Schindler
tarafından iki yılda bir gerçekleştirilen ve içinde bulunduğumuz dönem
üçüncüsünün takviminin işlediği 'Herkes için Erişim' Mimarlık
Ödülü
'ne başvurular 25 Nisan'da sona
erdi. 01 Ağustos'ta başvuran projelerin sunumu yapılacak ve uzman isimlerden
oluşan jüri 09 - 13 Eylül tarihleri arasında değerlendirmesini yapacak.
Yarışmanın ilginç özelliklerinden biri, konseptini bir ödülden alıyor
olması. 2001 yılında 'Engellerin Kaldırılması Ödülü'nü alan
Schindler, aynı yıl Avrupa Engelliler Günü’nü vurgulamak için Avrupa Komisyonu
Avrupa Engelliler Forumu ile işbirliği yaparak 'Herkes İçin
Tasarım' yarışmasını organize ediyor. İlki 2003 yılında düzenlenen
'Herkes için Erişim' Mimarlık Ödülü, böyle bir temel üzerinde yükseliyor.
Bu dönem Türkiye'nin de dahil edildiği 'Herkes için Erişim' Mimarlık
Ödülü'nün hikayesini ve Türkiye'nin bu sürece nasıl dahil olduğunu
Schindler Türkeli Asansör Sanayi AŞ Kurumsal İletişim ve Marka Sorumlusu
H. Lale Salkım'dan dinledik.
Schindler mimarlık yarışması nasıl ortaya çıktı?
Yarışmanın hikayesi, 2001
senesinde Schindler’in Avrupa Engelliler Yarışması’nda bir ödül almasıyla
başladı. Schindler yine aynı yıl, Avrupa Engelliler Günü’nü vurgulamak için
Avrupa Komisyonu Avrupa Engelliler Forumu ile işbirliği yaparak 'Herkes İçin
Tasarım' yarışmasını organize etti. Miconic 10 varış yeri kontrol sistemimiz ile
Schindler halka açık şekilde yapılan oylamada hem 'İş ve İş Yeri' hem de
'E-Kullanıcı Ödülü'nü kazandı.
Bu da
bizi teşvik etti ve 2003 yılında ‘herkes için erişim’ konsepti ile bu yarışmayı
düzenledik. Bu, engellerin kaldırılması ve herkes için aynı erişim sisteminin
sağlanması ile ilgili bir proje. Bu yıl üçüncüsü organize edilecek olan yarışma,
Viyana’daki bir alanın ıslah edilmesi ve kamuya kazandırılması üzerine.
Yarışma aslında sadece AB
ülkelerini kapsıyor. Bu anlamda Türkiye nasıl dahil oldu?
Yarışma, normalde Avrupa
ülkelerine açıktı. Ama Türkiye, AB konseptinde ilerleyen bir ülke. Mimari
standartlar anlamında da birçok ülkenin çok ilerisinde bir altyapıya ve mimari
birikime sahip olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, Schindler Türkiye olarak
yarışmaya katılmak için çok çaba harcadık. Yarışma sadece son sınıf ya da lisans
üstü eğitim gören mimarlık öğrencilerine açık. Bunun gerekçesi de çok büyük bir
geo-data üzerinde yapılan bir maket çalışması olması. Mimarlık fakültelerinde
ilk üç yıl daha teknik, donanıma yönelik eğitimler veriliyor. Son sınıfta da
etik, atölye çalışmaları başlıyor.
Yarışma neden sadece
mimarlık öğrencilerine yönelik? İleride profesyonellere yönelik bir kategori de
olacak mı?
Profesyonellere açık bir yarışma
değil. Bu yarışmayı düzenlemeye başladığımızda bizim için önemli olan,
engellilere açık alanlar yaratmak değildi. Engellilerin bu alanlardan
yararlanamamasının nedeni, bizim mimari teknik alt yapımızın yetersiz olması.
Sadece engelliler için değil, herkes için aynı imkanlarla aynı kolaylığın
sağlandığı bir konsept düşüncesinden yola çıktık. Bu nedenle mimarlık
öğrencilerine yönelik bir yarışma yapmaya karar verdik, ki geleceğin mimarları
bundan sonraki projelerinde engelleri ortadan kaldırsın.
Türkiye yarışmada nasıl
temsil edilecek? Süreç nasıl işledi?
Türkiye ilk kez katılmasına
rağmen, yapılan çalışmalarda oldukça büyük bir performans gösterdi. Ben, kişisel
olarak bütün üniversiteleri ziyaret ettim. Her üniversitede seminerler
düzenledik. Ama bunun bir de konsept başlangıcı var. 2007 yazı başlangıcında
bütün öğretim görevlilerine, dekanlara ve öğrencilere birer mektup göndererek
Schindler Yarışması’nı anlattık. Sonrasında fakülte dekanlarıyla yaptığımız
direkt görüşmelerle birlikte okullarda seminerler organize ettik. Bu
seminerlerde, öğrencilerden gelen bütün soruları cevaplandırdık. Buna paralel
olarak schindleryarisma.com adında
bir site kurduk ve yarışma hakkındaki bütün bilgileri buradan paylaşıma açtık.
Online başvurular 25 Nisan tarihinde sona erdi. Ama onlar için asıl iş bundan
sonra başlıyor. Şu anda herkes atölyelerinde maketler üzerinde çalışıyor. Bu
maketler doğrultusunda üniversite bazında katılmalarını sağladık. 12 kişi ve
üzerinde katılım sağlayan bütün üniversiteler, jüri ön elemesine girmeden direkt
olarak finale kalıyorlar. Ayrıca araştırma birimlerine ciddi oranlarda para
ödülleri sağlayabilecekler.
Yarışmaya hangi üniversiteler katılıyor ve üniversite olarak
katılmaktan ‘takım’ olarak katılmayı mı anlamalıyız?
Evet, takım olarak katılıyorlar.
Katılımcılar arasında Dokuz Eylül Üniversitesi, ODTÜ, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Beykent Üniversitesi, Haliç
Üniversitesi, İTÜ gibi okullar var. Üniversite olarak katılmak için minimum 12
öğrenci ile katılmanız gerekiyor. Ama örneğin ODTÜ, Dokuz Eylül Üniversitesi 40
öğrenci ile katılıyorlar. 12’şer kişiden dört takım oluşturdular. Yarışmanın
şöyle de bir avantajı oldu; üniversiteler bu yarışma için hazırlanan projeleri
atölye tezi olarak da kabul ettiler.Biz, Türkiye’den çok umutluyuz. Biliyorsunuz ODTÜ yurtdışında ödüller,
mansiyonlar alan bir okul. Keza Yıldız Teknik Üniversitesi ve İTÜ de öyle. Biz,
çok ciddi bir başarı sergileyeceğimize inanarak başladık.
Öğrencilerin mesajınızı
doğru algıladığını söyleyebilir misiniz? Yaptığınız seminerlerde ne gibi
sorularla karşılaştınız?
Biz asansör ve yürüyen merdiven
ürettiğimiz için başlangıçta, “Bizden, buraya asansör ve yürüyen merdiven
çizmemizi mi istiyorsunuz?” gibi sorular geliyordu. Çok heyecanlılardı.
Telefonum soruları için sürekli açıktı ve e-postam üzerinden de sürekli benimle
iletişim kurabiliyorlardı. Gerektiği durumlarda, direkt olarak yurtdışı ile de
direkt bağlantıya geçtiler. Mesajı doğru algıladıklarını düşünüyorum. Biz onları
okyanusa attık ve yüzmelerini bekliyoruz gibi bir durum yok. Atölye
çalışmalarına da katılıyorum. Yani hem teknik anlamda, hem de manevi
anlamda yanlarında olmaya çalışıyorum. Maket çalışmalarına, çizimlerine,
anlatımlarına, sunumlarına baktığımızda, konseptlerini çok iyi belirlediklerini
görüyorum. Havada kalan çalışmalar da var, ama bu konsepti anlamadıkları için
değil. Bunun sebebi, çıkış noktalarının uç noktalarda fikirler olması. Bizim
amacımız, Viyana’daki bu bölgeyi kamuya kazandırmak ve orada kazanan projenin
uygulamaya geçtiğini görmek. Bazı öğrenciler, çok daha uç mimari tasarımlar
yapıyorlar ve bizim onlara önerimiz biraz daha ayakları yere basan tasarımlar
yapmaları şeklinde oluyor. O prototiplerin oraya yerleştirilmesi mümkün değil.
Hazırlık aşamasında söz
konusu mekanı kendi gözlerinle görmek, orayı ve çevresiyle kurduğu iletişimi
birebir deneyimlemek kuşkusuz çok önemli. Bu anlamda öğrencilerin Viyana’da o
bölgeye gitme şansları oldu mu?
Elbette. ODTÜ, Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi ve Beykent Üniversitesi özellikle gittiler. Yaklaşık bir
hafta boyunca o bölgede çalıştılar, çizimler yaptılar, orayı yerinde
deneyimlediler. Buradaki çalışmalarını, topladıkları o veriler üzerine
kuruyorlar. Ayrıca yarışmaya kayıt oldukları anda kendilerine büyük bir geo-data
da verildi.
Yarışma konusu olarak Viyana’nın seçilmesinin nedenleri
neydi?
2005 - 06 dönemindeki yarışmada
Bauhauss Üniversitesi özel bir ödül aldı. Ciddi bir performans gösterdiler ve
çizimleriyle mansiyon almaya hak kazandılar. Bunun neticesinde, bu dönem
gerçekleştirilecek yarışma için Viyana’da karar kılındı. Bizim Türkiye’nin
yarışmaya katılmasını bu kadar çok istememizin sebeplerinden biri de buydu.
Neden Türkiye’de bir alan da rehabilite edilip yeniden kamusal kullanıma
kazandırılmasın? Amacımız, birinciliği kazanmak ve 2009 – 10 döneminde yarışma
konusunun Türkiye’de bir alan üzerinde kurgulanmasını sağlamak. Bütün öğrenciler
de ‘biz ödül alacağız’ inancıyla yola çıktılar ve bu bilinçle çalışıyorlar.
Seçici kurul kimlerden
oluşuyor ve nasıl bir değerlendirme yapacaklar?
Françoise-Hélène
Jourda
(Jüri
Başkanı, Mimar, Viyana Teknik Üniversitesi profesörü), Cai Yongjie (Şanghay,
Tongji, Üniversitesi, Mimarlık ve Şehir Planlaması Fakültesi CAUP, Mimarlık
Bölümü Başkan Yardımcısı), Dieter Hassenpflug (Sosyoloji profesörü, Weimar
Bauhaus Üniversitesi, Avrupa Şehircilik Enstitüsü), Gilbert Huyberechts
(Mimar,
Avrupa Engelliler Forumu eski Başkan Yardımcısı), Wolfgang Kremser (ÖAR
(Avusturya Rehabilitasyon Komitesi), Doğu Avusturya Görme Engelli ve Görmeyenler
Organizasyonları Trafik Konferansı (Verkehrsgremium der Sehbehinderten- und
Blindenorganisationen der Ostregion), Dörte Kuhlmann (Mimar, Viyana Teknik
Üniversitesi profesörü), Joe Manser (İsviçre engellilerin gereksinimlerine
uyarlanmış yapılar için Danışmanlık Bürosu), Rudolf Schicker (Yüksek Müh.,
Viyana, Trafik ve Ulaşım, Kent Gelişimi Yetkili Kent Danışmanı), Oswald
Schmid
(CEO
Schindler Avusturya), Tom Sieverts (Mimar ve kentçi, profesör), Angelika Winkler
(Mimar, Viyana Kent Planlama Bürosu, Belediye 18. Dairesi Ulaşım Planlama Bölümü
Başkanı), Georgine Zabrana (Yüksek Müh., Viyana, Trafik ve Ulaşım, Kent Gelişimi
Yetkili Kent Danışmanı (yedek üye/uzman)
Yürüyen merdivenler ve asansörler yarışmada nasıl bir
önceliğe sahipler?
İlk aşamada proje taslağı ve
erişim konsepti oluşturuluyor. Şu anda, ikinci aşama ile birlikte rampalar,
yürüyen merdivenler, asansörler nereye nasıl yerleştirilecek üzerinde
çalışıyorlar. Ancak burada amacımız ‘şurada bir asansör olsun, burada bir
yürüyen merdiven’den ziyade, engellilerin ihtiyaçlarıyla örtüşen ürünleri doğru
yerlere yerleştirmeleri.
Dereceye giren projeler
uygulanma şansı yakalayacak mı, bu yönde bir çalışma var mı?
Bu, Avusturya’ya, ilgili bölgenin
yerel yönetimine bağlı. Daha önceki yarışma için Fransa’da Seine Nehri
yakınlarında bir alan seçilmişti. Evet projenin birebir aynısı uygulanmadı, ama
uygulama çalışmaları için gerekli izinler alındı. Uygulama kısmı çok da bizimle
ilgili değil.
Yarışmanın ekoloji ve
sürdürülebilirlik anlamında ne gibi beklentileri var?
Sadece yürüyen merdivenler ve
asansörler için değil, kullandıkları bütün yapı malzemelerinin ekolojik olmasını
bekliyoruz. Örneğin Viyana Metrosu’nun olduğu alanın altında kurumuş bir kanal
var. Biz de yarışmaya katılan öğrencilere buradaki su probleminden yola çıkarak
su fikri vermeye çalıştık. Onlardan suyun nasıl oraya getirilebileceğini ve
nasıl değerlendirilebileceği üzerine düşünmelerini istedik.
Schindler için sosyal
sorumluluk sorumluluk projeleri ne anlama geliyor, bu yarışmanın dışında başka
projeler de olacak mı?
Biz çevreyi ve aynı zamanda da
eğitimi önemsiyoruz. Bu yıl gerçekleştireceğimiz başka bir sosyal sorumluluk
projemiz daha var. Henüz detayları vermek için erken ama eğitim ile ilgili
olduğunu söyleyebilirim. Biz, güvenliğin çok önemli olduğu bir ürün üretiyoruz.
Çünkü biz insan trafiğini yönetiyoruz. Gerek montaj sırasında, gerekse de
kulanım sırasında güvenlik üzerinde hassasiyetle duruyoruz. İnsanların herşeyi
bilinçli bir şekilde kullanması gerektiğini düşünüyoruz.