İkizdere, eşsiz güzelliğiyle
Karadeniz’in en iyi simgelerinden biri. Ancak son iki yıldır vadiye yapılan
19 Hidroelektrik Santral (HES) projesi nedeniyle bu özelliğini
kaybetme noktasına geldiği öne sürülüyor. Bölgenin en çoşkun ve debisi yüksek
derelerine sahip olan İkizdere, bu nedenle HES yatırımcılarının da ilgisini
çekiyor. Halen devam eden tünel kazıları, yol çalışmaları ve şantiye inşaatları
bölgenin güzelliğine gölge düşürdüğü gibi bölge halkının da günden güne
tepkilerinin artmasına neden oluyor. Birçok HES projesine dava açılmış durumda.
Bazıları için yürütmeyi durdurma kararı alınırken, bir çoğununsa yargı süreci
devam ediyor.
Son yıllarda adını sıkça duyuran İkizdere, Rize’nin mütevazı, doğa harikası
ilçelerinden biri. Aynı zamanda bir vadiye kurulan ilçenin yüksek kesimlerinde,
açılışını geçen yıl Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın yaptığı bir
de termal otel bulunuyor. Yerin 260 metre derinliğinden 72 derece sıcaklıkta
termal su çıkarılıyor. Ridos Termal Otel’in sahipleri şu
günlerde tedirgin. Çünkü otelin ortasından geçen ırmağın 200 metre uzağına üç
adet HES birden yapılması planlanıyor.
Yer yer uzunluğu bir dağın içinde sekiz kilometre uzayan HES tünellerinin
yapımı için patlatmalar yapılıyor. Otel yetkililerine göre buradaki tünellerin
yapımı için patlatma yapılması demek, termal suyun kaynağında çatlamaların
oluşması ve suyun kaybolması riski demek. Otel sahibi Kasım
Ekşi, İkizdere’deki termal suyun içerdiği mineraller ve diğer maddeler
açısından dünyadaki ilk beş arasında yer aldığını anlatarak şunları
söylüyor:
“Bu oteli Başbakan Erdoğan açtı. Kendisine HES’lerle ilgili kaygılarımızı
anlattık. Yanındaki Bakan Cemil Çiçek’e ‘ilgilen’ dedi. Ancak bir şey yapılmadı.
20 milyon dolar yatırım yaptık. Dağın başına böyle bir yatırıma ‘çılgınlık’
dediler. Biz memleketimizi seviyoruz. 70 kişi çalışıyor. Buradaya dünyanın her
yerinden insan geliyor. Araplar memleketlerinde bir kova su görse vaha
zannediyor. Buradaki suları görünce ise cennetteyim sanıyorlar. Sular tünellere
girerse turizm de İkizdere’de de biter.”
HES’lerin durdurulması için bölgede çok sayıda kitle toplum örgütü
oluşturuldu. Neredeyse bölgede her köyün bir derneği var. Dernekler
İkizdere Dernekler Federasyonu çatısı altında mücadelesine
devam ediyor.
‘En az zarar vereni bu...’
İkizdere Vadisi’nin en yüksek kesimlerinde rakımı 2 bin metreleri bulan
Cimil bölgesi bulunuyor. Doğanın tüm cömertliğini gösterdiği
Cimil’in üç köyü var. Aşağı, Orta ve Baş köy. Bölgeye çıkarken, dağların
arasında süzülen ve İkizdere’nin derelerini oluşturan sular eşsiz bir manzaraya
sahip. Sonbarın etkisiyle yeşil ve sarının tüm renklerinin bir arada bulunduğu
vadi boyunca dereleri oluşturan sular kimi yerlerde şelale yaparak akıyor.
İkizdere adını da Cimil Deresi ve Çamlık Deresi’nin birleşmesinden alıyor.
Cimil’deki köylüler de HES’lerin yapımını karşı. Üç köyün her tarafında HES’lere
karşı pankartlar asılı. Rakımı 2 bin metredeki bu yayla evlerine asılı
pankartlar görenleri şaşırtıyor.
Baş Köyü’nün Muhtarı Ahmet Aşar, tepkilerini dile getirmek
için önce Cimil Derneği’nin kurduklarını ardından HES’lerin yapıldığı yerlerde
eylemlere başladığını anlatıyor: “Buralara kadar gelip araştrma yaptılar. Sondaj
vurdular. Hemen toplandık gittik, numune alamadan köyümüzden
uzaklaştırdık.” Köylülerden İsmail Kumbasar da, “Suyumuz
kaybolacak. Su burada her şeyimiz. Turistler buraya bu sular ve doğa için
geliyor Su gidince, doğa yok olunca elimizde ne kalacak” diyor. Fuat Alemdar da
kırgın: “Başbakan ‘Evinizde elektrik var mı? O zaman buna karşı gelmeyin diyor’.
Biz burada gaz lambasıyla da yaşarız.”
Öte yandan HES’lerde çalışan mühendisler çevrecilerin bu kaygılarıyla
hemfikir değil. HES’lerin çevreye zarar vermeyeceğini, aksine bölgeye en az
zarar verecek yöntemin HES olduğunu iddia ediyorlar. İkizdere’de yapımı
neredeyse tamamlanmak üzere bir HES şantiyesinin mühendisleri Radikal için
HES’leri anlattı. İsimlerinin yazılmasını istemeyen mühendislere göre asıl
tehlike barajlar, HES’ler değil:
“Buraya baraj yapmak İkizdere’nin
tamamen yok olması anlamına geliyor. Elbette HES’lerin doğaya bir zararı var
ancak mümkün olan en az zararı vermeye çalışıyoruz. Hafriyatlar iddia edildiği
gibi dere yataklarına atılmıyor, bir kısmı derede yapılan çalışmalarda
kullanılıyor, gerisi taşınıyor. Tüneller için de sadece patlatma değil,
alternatif yöntemler de mevcut. Ayrıca suyun tamamını alacağımız iddia ediliyor.
Debinin en düşük olduğu zaman dahi suyun üçte birini alacağız. Gerisi dere de
akmaya devam edecek. İddia edildiği gibi Türkiye enerjinin çok küçük bir kısmını
değil, ciddi bir kısmını karşılayacak. Sadece İkizdere’den elde edilecek enerji,
Türkiye’nin ihtiyacının önemli bölümünü karşılayacak. Buradaki en büyük HES’in
gücü 90 megavat olacak.”