GYODER Başkanı Gökkaya ile Artılarıyla ve Eksileriyle Gayrimenkul Sektörü

Fotoğraflar: Metin Pala (AA)

Kentsel dönüşümle ilgili gerekli adımlar atılıyor mu?

''Kentsel dönüşümle ilgili gerekli adımlar atılıyor mu?'' sorusuna Gökkaya, kentsel dönüşüme, Afet Yasası ile birlikte önemli bir proje olarak baktıklarını ifade ederek, ''Bu belki de Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biridir. Çevre ve Şehircilik Bakanımızın söylediği gibi 7,5 milyon konutun dönüşmesi, bunun da 400 milyar dolarlık büyüklükte olması, çok önemli bir ekonomik tarafı var. Sosyal açıdan da bakıldığında Türkiye deprem bölgesinde yer alıyor. Deprem, ekonomik ve sosyal olarak Türkiye'nin en önemli problemlerinden biridir'' diye konuştu.

Gökkaya, ''Kentsel dönüşüm konusuna Türkiye aslında çok geç kaldı'' diyerek, şunları kaydetti:
     
''Bizim 81 ilimizin 1/100 binlik planlarının çıkarılması gerekiyor. O plan şehrin anayasası sayılır. Bütün yerleşim, ticari ve sosyale donatı alanlarının belirlenmesi gerekiyor ama biz buna yeni başladık. Van depremi olmasaydı 1999'da gerçekleşen iki depremi unutmuştuk. Bu projeyi seferberlik olarak görmemiz gerekiyor. Başbakanımızın bu projenin arkasında olması önemli bir şey. Bizim bunu halkımıza çok iyi anlatmamız lazım. Rant kelimesi bizim lügatımızda çok antipatik bir şey. Rant olmadan aslında proje yapamazsınız. Bunun bir kıstasının olması lazım. Kentsel dönüşüm yapacakken bu projenin maliyetini karşılayacak kadar bir imar artışı, kardan bahsetmemiz lazım. İnsanlar 100 metrekarelik evde oturuyorsa, evi yenilendikten sonra 90-100 metrekarelik bir eve sahip olması gerektiği bilincine sahip olması lazım. Eğer bunu yapamazsak bu projeyi bitiremeyiz. Bu 15-20 yıllık bir projedir. Bu proje AK Parti'nin başlayıp devam edeceği bir proje değil. Belki önümüzdeki bir iki seçim sonrasında bir başka parti gelecek. O partinin de sürdürebileceği bir proje olması lazım. Bunun için çok ciddi bir hukuki alt yapıyı yapmamız lazım.''
    
''Mal sahiplerinin talepleri çok üst seviyede''
    
Sektörde bile farklı algılamaların bulunduğunu anlatan Gökkaya, şunları söyledi:

''Bir mülkiyet hakkını kesinlikle göz ardı etmememiz lazım. Çok yakın bir zamanda İstanbul'un bir ilçesinde kentsel dönüşüm için çalışma başlandı, bir oran belirlendi. Şu anda orada maalesef çok başarılı bir proje olmayacak. Mal sahiplerinin talepleri çok üst seviyede yer alıyor. Diyelim ki 25 bin bina değişecek. Bu binaların değiştirilebilmesi için 50 bin tane bina yapmanız lazım. O zaman 25 bin tane yeni müşteri bulmanız lazım. Türkiye de İstanbul da buna hazır değil. Zaten bu düşünceyle gidersek, büyük şehirlerdeki en büyük problem olan göçü önleyemeyiz. Onun için yerinde kentsel dönüşüm yapmamız ve birtakım finansal enstrümanları ortaya çıkartmamız lazım.

Kentsel dönüşüm yapacağımız alanların yüzde 70'inden fazlası orta ve dar gelirli gruplardır. Çevre ve Şehircilik Bakanımız 500 lira kira yardımı yapacağı açıklamasını yaptı. Bazı yerlerde müteahhitler 1000 lira kira yardımı, 1000 lira taşınma masrafı karşılayacağız diyor. Bunun bir standarda oturtmamız lazım ki insanların taleplerini bir şekilde sınırlansın. Sadece kamu veya özel sektör değil, üçüncü bir kurul tarafından bir değerleme yapmamız lazım. SPK'nın lisanslı değerleme şirketlerinin bu proje ya da birebir konutlarla ilgili değerleme yapması lazım. Bu önemli bir referans olacaktır. İster kamu ister özel sektör olsun kat malikiyle ne kadar anlaşırsa anlaşsın, iki tarafın da aklında 'acaba fazla mı verdim, eksik mi aldım-' olacak. Bunu ortadan kaldırmak için kesinlikle değerleme yapmamız şart. Bunu da SPK'nın değerleme şirketleriyle yapabiliriz ki bu Afet Yasası'nda da var.''Gökkaya, Afet Yasası'nda imar haklarının transferi ve imar haklarının menkulleştirilmesi konusunda 2 enstrüman bulunmasının önemli olduğunu söyledi. İmar artışlarının artık fazla olamayacağı yerler bulunduğunu ve oralara daha fazla imar verilemeyeceğine değinen Gökkaya, ''Bu, oradaki kat malikinin bir başka bölgede aynı değerde bir imar hakkını alması veya imar hakkının menkulleştirilmesi, lisanslama şirketinin verdiği değer ölçüsünde kendisine bir sertifika gibi bir şey verilmesi, onu diğer bölgelerde diğer projelerde kullanabilme hakkı... Çünkü kentsel dönüşümde siz kat malikane tek bir formülle gidemezsiniz'' diye konuştu.
    
''İller Bankası'nı altyapı GYO'ya dönüştürebiliriz''
    
Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının önemli bir fonksiyon taşıyabileceklerini anlatan Gökkaya, ''Mesela, şunu söyleyebiliriz; İller Bankası var, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın uhdesinde, bütün yerel yönetimlerin neredeyse finansal kaynakları ve bütçeleri de orada. İller Bankası'nı altyapı GYO'ya dönüştürebiliriz. Altyapı GYO dediğimiz zaman bu yurt dışında da çok fazla rağbet görebilecek bir şey. Yüzde 75'i kamunun yüzde 25'i de yabancı fonların iştirak edebileceği bir şirket. Bu şirket, kentsel dönüşüm yapılabilecek bölgelerde veya pilot bölgelerde ilçe belediyelerini de ortak alarak proje ortaklığında GYO formülüyle çalışabilir. Burada kat maliklerinin veya oradaki hissedarları da bu şirkete dahil edebilirler ki bunun örneği de Londra'da yapıldı. Londra'da oradaki proje sahipleriyle, hissedarlarıyla birlikte belediye bir şirket kurdu, projeyi gerçekleştirdi. Proje bittikten sonra kalan bir kazanç ve finansal bir getiri varsa onu da şirket ortaklarına dağıttı. Burada zaten insanların kafasındaki bir kayıp ortadan kalkmış oluyor. GYO'lar bu bakımdan çok önemli bir fonksiyona sahip olabilirler'' değerlendirmesinde bulundu.

Son dönemde GYO'ların kurumlar vergisi muafiyetinin kaldırılmasının konuşulduğunu anımsatan Gökkaya, konuşmasına şöyle devam etti:

''GYO'lar kayıt dışı ekonominin ortadan kalkmasını veya azalmasını sağlayan en önemli enstrümanlardan biri. Bizim yüzde 20'lik bir kurumlar vergisi muafiyetimiz var ama buna karşılık bizim yaptığımız her işlem gerçek değeri üzerinden olduğu için dolaylı vergilerin toplanmasında ve artışında çok önemli bir görev üstlenmiş oluyor. Yani biz çalıştığımız taşeron firmalarla, müteahhit firmalarla birebir çalıştığımız için onlar da gerçek değerler üzerinden faturalama ve sigorta ödemeleri dahil her türlü işlevi yapıyorlar. Onun için GYO'ların çoğalması lazım.

Şu anda 24 gayrimenkul yatırım ortaklığı var. Bu Türkiye için çok çok az. Piyasa değeri açısından çok iskontolu işlem görüyorlar. Portföy değerleri açısından 12 milyar lira civarında bir değerleri var. Bu Türkiye'nin gayrimenkul sektörüne baktığımız zaman çok küçük kalıyor. Ama GYO olmak kolay bir şey değil. Sermaye piyasası tarafından denetleniyorsunuz. 3'er aylık periyotlarda bağımsız denetim firmaları denetliyor. Her şeyiniz şeffaf. Her şeyiniz fatura üzerinden yapılıyor. Bu da kayıt altına alıyor. Bu önemli bir enstrüman ve böyle bir projeyi yapmak için GYO'ların sayısını artırmamız lazım. Bunu çünkü tek başına kamu yapamaz.''
    
''Gayrimenkul sektörüne yaptığınız 1 birimlik yatırım genel ekonomiye 2,54 çarpanıyla etki ediyor''
    
Mimari açısından eleştirileri olsa da Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) doğru şeyler de yaptığını anlatan Gökkaya, eskiden 200-300 konutun, bir proje geliştirici açısından önemli bir rakamken, TOKi'den sonra bu rakamın artık 2 bin 3 binlere çıktığını, ölçek açısından TOKi'nin faydası olduğunu ifade etti. Gökkaya, ''TOKİ 9 senede 550 bin konut yaptı. Yani ortalama yıllık 50-55 bin konut ediyor. Ama bizim 20 yılda 7,5 milyon konut üzerinden gittiğimizde yılda 375 bin konut yapmamız lazım. Bunun da finansal kaynağı için yılda ortalama 20-25 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyacımız var. Bu çok ciddi bir rakam. Ama 400 milyar dolar sadece kendi içindeki büyüklük. Genel ekonomiye 2,5 çarpanıyla hesapladığımız zaman trilyon dolarların üzerinde bir katkısı olacak bu projenin. Çünkü gayrimenkul sektörüne yaptığınız 1 birimlik yatırımın genel ekonomiye 2,54 çarpanıyla etkisi oluyor. 200 yan sektörü destekliyor. İnşaat sektörü büyüdüğünde Türkiye'nin büyüdüğünü görüyorsunuz. En önemli konulardan biri de sosyal açıdan bakıldığında vasıfsız en fazla işçi istihdam eden sektör. 2011 yılında 2 milyon kişi istihdam etti. O da genel istihdam oranında yüzde 7,7'ye geldi ve bunların çoğu vasıfsız işçi. Bunun da sosyal bir yönü var. Bunun da altını çizmemiz lazım'' diye konuştu.3. çeyrekte de 0'a yakın büyüme olacak''
    
2012 yılında Türkiye'nin yüzde 4 büyüyeceğini tahmin ettiklerini aktaran Gökkaya, hem mütekabiliyet yasası hem de kentsel dönüşümden hareketle inşaat sektörünün de yüzde 5 büyüyeceğini öngördüklerini, fakat sektörün 6 aylık büyümesinin yüzde 1,5 olduğunu belirtti. 3. çeyrekte 0'a yakın bir büyüme olacağını düşündüklerini, 4. çeyrekten ise biraz ümitli olduklarını dile getiren Gökkaya, şunları kaydetti:

''Merkez Bankası'nın üst sınır limitlerini düşürmesi, 150 baz puan olarak, dün de 50 baz puan indirdi, bu birazcık konut kredi faizlerinde etkili olur ve biraz hareketlenme olur diye bekliyoruz. Ama buna karşın maalesef binde 16 olan tapu harçları binde 20'ye çıktı. Bence inşaat sektörü ekonominin lokomotif sektörü ve orada bir takım kararlar alınırken, tabii biz belki devletimiz hükümetimiz gibi bakamıyoruz, onlar makro bakıyor, yani cari açık, bütçe açığı... ama biz şuna inanıyoruz orta ve uzun vadede güçlü ekonomi için iyi bir altyapı olması lazım. İnşaat sektörünün kurumsal bir yapıda olması lazım ve önümüzde de kentsel dönüşüm gibi önemli bir sürecimiz var. Bu süreçte bazı şeyleri koordineli yapmakta fayda var. Yani bir taraftan faizleri düşürüyoruz, konut kredilerinde faiz oranları düşecek diyoruz, öbür taraftan tapu harçlarında artış yapıyoruz. 100 bin liralık satışta 400 lira fark ediyor. Bu önemli bir fark.''

Gayrimenkul şirketlerinin halka arzı

Gökkaya, ''Halka arz seferberliğinde gayrimenkul şirketlerini biraz uzak durduğu görülüyor, bu yönde teşvik edici adımlarınız oluyor mu, yeni halka arzlar bekleyebilir miyiz?'' sorusu üzerine kesinlikle beklendiğini belirterek, ''SPK Başkanı Vedat Akgiray ile çok yakın temastayız. Geçen yıl SPK ile bir konferans düzenledik. İnşaat firmalarının borsaya uzak durmalarının nedeni sadece denetim değildi. Haklarını yemeyelim. Kat karşılığı hasılat paylaşımı projelerini portföyünüze alamıyordunuz. Onu SPK ile görüştük bu konuda bize yardımcı oldu. Bu çerçevede artık inşaat firmaları, proje geliştiren firmalar hasılat paylaşmaya, kat karşılığı projeleri de portföyüne alabiliyor. 2013'te halka arzlarda GYO açısından en az 2-3 firmanın halka açılacağını düşünüyoruz. Eğer istikrarımız devam eder ve etrafımızdaki siyasi sıkıntılar olmazsa. Bu sayı 2 yılın içinde 30'un üzerine çıkacaktır. GYO dediğiniz zaman yurt dışında da finansman imkanınız doğuyor. Finansal enstrümanlar da yapabiliyorsunuz. Yabancı yatırımcıyla çok rahat aynı dilden konuşabiliyorsunuz. Hem gayrimenkul, hem de borsaya yatırım yapmış oluyorlar'' diye konuştu.

SPK ve İMKB ile birlikte Londra'da bir roadshow düzenleyeceklerini vurgulayan Gökkaya, şöyle konuştu:

''Türkiye'deki gayrimenkul sektörünün potansiyelini anlatacağız. Artık biz yabancının ayağına gidip Türkiye'yi anlatmak istiyoruz. Bu artık kaçınılmaz. Londra bütün fonların merkezi. Oradan başlayacağız, Katar, Singapur ve Malezya'da da bu roadshowlarımızı devam ettireceğiz. Türkiye, alt ve üst yapısını tamamlamamış bir ülke. Son dönemde ağırlıklı olarak Körfez, Asya ve Ortadoğu çok sıcak bakıyor fonlara. Eğer Türkiye'nin notu bir kademe daha artarsa, yatırım yapılabilir ülke statüsüne gelecek. İşte o zaman gayrimenkul sektörüne de çok önemli bir fon akışı olacağına inanıyoruz. Mütekabiliyet yasasının birtakım çıkan, eksik demeyelim de bize göre tamamlanması gereken bir-iki tane maddesi vardı. Oturma izni ve Türkiye'deki bankacılık sektöründen kredi kullandırılması... Bu konuyla ilgili İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı çalışma yapıyor. Bunlar yapılabilirse yazlık ev statüsünde yabancıların gelebileceği bölgelere hem de metropollerde İstanbul ve Bursa'da çok önemli bir yabancı sermaye girişi olur diye düşünüyoruz.''Mütekabiliyetten ne bekleniyor?

Gökkaya, ''Mütekabiliyetten beklenti nedir?'' sorusu üzerine, öncelikle bir özeleştiri yapılması gerektiğini ifade ederek, ''Biz projemizi yapalım insanlar gelsin alsın, öyle değil. Biz kendi hedefimizi, profil müşterimizi tespit edip o bölgeye yönelik proje geliştirmemiz lazım. Bodrum'da 35-40 bin konut satışa hazır bekliyor, yabancılara satarız diye. Ama bir araştırma yapılmadı. Biraz kurumsal çalışmalar sonrasında konut yapılması lazım. 2005-2010 arasında 2,5 milyar dolar yabancı sermaye girişi oldu. Hedefimiz, 2013'ten sonra 3-4 milyar dolara çıkması. Orta vadede oturma müsaadesi ve krediyle ilgili birtakım çalışmalar tamamlanır ve biraz daha kendimizi tanıtırsak, 10 milyar dolara çok rahat bir şekilde çıkabilir. 2008'e kadar İspanya'ya 10-15 yıl içerisinde 500 milyar dolar ikinci el pazarından yabancı sermaye girişi oldu. 'İspanya ondan sonra krize girdi' diyeceksiniz. İşte o bize bir örnek oldu. Orada yaşananları biz yaşamak istemiyoruz. Onun için GYODER olarak çalışmalar yapıyoruz'' şeklinde konuştu.
    
''Kurumsallaşmış bir yapıyla pazar araştırması yaparak bu işi gerçekleştirmeliyiz''
    
Gökkaya, Yatırım Ajansı ve diğer gruplarla çalışarak belli bölgelerde profesyonel pazarlama sistemleri kurmak istediklerini vurgulayarak, ''2-3 tane broker dediğimiz emlak komisyoncusu bu işi götüremeyiz. Markalı konut üreten büyük firmaların kurumsallaşmış bir yapıyla pazar araştırması yaparak bu işi gerçekleştirmemiz lazım. Uluslararası fuarlara katılmamız lazım. Roadshowda Türkiye'deki potansiyeli anlatmak istiyoruz. Sadece ikinci el pazarı değil altyapı projelerine de gelebilecek fonlar var'' dedi.
     
İstanbul'da 3. köprü, 3. havaalanı ve iki adet yeni şehir gibi çok büyük projeler olduğun dile getiren Gökkaya, ''Bunların planlı ve düzenli olması lazım, koordineli olması lazım, o zaman biz büyüyebiliriz. Bir de sektör içinde birtakım kriterleri getirmemiz lazım. Türkiye'de 40 bin müteahhit var. Almanya'nın nüfusu bizden daha fazla, 5 bin müteahhit var. Bir kriter yok, ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı o konuda da çalışıyor. Bir berber dükkanı açarken bile kalfalık belgesi istiyorlar, ama müteahhitlikte böyle bir şey yok. Biraz paranız varsa hemen müteahhit olabiliyorsunuz. Bir kritere ihtiyaç var'' ifadelerini kullandı.''Maketten satışı kaldırırken ona bir alternatif getirmemiz lazım''
    
Maketten konut satışına da değinen Gökkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tüketiciyi koruma adına maketten satışı kaldırıyoruz. Türkiye'de zaten sermaye yetersizliği var. Proje maliyetleri çok yüksek. Zaten bankacılık sektörü de gayrimenkul sektörüne çok sıcak değil. Proje geliştiriciler ön satış dediğimiz lansmanla satış yapıyorlar. Projenin ortalama yüzde 25'ini lansmanda satıyorlar ve o nakit akışıyla o projenin nakit akışını sağlamış oluyorlar. Burada sadece proje geliştiricinin finansmanı sağlaması önemli değil. Yatırım yapan kişi de proje karına ortak oluyor. çünkü maketten satarken metrekaresini 2 bin liradan satıyorsunuz. Proje belli bir safhaya geldiği zaman bu 2 bin 250, proje bittiğinde 3 bin lira oluyor. Burada projenin karlılığından da kazanmış oluyor. Ancak maketten satışı kaldırırken ona bir alternatif getirmemiz lazım. Sayın Bakanımız dün yaptığı açıklamada, 'temel üstü ruhsat alındıktan sonra satılabilir' diye bir kriter getireceklerini söyledi. Bunu biraz daha yumuşatarak yapmak lazım. Lansmanı yaptığımız zaman zaten her şeyimiz hazır. Tüketiciyi koruyacağız ve konutun ayrı bir kanununun olması lazım. Bir-iki kötü örnekten dolayı bütün sektörü sıkıntıya sokacak yapıyı kurmak yanlış olur.''

Işık Gökkaya, SPK'nın denetimi konusunda da sıkıntılar olacağına dikkati çekerek, ''Her firma izahname nasıl hazırlayacak- Biz GYODER olarak tecrübeliyiz ama diğer proje geliştireceklerin böyle bir çalışma yapması pratikte zor gibi görünüyor. Çünkü SPK'nın öyle bir personel altyapısı yok. Onun için konuk sektörüyle ilgili yeni bir kanunun hazırlanıp yürürlüğe girmesi lazım'' dedi.

Türkiye konut sektöründe balon yok, biraz stok var
     
İstanbul'da arsa ve konut metrekare fiyatlarındaki artış ile bankaların bu değerler üzerinden kredi vermesinin birlikte değerlendirildiğinde ABD'de yaşanan Mortgage krizi ve balon fiyatların oluşabileceği şeklindeki soru üzerine Gökkaya, şöyle cevap verdi:
     
''ABD'deki mortgage krizi, toksin kağıtlar dediğimiz ve türev enstrümanların çok kullanılmasıyla gerçekleşti. ABD'de neredeyse herkes konut kredisi verebilir, brokerlık lisansı aldığınız takdirde. ABD'de kimin ne kadar zarar ettiği bile bir yıl içerisinde çözülemedi. Arkasından Lehman Brothers'ın batışı var. ABD'de emlak satışlarının yüzde 70'i mortgage ile yapılıyor ve kontrol edilmedi. Sistem o yüzden çöktü. Türkiye'de 2011 ve 2012'de GYODER olarak aynı zamanda konut endeksini yapıyoruz. Türkiye'nin 22 tane proje geliştiricisi ile 50 projesinden ortalama 24 bin konutun üretimi ve birim satış fiyatlarının endeksini yapıyoruz. REIDIN ile birlikte hazırlıyoruz. 2007 yılını 100 baz puan olarak alırsak, bugün itibariyle konut fiyat endeksi 107-108 gibi. 20 senede de enflasyonun üstünde fiyat artışları oldu. Yani 2007 yılını daha yeni yeni yakalıyoruz. Aynı zamanda inşaat girdilerinde bir yılık girdi artışı yüzde 14,5 oldu. Yani balon yok. Ama biraz stok var. Balon yok. Bu da çok rahat eritilebilir.''
    
''40 milyar dolar konut kredi stokumuz var''
    
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın da bulunduğu bir konferansta ''stokları kentsel dönüşümde değerlendirelim'' dediğini ifade eden Gökkaya, şunları kaydetti:

''Gelin oturalım özel sektör olarak, elimizdeki stokları bir şekilde size devredilim. Çünkü Türkiye'de fiyat artışı arz talep dengesi çok oturmadığı için. 2005 ve 2007'nin sonu itibariyle niye bu kadar artış oldu- Üst gelir grubu yatırım yaptı. Orada da bir doyum noktası oldu. Esas ihtiyaç orta ve dar gelir grubu. Onların zaten ev alma ihtimalleri yok. Bugün zaten yıllık kazancının 40 bin liranın altında ise şu anki faiz oranlarıyla konut kredisi alamazsınız ve maalesef tasarruf da Türkiye'de çok az. Kişi başı tasarrufun milli gelire oranı yüzde 11-12 düzeyinde. Tasarruf olmadan ve bu faiz oranları ile konut almak çok zor. Bugün itibariyle 40 milyar dolar konut kredi stokumuz var. Yüzde 1'in altında takipteki krediler. Bankaların aslında en çok sevdiği konut kredisi. Ama mali politika çerçevesinde verilen kredi hacmi yüzde 5'lik artınca cari açıkta da yüzde 2,5'lik artış oluyor. Frene basıldı yoksa bizim konut kredi stokunun GSMH'ya oranı yüzde 5,5 civarında. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 10-12'lerde. GYODER olarak bizim yaptığımız da 2023 vizyon raporunda, 2023 yılında konut kredi stokunun GSMH'ya oranının yüzde 11-12'ye gelecek.''''Markalı konut üreticileri İstanbul'u bırakmak istemiyor''
    
Türkiye'de bir arz ya da talep sorununun olup olmadığı ve konut kredileri ile borçluluk oranları arasında dengesizlik bulunup bulunmadığı konusunda Gökkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
     
''Konut kredileri verilirken bankalar çok ciddi şekilde araştırma yapıyor. Bir kere gelirinizi beyan etmeniz gerekiyor. Ayrıca dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şeydir. Siz konut kredisi aldığınızda her şeyinizle bankaya karşı ipoteklenmiş oluyorsunuz. ABD'de bu şekilde değil. Öncelikle konut kredisi veren banka birinci derecede konut ipoteğini alıyor ve değerlemesi de aldığınız evin de yüzde 75'ini kredi veriyor. Değerleme yaparken de muhafazakar değerleme yapıyor. Piyasa şartları koşulları gereği iskontolu değerleme yapıyor. Bunun dışında bir dönem bankalar agresif oldu, yüzde 100'de kredi verdi. Ama BDDK buna dur dedi. Birçok bankayı da kontrol ettiler. Bunun sonunda munzam karşılıkların oranı artırıldı. Kredi hacmi daraldı ve fiyatlar da yükseldi.''

İnşaat sektörünün Anadolu'ya kayışının İstanbul'a etkisine ilişkin soru üzerine Gökkaya, şu aşamada Anadolu'ya çok büyük bir talebin olacağını düşünmediğini ifade etti. Gökkaya, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Anadolu'yu incelediğimizde bir iki tane yatırımcı gidiyor. Markalı konut üreticileri İstanbul'u bırakmak istemiyor. Fakat yavaş yavaş Anadolu'ya gitmek lazım. Ciddi bir rekabet var. Eğer kentsel dönüşümde özel sektörün konumu çok iyi belirlenmezse mahalle müteahhitliği kavramına, tekrar eskiye döneceğiz ya da mahalle müteahhitliği yaygınlaşacak. Onun için belki biraz daha İstanbul'da kalınacak. Daha sonra İstanbul dışına çıkmak zorunda olacak büyük firmalar. Belirli bir pasta var, büyüyorsunuz ve daha büyüyebilmeniz için sağlıklı projelere ihtiyacınız var. Başka yerlere gitmeniz lazım, orada da kar marjları tatmin edici olmayabilir. Alım gücü ile doğru orantılı. Anadolu'da bir çok yeri gezdik. İnsanın gelirleri iyi o ilin saygın ticaret insanları bakkal üstü bir binada oturuyor, çok rahatlıkla sitede oturabilir. Ama ona o siteyi sunabilmek önemlidir. Böyle bir açık da var. GYODER olarak gelişen kentler zirvesini yaygınlaştırırsak Anadolu'ya bir kapı açmış olacağız.''
    
''Büyük camiaları temsil eden grupların GMYO kurması bizi memnun eder''
    
''Galatasaray ile Fenerbahçe GMYO kurma noktasında çeşitli haber çıktı. Böyle bir girişimi yakın zamanda bekliyor musunuz?'' sorusuna da Gökkaya, ''Sadece basından duyduk, ama bu tip büyük camiaları temsil eden grupların GMYO kurması bizi memnun eder. İnsanların GMYO'yu tanıması bilmesi bu şekilde daha kolay olur. Herkesin takip ettiği güncel konuların başında futbol geliyor. Bu iki kulübümüze her türlü yardıma hazırız. Hem küçük yatırımcıya yayma konusunda hem de gelirlerini kontrol etme açısından önemli'' diye konuştu.
 GMYO'nun üst düzey yöneticileriyle toplantı yapacaklarını anımsatan Gökkaya, ''GMYO'da vergi muafiyetinin kaldırılmasının sıkıntılarını SPK Başkanımıza arz edeceğiz. Daha sonra hem Başbakan Yardımcımız Ali Babacan'a hem de Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek'e arz edeceğiz. Sektör bu konuda bu işin önemli olduğunun altını çiziyor'' dedi."İnşaat sektörünü pamuğun içinde tutmamız lazım''
    
Gökkaya, şu anki stokun kentsel dönüşümde kullanılması için belli formüller olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:

''TOKİ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda bu stokun bir kısmı çok rahat şekilde kullanılabilir. Hem Türk ekonomisi için önemli katkı sağlar hem de insanların hızlı bir şekilde taşınmasını rahatlatabilecek. Bunun envanteri çıkartılır, Bakanlık da TOKİ de özel sektör de bir masa etrafında konuşabilirler. Fedakarlık yapılıyorsa yapılır, bu her bakımdan fırsat olabilir. Sadece A plus projeler bunun içine dahil edilmez'' şeklinde konuştu.
     
İMKB'nin İstinye'deki arazisine ilişkin soruya da Gökkaya, ''İMKB'nin arazisi çok kıymetli bir yer. Bütün borsaların Borsa İstanbul çatısı altında birleştirilip sonra özelleştirilecekse, böyle bir proje olabilir. Özelleşecekse, İMKB'nin böyle bir aktifinin kullanılması gelir kaybını azaltır mı- Bunu İMKB Başkanımız ve ilgili Bakanlarımız da değerlendirecektir. Bu bölge iyi bir bölge, 1 milyar dolar rakamına yakın bir değere sahiptir. Bazı hükümetler bazı sektörleri büyüme referansı alır. AK Parti hükümeti de inşaat sektörünü büyümede önemli bir referans almıştır. Son dönemdeki çalışmalar, bu strateji değişti mi- diye düşündürüyor. KDV oranında hala belirsizlik var. 18 Mayıs'ta Kanun çıktı, kasımda hala normal satış yapılan ülkelere bile tapu devri yapamıyorduk. Mesela, 2B'de istedikleri gelir elde edilemeyecek. Çünkü rayiç değerler çok yükseltildi. Birçok proje geliştiricileri bize 'biz bunu ödeyemiyoruz' diye geldi. Bazı şeyleri yaparken dikkatli davranmak lazım. Tapu harçlarını arttıracağız, KDV'de belirsizlik çok zor. İnşaat sektörünü pamuğun içinde tutmamız lazım.''