TETAŞ Komisyonu’nun raporunun
Bakanlar Kurulu’na sunulması ardından Akkuyu Nükleer
Santrali’nin akıbetini öğrenebileceğiz. Yeni Enerji Bakanı
Taner Yıldız 7 Mayıs günü yaptığı açıklamada İhale
Komisyonu’nu raporunun gelecek hafta Bakanlığa, sonrasında Bakanlar
Kurulu gündemine geleceğini söyledi. Komisyon raporunu geciktirmiş olsa da ihale
süreci sona ulaşmış gibi görünüyor. Ancak akıllarda pek çok soru var. Bu
sorularla birlikte, Akkuyu Nükleer Santrali yarışma/ihale süreciyle ilgili
gelişmeleri bir kere daha hatırlamamız gerekiyor. Bu hatırlatmanın önemi şu;
süreç, başından itibaren pek çok hukuk dışılığa sahne oldu ve doğal olarak
hukuki itirazlara uğradı.
İdarenin ‘yarışma’ adını verdiği ihale, 5710 sayılı ‘Nükleer Güç
Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ve Elektrik Satışına İlişkin
Yasa’ya uygun olarak çıkarılan yönetmeliğe dayalı olarak yapıldı. Yasa,
10. Cumhurbaşkanı A. N. Sezer tarafından veto edilmişti, vetoda
işaret edilen yanlışlıklar TBMM’de aynen kabul edilerek yasalaştı. Yönetmelik
ise TMMOB tarafından Danıştay nezdinde dava
edildi, dava halen devam ediyor. Son olarak, Çevre Hukuku
Derneği, Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili ‘yarışma’da, idarenin,
yönetmeliğe dayalı olarak yaptığı eylem ve işlemlerin hukuka ve yasalara
aykırılığını idari yargıya taşıdı. Bu dava da halen devam ediyor.
Süreç, 24 Mart 2008 tarihinde ‘yarışma’nın ilana çıkması ile başladı. 24
Eylül 2008’de davete uyan firmaların teklif zarfları kabul edildi. İlk şok
burada yaşandı. Büyük bir iddia ile adına ‘yarışma’ denilen ihaleye tek firmanın
katıldığı anlaşıldı. Sürecin durdurulması gerekiyordu, yapılmadı. Rekabetin
oluşmadığı, dolayısıyla kamu yararının ihlal edildiği haklı olarak tartışıldı.
‘Yarışma’nın tek katılımcısı Ortaklık Girişimi’nden teklife konu üç zarf
alınmıştı. İlk iki zarfla ilgili konular çok az tartışıldı ancak fiyat teklifini
içeren üçüncü zarf açıldığında kıyamet koptu. Fiyat çok yüksekti. Ortaklık
Girişimi’ne verilen alım garantisi, yer tahsisi ve altyapı teşviklerine ilave
bir de fiyat teşviki veriliyormuş izlenimi doğdu. Üçüncü zarfın açıldığı gün
fiyat revizyonu veya pazarlık yapılabileceği büyük bir hukuk bilmezlik ve
tanımazlıkla ifade edildi. Yasaya uymadığı anlaşılınca çark edildi. Halen
değerlendirme yapıldığı bu aşamada, mevcut yasa ve yönetmeliğin pazarlığa ve
fiyat revizyonuna izin vermemesi nedeniyle, fiyat revizyonunun önünü açacak
yasal düzenlemenin yapılabileceği konuşuluyor.
Gizli pazarlık olduğu iddiaları sürerken fiyat revizyonuna izin verecek bir
düzenlemenin yapılması, yeni bir hukuk garabetinden başka bir şey olmayacak.
Yeni yasal düzenleme, sürecin daha da şaibeli hale gelmesini ve yeni hukuki
itirazları kaçınılmaz olarak beraberinde getirecektir.
Sadece bu değil. TETAŞ bünyesinde oluşturulan yarışma
komisyonuyla ilgili de iddialar var. Yarışma komisyonunun, açılan üçüncü zarfla
ilgili raporunu Nisan ayında Enerji Bakanlığı’na sunması gerekiyordu, bu sunum
yapılamadı. Fiyatı yüksek bulan ve bunu raporunda belirtip, ‘yarışma’nın
iptalini isteyen komisyona baskı yapıldığı iddiaları ortaya atıldı. ANKA’nın
haberine göre; komisyonun raporunu 8 Nisan 2009’da tamamladığı ortaya çıktı.
Komisyon değerlendirmesinde, “yarışmaya tek teklif geldiği için mukayese
imkanı bulunmadığı, şartnamede en uygun teklifi veren isteklinin belirlenmesi
şartı bulunduğu, mukayesenin uluslararası kabul görmüş kuruluşların yayınlarına
bakılarak yapıldığı, teklif edilen kurulu güç yatırım maliyetinin benzeri
yatırımların iki katına yakın olduğu, fiyatın yüksek olması nedeniyle teklif
sahibinin fiyat revizyonu önerdiği” belirtilmiş ve sonuç olarak
“Teşekkülümüz tarafından yapılan ‘Güç Santralleri Kurup İşletecek ve
TETAŞ’a Elektrik Enerjisi Satacak Şirketin Belirlenmesi’ yarışmasında, tek
katılımcı olan, JSC Atomstroyexport- JSC İnter Rao-Park Teknik Elektrik
Madencilik firmaları tarafından oluşturulmuş iş ortaklığının, 21.16 cent olan
değerlendirmeye esas birim fiyatı yüksek bulunmuştur” denildi.
Basına yansıyan ve yalanlanmayan bu bilgilerden, konuya ilişkin önceden ifade
edilen tüm gerçeklerin raporda yerini almış olduğunu görüyoruz. ANKA’nın
haberinden, komisyon üyelerine baskı yapıldığı ve olumsuz raporun by-pass
edilmeye çalışıldığını da öğreniyoruz. İddialarla ilgili olarak, yapılacak her
şey yasa ve yönetmeliğe uygun cereyan edecektir diye yola çıkıp, hukuka aykırı
her yolu deneyen Bakanlık ve hükümet çevrelerinden tek bir ses yok.
Akkuyu’nun akıbeti bu nedenle meçhul! Oysa ki komisyon raporu da dahil, en
başta TAEK’in ikinci zarfın açılmasının ardından hazırladığı ‘uygun bulma’
raporu olmak üzere, bu sürecin içinde yer alan tüm gelişmelerin kamuoyu ile
hiçbir gerçek gizlenmeksizin paylaşılması gerekiyordu. TAEK kendi kriterleri
arasında saydığı ‘sınanmışlık’ kriterine teklif edilen reaktör tipinin nasıl
uyduğunu açıklamalıydı. Aynı şekilde, santralin kurulacağı Akkuyu mevkiinin
depremsellik açısından taşıdığı riskin nasıl aşıldığını, turizm gelirlerimize
vuracağı darbenin boyutlarını, yer lisansı alındığı 1976’da oluşan kriterlerle
aradan 33 yıl geçtikten sonra oluşan teknik kriterlerin nasıl aynı kefeye
konduğunu öğrenebilmeliydik. Bu soruların hiçbirine yanıt bulamadık. Şimdi ise,
kamuoyundan gizlenen gerçeklerle, fiyat pazarlıklarıyla, yasa ve hukuk
zorlanarak, kamu maliyesi zora sokularak gelecek kuşakları ipotek altına alacak
bir ihale süreci kapalı kapılar ardında kotarılmak isteniyor. Akkuyu fazla su
kaldırır gibi görünüyor.