'Hazine 3. Köprü için İmza Atmıyor'



Toker'in Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Bankalar Korkuyor Hazine 3. Köprü İçin İmza Atmıyor" isimli köşeyazısı...

Bankalar Korkuyor Hazine 3. Köprü İçin İmza Atmıyor

Diyelim ki uluslararası bir bankada yöneticisiniz.

Türkiye’de yapılacak çok büyük, etki alanı çok geniş bir altyapı projesi için şirketler kapınızı çaldı, kredi istiyorlar.

İncelediniz ve bir baktınız ki o proje bittiğinde dünyanın en güzel kentinde:

- 345 hektar meşe ormanı

- 284 hektar kozalaklı/iğne yapraklı orman bölgesi

- 112.5 hektarlık da akasya ıhlamur, söğüt içeren bir yaşam alanı yok olacak.

- Bugüne kadar ortaya çıkmamış ama varlığı bilinen tarihi değere sahip mimari yapılar ortadan kalkacak.

- Arkeolojik miras geri gelmeyecek şekilde zarar görecek.

Bu kadar vahim bir tablo karşısında parayı verir misiniz vermez misiniz?

Şüphesiz ki kastettiğim; bankalarda, merhamet duygusu ve çevreyi koruma özeninin varlığı değil. Banka, çevreye bakarmış gibi görünse de paraya bakar.  Nitekim, kastettiğim de bu: İstanbul’un doğasını ve tarihini mahvedeceği bu kadar açık bir projenin, hukuksal olarak er ya da geç “başa bela olma” ihtimalinin yüksekliği...

Evet; 3. köprü, yabancı bankaların ve Hazine’nin de gözünü korkutmuş durumda.

Daha geçen hafta, üç işçinin 50 metreden düşerek yaşamını yitirdiği 3. köprüde finansman sorunu yaşanıyor.

Gerçi bundan ta yedi ay önce “2.3 milyar dolarlık finansman sağlandı” diye haberler okudunuz. 7 bankadan oluşan konsorsiyum kredi sözleşmesini imzaladı.

Felaket hızlı ilerliyor: Yüz binlerce ağaç kesildi, köprü ayakları da 200 metreyi geçti.

Ama “kamu”nun varlığını ortaya koyacak nihai anlaşma henüz ortada yok.

Hazine, iktidara -her anlamda- rant yaratacak bu tür projeler için yeni “icat edilen” “Borç Üstlenim Anlaşması”na henüz imza atmamış meğer...

Neden?

Yabancı bankalar, çevresel sorunlardan dolayı ileride tazmin yükümlülüğü doğarsa bunun karşılığını da Hazine’nin ödemesini istediği için.

Hazine de bunu kabul etmiyor.

Bankaların 3. köprüdeki risk kaygısı, saygın bir rapora dayanıyor:

Uluslararası danışmanlık ve mühendislik firması AECOM’un inşaatı yapan ICA Konsorsiyumu’nun talebiyle hazırladığı rapora. Yazının girişinde aktardığım doğa ve tarihi miras kayıplarına dair bilgiler, Dr. Brian A. Cutchbert’in imzasını taşıyan bu rapordan. Şöyle deniyor mesela:

“Ağaç yoğunluğu büyük oranda değişiklik gösterebileceği için, verimli bir ormanlık yaşam alanı kesildiği zaman kaybedilecek ağaçların gerçek miktarını hesaplamak çok zor olmaktadır. Ancak proje inşaatı nedeniyle kaybedilecek ağaçları telafi etmek için uygulanacak yeni ağaç dikimi açısından, bire dört oranı tavsiye edilmektedir.”

Bitmedi...

Bu rapor için iki kıdemli arkeolog, 3. köprü güzergâhında, günler süren bir saha yürüyüşü yapmış. Diyorlar ki:

“Saha yürüyüşü sırasında zemin üzerindeki görünür arkeolojik izler (seramik parçaları, mimari kalıntılar ve/veya izler, mezarlar ve/veya mezarlara ait izler, tümsekler ve höyükler vb.) gözlemlenmiş, kaydedilmiş ve değerlendirilmiştir. Otoyol projesinin kapsamlı orman arazileri ve yoğun bitki örtüsüyle kaplı alanlarla çakışması, zararı azaltmaya yönelik yeni stratejilerin geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. (...) Avrupa yakasında yer alan kısımlar kapsamındaki inşaat faaliyetleri sırasında tarihi değere sahip mimarı yapılara rastlama olasılığı vardır.”

Ve demişler ki en sonunda:

“İnşaat alanlarının ormansızlaştırılmasından sonra yoğun bir saha incelemesinin yapılması önerilmektedir. Bölgenin arkeolojik potansiyeli göz önüne alındığında, fiziksel müdahaleyi de kapsayan tüm faaliyetlerin deneyimli arkeologların gözetimi altında yerine getirilmesinin zorunlu olması da önerilmektedir.”

Neymiş, demek ki 3. köprüyü ÇED Yönetmeliği’nin dışında tutmak yetmiyormuş. Kredi kartı ekstresini postayla değil e-postayla yollamanın “çevreci” görünmeye yetmediği gibi.

Şüphesiz, bankalar için asıl dert, söğüt palamut değil; doğa katliamının bilançoya zarar yazma riskinden ibaret. Hazine’nin imzalamadığı ama inşaatın hızla ilerlediği bir yap-işlet-devret projesinde yatırım süresinin başlayıp başlamayacağı ise başka bir yazının konusu.