Gözü Kesen Binaya Girer!



Toplu-taşıma aracına binerken, alışveriş yaparken para ödemiyorsunuz. Çevrede bulunan kameralar devamlı gözleri tarayarak güvenliği sağlıyor. Çünkü kimlik bilgileriniz, hesaplarınız gözlerinize işlenmiş durumda. Steven Spielberg'in yönettiği gelecekte geçen 'Azınlık Raporu' filmindeki bu sahneler artık eskisi kadar uzak değil. Belki günümüz güvenlik sistemleri bu seviyeye henüz varmadı ancak teknolojinin hızla geliştiği bilim çağında kısa vadede bunların olmayacağını iddia etmek zor. Zira uzmanlar beş seneye kadar insanların artık kredi kartı dahi taşımayacaklarını, tüm alışverişlerini parmak iziyle yapacağını, polis kontrollerinde göz taraması veya parmak iziyle kimlik tespitinde bulunacaklarını savunuyor. Ancak bu teknolojinin kullanmasına itiraz edenler de var. Onlara göre bu sistem özgürlükleri kısıtlıyor.

'Tasarruf sağlıyor'
Yeni nesil 'akıllı' iş merkezlerinde, cezaevlerinde uygulanan güvenlik sistemleri bilim kurgu filmlerini aratmıyor. Parmak izi, göz taramaları gibi biyometrik teknikler diye nitelenen ileri güvenlik sistemleri konusunda dünyadaki tek patent 'L1' şirketine ait. Bu şirketin Türkiye temsilcisi Ergosis Güvenlik Sistemleri firmasının Genel Müdürü Oktar Öz'e göre uygulamayla zamandan, enerjiden ve işgücünden tasarruf ediliyor. Sistemin özgürlükleri kısıtlamadığını iddia eden Öz şöyle konuşuyor:
"Göz tanımada kullandığımız yöntem retina taraması değil, iris tanıma sistemidir. Biyometrik sistemler kişisel haklarla çatışıyor diye bir söylem var ancak bunun doğru olabilmesi için insanların bilgilerini ortak bir veri tabanında tutuyor olmamız gerekir. Böyle bir şey söz konusu değil. Bugün plazalarda, cezaevlerinde yapılan insanların kayıt altına alınması kriminal uygulamayla bağdaştırılmış uygulamalar değildir. Ayrıca parmak izi gibi dokunma söz konusu olmadığından son derece hijyenik. Göz bebeğinin etrafındaki renkli halkanın yani irisin fotoğrafı siyah beyaz olarak çekilir. Böylece göz rengi de belli değildir. İris tabakası insana hastır ve birbirine karışması mümkün değildir. İris tanıma, yüksek güvenlik uygulamalarının yegâne tercihidir. Bugün Hollanda, Almanya, ABD New York, İngiltre, Japonya gibi dünyanın en önemli uluslararası havaalanlarında elektronik pasaport yerine iris tanıma sistemi kullanılıyor. Buralara gidildiğinde ben bilgilerimi vermem diyemiyorsunuz."
Oktar Öz'ün verdiğe bilgiye göre biyometrik teknikler bugün tüm 'L Tipi' ve bazı özel cezaevlerinde kullanılıyor. Öz, yeni yapılan çoğu plazalarda, bazı bankaların özel bölümlerinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nun özel dosyaların bulunduğu odalarında, hastanelerde de bu teklonojinin bulunduğunu söylüyor.

Bu teknolojiye karşı olanlarsa kişisel bilgilerinin güvenlik şirketinin eline geçmesinden rahatsızlık duyuyor. Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Cumhur Şahin, bu düşünceyi paylaşanlardan biri. Şahin, bu sistemlerin özgürlükle güvenliği karşı karşıya getirdiğini belirtiyor: "İkisi de bir hukuk devletinde vazgeçilmeyecek değerler. Ülke koşullarına göre orta noktanın bulunması gerekiyor. Ne güvenlik endişesiyle hareket etmeliyiz, ne de soyut özgürlük meselesi üzerinden ayakları yere basmayacak bir değerlendirme yapmamalıyız."

'Bilgilerimi vermem'

'Akıllı' binalarda çalışanlar açısından bu teknolojinin kullanılmasında sakınca görmeyen Prof Şahin, ziyaretçiler için aynı düşünceyi paylaşmıyor: "Ben göz taraması yaptırarak sadece bana ait olan bilgilerimi kimseyle paylaşmam. Binalarda kurumların, yöneticilerin bu şekilde ileri güvenlik sistemleri kullanmalarında hukuksal açıdan bir sakınca yok. Ancak ziyaretçiler açısından da eğer kişinin rızası yoksa zorla bu güvenlik taramalarından geçirilip bilgileri alınamaz. Bilgilerini vermek istemeyen kişinin de bilgileri yok diye binaya alınmaması söz konusu olamaz. Anayasanın bazı maddelerinin genel prensiplerden hareketle bu konuda herhangi bir zorlama yapılamaz."

'Yasal düzenleme şart'
İlerleyen günlerde bu konularla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Şahin, "TBMM'de kişisel verilerin alınmasına dair şu anda bir tasarı var. Hangi hallerde veriler alınabilecek, kişiler hangi hallerde zorlanacak bunlar kesin hatlarıyla belirlenecek" diye konuşuyor.

Binaya girmek için 'göz' lazım
İstanbul Maslak'taki Sun Plaza, Türkiye'de ileri güvenlik sistemininin kullanıldığı yerlerden biri. Plaza çalışanları gözlerini bir okuyucuya göstererek yanlarında hiçbir kart taşımadan iki saniye içersinde binaya giriş yapabiliyor. Ziyaretçilerin de göz irislerinin fotoğrafı çekiliyor ve kendilerine fotoğraflı etiket veriliyor. Bu etiketle ziyaretçinin hangi katta kime gideceği önceden belirleniyor. Asansörler algıladıkları etiketle otomatik olarak istenen kata gidiyor.