kişi
katılıyordu. MM, “Barbar Osmanlı’nın yağmalanmasına göz yumduğu Yunanistan
tarihsel mirası Parthenon kabartmaları geri verilmeli” kampanyasını
başlattı.
MM, kampanyasıyla yalnızca Yunan halkında bir bilinçlenme yaratmakla kalmadı,
Yunan turizmi için çok önemli ve etkin bir tanıtımı da gerçekleştirdi. Yabancı
meslektaşlarını, UNESCO’yu harekete geçirdi. British Müzesi’nde TV kameraları
önünde “Atalarımızın mirasını geri istiyoruz” sözleri ile gösteriler
düzenledi.
Ancak İngilizler “Siz, bu yapıtları Atina’daki yoğun ‘nefos (hava kirliliği)’
altında mı koruyacaksınız? Biz, Yunan sanatını müzemizde sizden daha iyi
koruyoruz” sözleri ile alay ederek MM’yi ciddiye almadıklarını gösterdiler.
Yunanlar yılmadılar.
Yunanlar, Akropolis’in eteğinde görkemli bir müze yapımına başladılar. Amaç,
İngilizlerin “daha iyi koruma” kozunu ellerinden almaktı. Geçen yıl, açılmadan
önce gezme şansı elde ettiğim bu görkemli müzeyle bu amaca ulaştıklarını gördüm.
Tabii bu müzeyi yapmak, bu kabartmaları geri getirmeye yetmeyecekti. Keşke
Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay bu müzeyi görselerdi.
Ziyaretçiler, Akropolis’in yamacında camla kaplı tarihsel kalıntıların
üzerinden yürüyerek müzeye giriyorlar. Böylece dışarıda arkeolojik kalıntılar,
içeride buluntular sergileniyor. Müzenin yapımına 130, sergilemeye 30 olmak
üzere toplam 150 milyon Avro harcandı.