Galataport'ta 'Anayasa' Sorunu

Galataport projesi için özel imar yasası çıkararak imar planı yapma yetkisini belediyeden alıp bakanlığa devreden AKP hükümeti, Anayasa Mahkemesi'nin kararları ile 1/1000 ve 1/5000'lik plan yetkisini belediyelere veren Belediyeler Kanunu'na aykırı davrandı. Özal döneminde İstanbul'daki bazı bölgeler için üç yıllığına plan yapma yetkisi aynı şekilde bakanlığa verilmiş ancak bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti.

TBMM tatile girmeden önce kamuoyunda ''Torba Özelleştirme Kanunu'' olarak bilinen yasaya bir madde eklenerek Haydarpaşa projesi gibi Galataport projesinin yapılacağı bölgede imar yetkileri İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Balediye Meclisi'nden alınarak Bayındırlık Bakanlığı'na verildi. Ancak benzer uygulama Turgut Özal'ın Başbakan olduğu 5 Mart 1990'da yapılmış, İstanbul'un bazı bölgelerinde resen plan yapma yetkisi üç yıl süre ile bakanlığa verilerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi by-pass edilmişti. Ancak dönemin Belediye Başkanı Nurettin Sözen , belediye adına Danıştay 6. Dairesi'ne itirazda bulunmuş, itirazı yerinde bulunarak konu Anayasa Mahkemesi'ne götürülmüştü. Mahkeme, Danıştay'ın başvurusunu inceleyerek plan yapma yetkisinin belediyelerden alınarak Bayındırlık Bakanlığı'na verilmesinin anayasanın 2., 6. ve 127. maddelerine aykırı bulunduğu yönünde karar verdi.

1991/31 sayılı kararda, itiraz konusu olan İmar Planı 9. maddesine eklenen fıkranın anayasaya aykırılıkları ve iptal gerekçesi şöyle belirtildi:

127. MADDE Beşinci fıkra uyarınca merkezi yönetime yerinden yönetim organları ve onların çalışmaları üzerinde, kamu yararını korumak amacıyla idari vesayet yetkisi verilmiştir. Bu yetki, yerel yönetimlerin yetkisini ortadan kaldıracak, etkisiz kılacak biçimde kullanılamaz. İdari vesayetin ayrık bir türü olan, yasa ile yerel yönetime bırakılan işlemlerin yerine geçme yolu ile merkezi yönetimce yapılması, ancak kapsam ve sınırının yasada açıkça belirtilmesi, bu yetkinin yerel yönetimin yasalarla kendisine verilen görevi yerine getirmekten kaçınması, bunda çok gecikmesi gibi kamu yararı ya da haklı bir nedene dayalı olması ve anayasal ölçütler dışına çıkmamasına bağlıdır. İtiraz konusu kural ise, merkezi yönetimin gerekli gördüğü hallerde yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı parsel düzeyine kadar düzenleme yetkisi vermektedir. Böylece yerel yönetimlerin yasa ile kendilerine verilen planlama yetkilerini yerel gereksinimlere göre kullanmalarını olanaksız duruma getirmektedir. Böylece, itiraz konusu kuralın anayasanın 127. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yerel yönetimlerin görevlerinin kanunla düzenleneceği ilkesine ve aynı maddenin beşinci fıkrasına aykırı olduğu kanısına varılmıştır.

2. MADDE Cumhuriyetin ''Hukuk Devleti'' niteliğinde en önemli işlev ''Yargı'' denetimi nedeniyle yargı organına düşmektedir. Hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yasalarda yönetiminin görev ve yetkilerinin sınırının açıkça gösterilmesi gerektiğinde duraksamaya yer yoktur. İtiraz konusu kuralla takdire bağlı sınırsız bir yetki verilerek merkezi yönetimin yerel yönetimlere müdahalesine olanak sağlamış olduğundan hukuk devleti ilkesine aykırılık açıktır.

6. MADDE Hiç kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı belirtilmektedir. Oysa itiraz konusu kural, merkezi yönetimi anayasa ile kendisine verilen idari vesayeti aşan yetkilerle donatmaktadır. Bu durumda merkezi yönetimce kullanılan yetkinin kaynağını anayasadan aldığı ileri sürülemeyeceğinden 6. maddeye açık bir aykırılığın varlığını kabul etmek gerekecektir. Yukarıda açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, anayasanın 2., 6. ve 127. maddelerine aykırı görüldüğünden iptali gerekir.

Turizm bölgeleri
12 Eylül yönetiminin 1982 yılında çıkardığı ''Turizmi Teşvik Yasası''nın 7. maddesi ile imar yetkisi Turizm Bakanlığı'na verildi. Bu yasanın uygulamasına ANAP hükümetleri özel önem verdi. Gerek Özal, gerekse Yılmaz 'ın Başbakanlıkları döneminde sadece İstanbul'da 50 kadar yer, ''Turizmi Teşvik Yasası'' na dayanılarak ''Turizm Bölgesi'' kapsamına alındı.

Bu bölgelerle ilgili kararlardan 14 tanesi DYP-SHP hükümeti tarafından iptal edildi. Sözen döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin açtığı davalar sonucunda 4 bölge de Danıştay kararıyla yürürlükten kaldırıldı.