Ana Tanrıça Kültü Yapı Kredi'de



Kültepe'de Kubaba, Lidya'da Kybebe, Frigya'da Kybele, Sümer'de Marienna... Yapı Kredi, toprağın, suyun, doğurganlığın, yaratıcılığın, bereketin sembolü ana tanrıça kültünü "Tunç Çağının Gizemli Kadınları" sergisiyle ele alıyor. Bu dönemde görkemini yitiren ve soyutlaşan bu heykelcikler, aynı zamanda anaerkil dönemden ataerkil sisteme geçişin de habercisi...

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, günümüzden 5 bin yıl öncesinin besleyen, doğuran, üreyen, kutsal, küçük kadınlarını zamanımıza davet ediyor. "Tunç Çağının Gizemli Kadınları" başlığını taşıyan sergi, MÖ 3 binli yıllarda tuncun kullanıma girmesiyle değişen sosyal yaşamla birlikte Anadolu kentsel topluluklarının ana tanrıçaya ve onun yaratma gücüne taptıkları küçük heykelcikleri konu ediyor. Tunç çağının bu küçük, kutsal kadınları aynı topraklarda daha önceki binyıllarda yaşanmış Neolitik-Kalkolitik çağ merkezlerinden, Çatalhöyük, Hacılar, Kuruçay gibi pek çok kazıdan çıkan ana tanrıçalar gibi şişman ve görkemli değil. Üstelik her yere taşınabilecek kadar küçülmüş, yassılaşmış ve "idol" adı verilen baş, boyun ve gövdeden oluşan soyut biçimlere girmiş. Ayrıca yine bu dönemde "kutsal rahibe" ya da "koruyucu tanrıça" sınıfına ait kadınlar da "figürin" tarzında betimlenerek dini törenlerdeki yerlerini almaya başlamış. Serginin danışmanı, Kocaeli Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün'le konuştuk.

- Tunç çağına ait kadın heykelciklerini sergileme fikri nasıl oluştu?
Anadolu'nun tunç çağı figürin ve idolleri hem master hem de doktora çalışmamdı. 15 yıl boyunca Türkiye'deki yaklaşık 40 müzede çalıştım, ayrıca Louvre, British, Metropolitan gibi müzelerdeki ve özel koleksiyonlarda bulunan Anadolu'dan yurtdışına dağılmış eserleri inceledim. Bu eserlerin büyük çoğunluğu müzelerin depolarındaki, gün yüzüne çıkmamış eserlerdi. Sergi yapma fikri hep vardı, ortaya çıkan portföyü Yapı Kredi'ye sundum ve proje kabul edildi.

- Sizi özellikle kadın idol ve figürinlerine yönelten nedir?
Bilimsel kazılarda ortaya çıkan sonuçlara göre tunç çağında yapılan idol ve figürinlerin çoğu kadın. Bunun sebebi de neolotik çağda başlayan ana tanrıça geleneğinin tunç çağında da devam etmesi.

-Serginin başlığı "Tunç Çağının Gizemli Kadınları". Dönemin nasıl bir gizi var?
Bu dönem yazısız dönem. Yazı olmadığı için de çıkan buluntuları ancak yorumlayabiliyor ve net ifadeler kullanamıyoruz.

Kaos ve yeni düzen

- Tunç çağının belirgin özellikleri neler?
Tunç çağı yaklaşık olarak MÖ 3200 ile MÖ 2 binli yıllar arasını kapsıyor. MÖ 3 binli yıllara yaklaşıldığında bakırın kalayla alaşımından tunç keşfediliyor. Bu madenle kesici aletler yapılıyor, taş, mermer gibi sert maddelerin işlenmesi kolaylaşıyor. Büyük taş blokların kullanımıyla ev, tapınak gibi yapılar yapılmaya başlanıyor. Değişen teknolojiyle birlikte tarımsal faaliyetler, hayvancılık gelişiyor, yaşam şekli değişiyor. Bu da ekonomik ve sosyal anlamda yenilikleri ve nüfus artışını beraberinde getiriyor. Küçük yerleşimler yerini, şehir-devletçiklere bırakıyor. Büyük yerleşmeler kaosu getiriyor, kaos yaşanmaması için de yönetici sınıfı ortaya çıkıyor.

-Bu dönemde kadının sosyal yaşamdaki rolü nedir?
İnsanoğlu her zaman ölümle iç içe ama, o dönemlerde hayatta kalmak daha zor olduğu için, ölmek, doğmak kadar normaldi. Bu yüzden insan neslini devam ettirmek önem kazanıyordu. Doğuran, besleyen ve üreten kadın bedeni de varoluş olgusunu açıklamak için kaçınılmazdı. Kadın bedeninin tanrılaştırılması paleolitik çağa dayansa da, biz Anadolu'da kadın heykelciklerine neolitik dönemde rastlıyoruz.

- Kadın heykelcikleri neolitik çağdan tunç çağına nasıl bir değişim geçiriyor?
Biz en eski olarak Çatalhöyük'ün şişman, tahtta oturan, otoriter kadın heykelciklerini biliriz. Bunlar da çekik gözlü, düz burunlu, ağzı olmayan ve birbirine benzeyen heykelcikler. Neolitik çağlardan sonra bu şişman kadın heykelcikleri yerini, ince belli, geniş kalçalı, daha zayıf görünümlü farklı modellere bırakıyor. Tunç çağında ise figürin ve idol formları karşımıza çıkıyor.

- İdol ve figürinin farkı nedir?
Sorun her ikisinin de tanrıçaları sembolize edip etmediğinde kilitleniyor. İdoller, yassı, soyut, kafa, boyun, omuz çıkıntısı ve gövdeden oluşan ana tanrıça formları. İdollerin bu dönemde şişman kadın formundan uzaklaşarak soyutlaştığını görüyoruz. Figürinler ise idollerde rastladığımız otoriter ifadeyi taşımıyor. Korku, pişmanlık, şaşkınlık gibi ifadeler taşımalarının yanı sıra, elleri dua eder gibi açık heykelciklere de rastlıyoruz. Ben bu örnekleri MÖ 2000'li yılların yazılı belgelerinde anlatılan bilgilerle karşılaştırdım. Tunç çağında ana tanrıçaya adanmış kült törenlerinin yapıldığı kanısındayım. Bu törenlerde görev yapan ya da törenlere katılan kadınların tapınak görevlisi, kutsal rahibe ya da yönetici sınıfa ait soylu kadınlar olduğu inancındayım. Yani tanrı ve tanrıçaların çoğalması bu dönemde başlamış olabilir. Bazı heykelciklerin başındaki taç gibi semboller de bu çağın sonunda oluşmaya başlayan yönetici sınıfa ait kadınları temsil ediyor olabilir.

- Bu değişim heyekilciklerin görkeminin yok olmasına sebep oluyor mu?
Çatalhöyük, Hacılar'daki heykelciklerin büyüklüğü 2.5 ile 25 cm arasında değişiyor.Ancak 3 boyutlu ve vücut detaylarıyla görkemliler. Tunç çağında boyutlar daha da küçülmüş ve soyutlaşmış. İncelme ve küçülmelerinin sebebi her yerde kullanıyor olmaları olabilir. Bu da nazarlık gibi kötü ruhlardan korunmak için taşınan objeler olduklarını gösteriyor.

- Anarekil dönemin Tunç çağıyla kapandığı söylenebilir mi?
Kadın Hititler'le beraber, yani MÖ 2000'lerde gücünü kaybetmeye başlıyor. Bunu erkek tanrıların çoğalmaya başlamasından da anlıyoruz. Madenin silah yapımında kullanılmasıyla birlikte erkeğin savaşçı gücü devreye giriyor ve erkekler savaştıkça iktidarı ele geçiriyorlar. Ama ana tanrıça kültürü birdenbire yok olmuyor. Hititler'de Kubaba, Friglerde Kybele ile devam ediyor. Klasik çağlara geldiğimizde ise baş tanrı Zeus olsa da, bir sürü tanrıçanın varlığından haberdarız. Tanrıçaların rolleri bölününce doğal olarak güçleri de azalıyor.