Hacımemişler Konağı Restorasyonu




Gülevi – Safranbolu Külliyesi - Hacımemişler Konağı Restorasyonu
Gülevi, Safranbolu’daki en yeni kültür turizmi yatırımlarından birisidir. Yaklaşık üç yıllık geçmişi olan proje, aynı adayı paylaşan her biri 200 yıllık 3 tescilli yapının restorasyonundan oluşuyor. Proje tamamlandığında 1200 metrekare açık alanda yer alan 1600 metrekare kapalı alanlı bir kültür turizmi külliyesi olacak.

Proje kapsamında 5’i süit olan 16 oda, kafe – bar, restoran, okuma odası, oyun odası ve 60 kişilik bir konser / seminer salonu bulunuyor. Şu anda külliyede bulunan Hacımemişler Konağının (HK) restorasyonu tamamlandı ve yaklaşık 3 ay önce işletmeye alındı. Bu yazıda özellikle HK restorasyonunda karşılaştığımız sorunları ve çözümlerini tartışmak istiyoruz. HK’nın restorasyon, dekorasyon ve donanım süresi yaklaşık 12 ay sürdü. HK aslında Safranbolu’nun turizm amacıyla on iki yıl önce restorasyon görmüş ilk konağıydı.

Safranbolu’da bulunan 1200 kadar tescilli tarihi yapının yaklaşık 800 kadarı konuttur ve bunların yaklaşık yüzde onu restorasyon görmüş ve hemen tamamı turizm amaçlı kullanılmaktadır. Turizm ve koruma oldum olası çelişen iki alan olarak görülmektedir. Korumacılar, tarihi yapıya yeni bir işlev verilmesini baştan bir zorunluluk olarak görmekle birlikte, yapıların gerek mekân organizasyonuna, gerek yapı ve taşıyıcı sistemine, gerekse yılların birikimi olan patinaya en düşük düzeyde müdahale edilmesini isterler.

Hayatla at ahırı arasına açılmış kemer
Geçen zaman içinde özellikle turizmin getirdiği kaynakların koruma amacıyla kullanılması, ya da bir başka açıdan bakarsak hiç bir zaman restorasyonu düşünülmeyecek yapıların turizmin sağlayabileceği kaynağı göz önünde bulundurarak, restore edilmesi hepimizi belli bir noktada oydaşlaşmaya zorlamaktadır. Bu yazının amacı geçen 14 yılda HK üzerinden bakarak Safranbolu’da koruma ve turizmin ne şekilde etkileştiklerini tartışmak ve deneyimlerimizi paylaşmaktır.

HK yaklaşık 300 metrekare kapalı alana sahip zemin katı moloz taş, üst katları kerpiç dolgulu ahşap iskelet sistemi ile taşıtılan üç katlı bir yapıdır. Safranbolu’da geçmişte “Şehir” şimdilerde “Eski Çarşı” olarak isimlendirilen tarihi kent merkezinde bulunmaktadır. HK adı üzerinde Hacımemişler Sülalelerinin Safranbolu’da bulunan çok sayıdaki evlerinden biridir. Araştırmalarımızda Hacımemişler Ailesinin manifaturacılık yaptığını ve İstanbul’la düzenli bağlantı içinde olduğunu, yalnızca manifatura getirmediğini aynı zamanda bölgeden topladığı tiftiği de İstanbul’a sattığını biliyoruz.

Orta kat sofasına oda yerleştirilmiş
Bu nedenle Hacımemişler Ailesinin konakları varlık ve görgü birikiminin sonucu hem belli bir ölçeğin üzerinde hem de yetkin mekân organizasyonları ve bezemeye sahip olmuştur. Konumuz olan HK, gerek boyutlarının küçük olması gerekse mekânsal yapıdaki aksaklıktan dolayı bizi hep düşündürmekteydi. Yapının arka bahçesine kaçak olarak inşa edilen müştemilatın yıkılması aşamasında, yapının kuzeyde bulunan ve yaklaşık 1/3üne tekabül eden bölümün ciddi bir yangın sonrası yeniden yapılmadığının gördük. Hafriyat sırasında bulunan temel kalıntıları belgelendi ve yanık ahşap yapı elemanlarından örnekler saklandı.

Safranbolulular 50’li yıllarda Karabük Demir Çelik Fabrikalarının ve gelişen ulaşım ağının getirdiği etkilere direnmemişler ve genellikle Şehir’de bulunan konaklarını fabrikanın yarattığı çekimle Safranbolu’ya inen köylülerine satmışlar ve şehri terk etmişlerdir. HK da bundan nasibini almış ve Hacımemişler Ailesinin mülkiyetinden çıkmıştır. Ancak, araştırmalarımızda konağı yaklaşık 40 yıl boyunca konut amaçlı kullanan ailenin yapıyı hiç bozmamış ve 90lı yılların başına çok iyi bir durumda getirmiş olduğunu gördük. Buna karşın 90lı yılların başında turizm işine ilk giren ailelerden biri tarafından satın alınmış ve HK, adeta Safranbolu’da turizm ve koruma deneyimini iyi bir örnek teşkil edecek şekilde yaşamıştır. Bu arada HK 1992 yılında Kültür Bakanlığı'nın cephe ve çatı sağlamlaştırma projesi kapsamında bir onarın görmüştür. Yaklaşık 12 yıl sonra gerçekleştirdiğimiz ikinci restorasyonda gerek çatıda gerekse cephelerde önemli sorunlar yaşamamış olmamız, yapılan işin belli bir niteliğin üstünde olduğunu göstermektedir. İlk restorasyon projesinde Safranbolu’da hala etkin olan yaklaşımla yatak odası olmayan 2 mekân, ek yatak odaları olarak planlanmış ve toplamda ulaşılan 7 yatak odasının tamamına banyo ve tuvalet yerleştirilmiştir. İkinci restorasyon sırasında sonradan yatak odası haline getirilmiş biri orta sofa olan 2 mekân özgün haline döndürülmüş bulunmaktadır.

Kaçak bölümler yıkıldıktan sonra ahşap iskelet yenileniyor
Bu noktada Safranbolu’nun ciddi bir şekilde karşı karşıya olduğu bir tehlikeyi belirtmek istiyoruz. Bugün Safranbolu’da tüm konaklar kitle turizminin aşırı baskısı altındadır. Hemen hemen restorasyon aşamasında tüm tarihi yapılara, ek yatak kapasitesi yaratacak şekilde odalar sokulmakta ve Safranbolu konakları yaşanacak birer arkitektonik değer olmaktan çok yatakhane şekline sokulmaktadır. Şimdilerde Koruma Kurullarının bu konuda daha duyarlı davrandıklarını görüyor ve mutlu oluyoruz. Diğer bir kritik konu ise, yapıların aşırı derecede ıslak hacim baskısına nesne olmasıdır. Bugün Safranbolu’ya gelecek turistin ilk sorduğu sorulardan biri odasında tuvalet ve banyo olup olmadığıdır. Birçok çağdaş gereksinim gibi bu özellik de göz ardı edilemez, ancak sorunun çözümü, çok duyarlı yaklaşım gerektirmektedir. Hepimizin bildiği gibi, Safranbolu Evi'nde bir iki istisna dışında banyo yoktur yalnızca basitçe boy abdesti almak için yummalıklar vardır. Gözlemlerimiz bu yummalıkların dahi geçmişte büyük tahribata neden oldukları yönündedir.

HK yaklaşık 12 yıl sonra yeniden restore edilirken tüm ıslak hacimlerin çürüdüğünü gördük. Islak hacimlerde her zaman banyo tuvalet grupları, özgün ahşap döşeme üzerine dökülen bir betonarme döşeme ve duvarlara kaplanan fayanslarla çözüle gelmektedir. Ahşap iskelet taşıyıcılarla oluşan Safranbolu Evi sürekli hareket halindedir.

Yıkılan kısımda restorasyon çalışması
Bu nedenle zaman içinde fayans kaplı yüzeylerde ve köşelerde çatlama olması kaçınılmazdır. Öte yandan beton ve diğer toprak malzemenin ısı geçirgenliğinin ahşaptan farklı olması beton yüzeylerde çiğlenmeye, gözenekli yapısı ise sürekli rutubetli kalmalarına neden olmakta ve çevrelerinde ahşap zararlılarının yaşaması için uygun habitatlar oluşturmaktadır. HK restorasyonu sırasında banyo döşemelerinin yakın bir zaman önce çökmesi sonucu üzerlerine ikinci bir betonarme döşeme yapıldığını gördük. Sonunda büyük kütlelere erişen bu beton blokların göçmesinin artık an meselesi olduğunu dehşetle fark ettik. Bunun sonrasında HK’nda uzun bir zaman kırıcı çalışması gerekti. Çözüm ise ahşap iskeletin yenilenmesi sonrası, tabanların birer çanak oluşturacak şekilde suya dayanıklı kontrplak ve üzerine can elyaf takviyeli polyester kaplanmasıyla sağlandı.

HK restorasyonundaki diğer bir sorun ise zemin katlarda yer alan ortak kullanım mekânlardan kaynaklanmaktaydı. Bu sorun kanımızca turizm amaçlı olarak kullanılan tüm Safranbolu Evleri'nin ortak sorunudur. Hemen hemen tüm işletmeciler, daha büyük ve aydınlık ortak kullanım mekânları istemektedir. Buna karşın kalın taş duvarlarla belirlenen zemin katlar ise işlevleri farklı (at ahırı, mal ahırı, hazine, vb) çeşitli mekânlara bölünmüştür. HK’da zemin katta ilk restorasyon projesinde yer almamakla birlikte hayatla, at ahırını ayıran duvarın delinerek gelişigüzel bir kemerle birleştirildiğini, at ahırının dış cephesine iki yeni pencere açıldığını ve yangın geciktirme amacıyla hazine içine yapılmış bulunan tonozun alan kazanmak için tümüyle yıkılmış olduğunu gördük.

Ahşap iskelet yenileme işlemi
Bütün bu bozulmalar yapının depreme dayanırlığını da ciddi şekilde yok etmekteydi. Sonradan açılan pencereler ve kemer kapatıldı. Yapının en özgün elemanlarından biri olan ve elimizde çizimleri dahi bulunmayan tonozun adeta arkeolojik çalışma sonucu restitüsyonu gerçekleştirildi ve kalıp yardımıyla moloz taşla yeniden örüldü. Yukarıda da değindiğimiz gibi, yapının arka kısmında, yapı alanına eşit boyutta kaçak bir ek yapının varlığıdır. Bugün Safranbolu’da koruma kurulları 40 metrekare bir müştemilatın yapımına “Kazanocağı” adı altında izin vermektedirler, ama karşılaştığımız gerçek, önceki maliklerin 40 metrekareyle yetinmeyip büyük bir müştemilat yapması ve bunu yer yer özgün yapının çamur harçla örülmüş moloz taş duvarlarına taşıtmasıdır. Bu restorasyon sırasında en çok sorun yaratan müdahalelerden biri bu olmuştur. Asıl sorun, hareketli bir sistem olan çamur harçla örülmüş moloz taş duvarlara çok büyük kütleye sahip monolitik bir sisteminin eklemlenmesidir. Yine uzun bir süre kırıcı çalıştırmak zorunda kaldık ve yaklaşık 200 metreküp moloz attık. Betonarme eklemenin getirdiği yükün moloz duvarı basması nedeniyle moloz taş duvarda hala büyük bir çatlak bulunmaktadır. Zemindeki oturuşmanın tamamlanması sonrası bu çatlağın, zaman içinde oluşan yeni dengeler sonucu kaybolacağını ümit ediyoruz ancak gelişmeleri dikkatle izliyoruz.

Yine yukarıda belirttiğimiz şekilde Safranbolu’da restorasyona bulaşan hemen hemen tüm kişi ve kuruluşlar yeni yapılara öykünmektedirler. Bu tercih, en başta yapıların alçı ile sıvanması, yeni dış cephe boyaları ile boyanması, ahşap elemanların verniklenmesi şeklinde kendini göstermektedir. Gerçekte vernik üreticileri bile en iyi verniğin dış cephelerde ömrünün altı ila on iki ay olduğunu bildirmelerine karşın, Safranbolu’da birçok yapı adeta rekonstrüksiyon yapılmışçasına, bütün patinası kazınarak yenilenmektedir.

Restorasyon sonrası bahçe cephesi
HK restorasyonunda, herhangi bir ahşap eleman ciddi oranda kesit kaybetmedikçe yenisi ile değiştirilmedi; çok iyi bir şekilde emprenye edilerek korundu. Yapının bozulmamış kerpiç dolgusu olduğu gibi korundu. Sıva konusunda yaklaşımımız ise yapıdan alınan perdah örneklerinin malzeme analizlerinden sonra bulunan özelliklerine göre yeniden üretilmesi ve uygulanması şeklinde olmuştur. Kireç ve kumdan oluşan perdah, organik elyafla ve bezirle takviye edilmişti. Bu arada kullanılan kumun çay kumu değil, sel yataklarında oluşan halk arasında “eşek kumu” olarak isimlendirilen kum olduğunu öğrendik ve onu kullandık.

Yazıyı yaşadığımız bir olayı aktararak adeta bir anekdotla bitirelim. Komşulardan biri arkadaşına bizim yaptıklarımızı anlatırken “ Konağı bir yıldır tamir ediyorlar, ama hala eski” demiş. Bu bizim doğru yolda olduğumuzun en büyük kanıtı.