Hüsamettin Koçan:"İstanbul'dan Gitme İsteğim Var"

Sempozyumun ikinci gününde kent yaşamında sanatın yerinin tartışıldığı oturuma katılan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin eski dekanı, ressam Hüsamettin Koçan İstanbul’da yaşam kültürünü sağlamanın yolunun , kenti sadece izlenilir bir kent olarak değil yaşanılır bir kent olarak görmekten geçtiğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: "Herkes paralize olmuş durumda, kentin içinde bir yerlere koşuyorlar. İstanbul’un tarihi tabii ki tartışılmaz ancak bugün gelinen noktaya yoğunlaşmak gerekiyor. Bugün, biz bu kenti algılamıyoruz. Bu kent artık özürlü bir kent. Çarpık yapılaşmasıyla, alt yapı sorunlarıyla birlikte ele alıp bu kenti yeniden algılamak ve İstanbul’la barışmak gerekiyor. Fatura bu kentte yaşayan herkese çıkıyor. Şu günlerde İstanbul’dan gitme isteğim var. Benim köyümden İstanbul’a gidenler, geri geldiklerinde İstanbul’u yanlış anlattılar, İstanbul’u hayal ettikleri gibi özgürlük ortamı olarak anlattılar. Oysa burada yaşayan herkes onların hayallerindeki gibi mutlu değil. Bu konuda kabahatli kim diye tartışmak gereksiz. Ben İstanbul’a hayallerim için geldim. İlk geldiğimde luna-parklara gittim, oralarda bulmaya çalıştım hayallerimi. Ama bugün baktığımda görüyorum ki İstanbul benim kentim olmaktan çıkmış. Paylaşabileceğim ortamlar yok. İstanbul’u ancak sanat yoluyla ortak bir yer haline getirebiliriz. Bu kent bize bugüne ait değerleri sunmuyor. Bu yüzden pozitif bir ilişkimiz yok. Bu kent niye temsil edilemiyor? Çünkü İstanbul’u bir sorun kenti olarak ideolojik algılıyoruz. Bu kent özürlüdür diye kabul edip, bu özrü nasıl tedavi ederiz diye düşünmemiz lazım. Bunun için de sanatı kentin her yerine yaymamız, sanatın yaşama yaygın biçimde müdahele etmesini sağlamamız lazım. Burada kentte yer alan galeriler, müzeler özellikle dışarıdan gelenlere ne veriyor diye düşünmemiz lazım. Kent, bugünkü sanatsal ortama göre çok daha enerjik ve kaotik bir yapıda. Plastik sanatlar dünyasında gerçekten olumlu gelişmeler olsa da, bunlar minimal çabalar. Etkinliklerin merkezlerin dışına taşması gerekiyor ancak İstanbul periferisi olmayan bir kent, adeta iğdiş edilmiş gibi. Oysa çağdaşlık odakları üreteceğimiz yeni merkezler bulmamız gerekiyor. Bugün yapılan bir araştırmaya göre lise çağındaki öğrencilerin yüzde 69’u şiddeti bir çözüm olarak görüyor. Bu korkunç tabloyu, ancak öğrencileri sanatla ilişkilendirerek değiştirebiliriz. İstanbul ancak o zaman sevinçli bir kent olur. İstanbul Modern’i açıldığı günden beri ziyaret edenlerin sayısı 900 bin. Sabancı Müzesi’ndeki Picasso sergisini ise neredeyse 1 milyon kişi ziyaret etmiş. Ancak bu olumlu gelişmelere rağmen, İstanbul Resim Heykel Müzesi gibi muazzam arşive sahip bir kuruma sahip çıkılmıyor. Eksikler çok ve bu kente müdahele etmek gerekiyor. Kamusal alan terkedilmiş durumda, sanat kamusal alana çıkarılmalı. İstanbul’un sadece izlenilir değil aynı zamanda yaşanılır bir kent olarak algılanması için yapmamız gereken budur. "