Basın İstanbul Trafiğini Nasıl Unuttu?

Bir hafta öncesine kadar İstanbul'un trafik sorunları gazetelerimizin birinci sayfalarına kadar yükselmişti. Onlarca köşe yazarı bu konuda belediyeyi eleştiren yazılar kaleme alıyordu. Sonra ansızın haberler de kesildi, köşe yazıları da. Acaba neden? Cevabı çok basit: Ramazan başladı da ondan.

'Ne ilgisi var' demeyin, çok ilgisi var.
Biz gazeteciler, özellikle de yönetici konumda olanlarımız, işimizden 19.30-20.00'den önce çıkamayız. Geçen çarşambadan beri akşamları evimize inanılmaz derecede hızlı ve çabuk ulaşabiliyoruz. Ve dolayısıyla trafik sorunu artık sorun değil. En azından bizim için...
Oysa İstanbul trafiği gündüzleri daha önce olmadığı kadar sıkışık. İftar öncesi saatlerde ise tahammül sınırlarını zorluyor gerçekten. Yani, bizler tanık olmuyoruz diye trafik sorunu ortadan kalkmış değil, tam tersine giderek daha fazla kabul edilemez boyutlara ilerlemekte.
Peki nasıl çözülecek İstanbul trafiğinin sorunları?

Bu köşenin sürekli okuyucuları biliyorlar, benim trafikle ilgili bir dizi çözüm önerim var. Bunlar pek hoşa giden şeyler değiller ama bence ciddi çözüm önerileri.

Birinci olarak, eğer İstanbul'u ben yönetiyor olsaydım ilk yapacağım şey, köprü geçiş ücretlerini iki kattan fazla artırmak olurdu. Bugünkü ücret olan 3 YTL'yi 7-8 YTL düzeyine çıkarıp köprüden tek araç geçişlerini caydırmak İstanbul'da ciddi bir rahatlamaya yol açacaktır.

İkinci yapılması gereken şey ise şehir merkezindeki otopark ücretlerini çok ama çok artırmak. Bugün Taksim Meydanı'nda süreye bağlı olmaksızın 5 YTL'ye otomobil park etmek mümkün. Bu durumda, insanlar, İstanbul'un toplu taşımayla en kolay ulaşılabilen noktası olan Taksim'e bile özel araçlarıyla geliyorlar. Bu trafiği caydırmak gerek.

Bu iki madde trafiğe çıkan araç sayısını azaltmayı amaçlayan önlemleri anlatıyordu. Ama bu yetmez, daha doğrusu sürdürülemez. Diğer sorunları dile getirmem gerek:
İstanbul'da ciddi bir yol sorunu da var, bu sorunun üstesinden gelecek yatırımlara ihtiyaç var.
İstanbullu sürücüler var olan trafik sıkışıklığının veya trafikteki zaman kayıplarının üçte bire yakınının sorumlusu. Evet, kötü otomobil kullanıyoruz, şeridimizde gitmiyoruz, gereksiz fren kullanımıyla akan trafiği yavaşlatıyoruz, trafik ışıklarına uymuyoruz, trafiğin gerektirdiği hızda gitmiyoruz vs. Sürücülerimizin, yani hepimizin ciddi bir eğitimden geçmesi gerekiyor.

İstanbul'un yol ve kavşaklarının tamamına yakını yanlış yapılmış, dolayısıyla trafiği hızlandırmak veya akıtmak yerine trafiği yavaşlatmak ve hatta durdurmak için çalışıyor. İstanbul'da tek bir döner kavşak bile döner kavşak standardında değil örneğin. Yol genişlikleri farklılaşıyor ve bu da (ansızın ortadan kaybolan bir şerit mesela) ciddi tıkanıklığa neden oluyor.
Daha sürdürebilirim ama bugünlük yerim doldu.

İstanbul'un trafik sorunları pek yakında bu ülkenin en önemli sorunlarından biri gibi algılanmaya başlayacak. O yüzden birileri hemen önlem almaya başlasa iyi olacak.