Daha Güzel Bir İstanbul İçin



Türk ve Fransız üniversite öğrencileri, İstanbul'un turizm potansiyeli ve şehir planlaması sorunlarını tartıştı. Sorbonne Üniversitesi'nde ''mimarlık ve şehir planlamacılığı'' konusunda yüksek lisans yapan değişik branşlardan 11 öğrenci ile Beykent Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencileri, ilkini Temmuz 2005'te Kartal'da gerçekleştirdikleri çalıştayın ikincisini Fatih'te gerçekleştiriyor.

Genç akademisyenler, İstanbul'un turizm endüstrisinde geri kaldığını ifade ederek, restorasyon ve kentsel dönüşüm projelerinin kâr etmek uğruna şehrin insan ve tarih dokusunu bozmasının kabul edilemeyeceğini belirterek İstanbul'un zengin tarihi ve mimari potansiyelinin yeterince iyi değerlendirilemediğinden şikâyet ettiler.

Numan Kama (Beykent Üniversitesi Mimarlık): Tarih zengini İstanbul'da ve özellikle Fatih'te restorasyonlar aralıksız sürmeli. Fatih sakinlerinin çoğu ''AB evlerimizi restore edince elimizden alacak'' diye endişeleniyor. Restorasyonlar yaşayan insanların yaşam şartlarını iyileştirmeli. Onlara daha iyi bir şey sunulmalı.

Elise Dietrich (Sorbonne Üniversitesi Hukuk): Biz yalnızca mimar değiliz. Kentleşme üzerine çalışıyoruz. Sadece binaların onarımı değil, sokakların ambiyansı da çok önemli. Kentsel dönüşüm projeleri Fransa'da da yapılıyor. Ama hiçbir zaman insanların oturdukları yerlerden tasfiye edilmelerini gerektiren hukuki yaptırımlar olmuyor.

Marwa Cheikh-Youssef (Sorbonne Üniversitesi Mimarlık): İstanbul'a gelen turistlerin Eminönü'ne hapsolmamaları için alternatif turizm siteleri oluşturulmalıdır. Tüm düzenlemeler şehirde yaşayan insanları en az derecede mağdur edecek şekilde yapılmalıdır. Turistik yatırımların tarihi mirasa saygı gösterilerek yapılması gerekir.

François Keller-Hals (Sorbonne Üniversitesi Şehir Planlamacılığı): İstanbul'un turizm açısından en büyük sorunu turistleri yeterince bilgilendirecek birimlere sahip olmaması. İstanbul'a gelen kimse hangi otobüse bineceği, hangi müzeyi göreceği hakkında bir şey öğrenemiyor. Fransa'nın turizme verdiği önem, en küçük kasabasında bile bir turizm ofisi olmasıyla görülebilir. İstanbul'da tarihi eserlerin yanında tanıtıcı bir plaka bile olmuyor. Bir turist Avrupa'daki gibi şehri tek başına keşfedemiyor. Şehir düzenlemesi turistlerin de görüp anlayabileceği bir şeffaflık içinde yer almalı.