Yeni Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın önünde bulduğu darmadağınıklardan biri nükleer
santral konusudur. Beş ay önce yapılan ihaleye bir Rus-Türk
ortaklığından başka teklif veren olmadı. Şartname profesyonelce hazırlanmamış
olduğu için dünyanın bütün uzman şirketleri uzak durdu. Konuyu yakından izleyen
endüstri kaynaklarından öğrendiğime göre, TETAŞ (Türkiye Elektrik
Ticaret ve Taahhüt) elindeki teklif konusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı’na olumsuz rapor verdi.
“Kamuoyuna açıklamıyorlar ama TETAŞ’ın raporu negatif” diye konuştu bir
kaynağım. “‘Çok pahalı’ dediler. Dünyada fiyatlar 2-6 sent arasında değişiyor.
Teklif edilen fiyat bunun iki mislinden fazla. Tesis maliyetleri de yüksek.”
Ancak enerji işlerinin ekonomik olduğu kadar siyasi boyutu da olduğu için son
sözü Erdoğan söyleyecek. Değerlendirme yapılmış olduğu halde
TETAŞ’ın kararını açıklamamasının nedeni budur. Bürokraside genellikle böyledir.
Beklenilir, yukarıdan gelen sinyale göre tavır alınır. Ama emir demiri kesse
bile sonuç değişmez: Nasıl bir çiçekle bahar olmazsa bir teklifle de nükleer
enerji endüstrisi kurulamaz.
Sonuca varılamadı
Bu aşamaya kadar olup bitenler şunu gösterdi: Ne bürokraside ne de
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nda (TAEK) bu karmaşık işi,
profesyonel bir biçimde, ihale aşamasından üretim aşamasına götürecek bilgi
birikimi ve irade vardır. Sonuca varılamamasında eski Bakan Hilmi
Güler’in kötü yöneticiliğinin de büyük bir rolü oldu. Güler bir lütuf
havasında yağlı kontratı kapmak için şirketlerin sıraya girmesini bekledi.
Koşulları ticarileştirmek için yapılan önerilere kulak asmadı. Artık yapılması
gereken, ihaleyi feshetmek, nükleer santral konusunda uzman uluslararası bir
danışmanlık firmasıyla anlaşarak doğru adımlarla yeni bir ihale açmaktır. İyi
bir şartname hazırlanmadan nükleer santral yapacak finansman bulunamaz.
Uzun bir aradan sonra Avrupa’da ilk nükleer santral
Finlandiya’da yapılıyor. Orada bu iş nasıl tereyağından kıl
çeker gibi becerildi de biz nesillerden beri ihale ardına ihale iptal ediyoruz?
Bu sorunun cevabı zor değil. Ama zor olmayan cevapları bulmak için dürüst olmak
gerek. Ancak yine de bu konuda esas eksiklik hükümette değil, devletin örgütsel
yapısındadır: En iyiler işe koşulamıyor, en iyi yöntemler aranıp bulunamıyor,
uzun vadeli düşünülemiyor, rasyonel ve bilimsel olunamıyor. Ve, belki de en
önemlisi, rant kafalardan silinemiyor... Kısacası alaturkalılıktan
vazgeçilemiyor.
Türkiye’de nükleer santral yapmayı ilk deneyenler çoktan öldü. Bu iş o kadar
eski. Böyle giderse daha çok nesil geçer. Bu da bizi ilginç bir labirente
sokuyor. Yasal çerçeveyi bile sağlamayı beceremeyen bir ülke nasıl nükleer
santral çalıştıracak?