Olay, İsrail yapımı Filistin Big Mac’i



İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’de bir duvar ördüğünü biliyoruz. Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı, dünyadaki insan hakları örgütleri buna karşı çıktı. Afrika’daki apartheid duvarına benzetildi, Filistin’i bir gettoya sıkıştırdığı söylendi. Ama inşaat sürüyor. Tüm karşı çıkmalara rağmen, İsrail, güvenlik gerekçesiyle bunun şart olduğunda ısrarlı.

Bu konuda en çok canını sıkanlardan biri ise Londra Goldsmiths College’daki Mimari Araştırmalar Bölümü Başkanı İsrailli mimar Eyal Weizman. Weizman’ın çatlak sesi, ilk kez 2002’de dikkat çekti. İsrail Mimarlar Birliği, Weizman ve ortağı Rafi Segal’den bir sergi hazırlamalarını ve Dünya Mimarlık Kongresi’nde İsrail’i temsil etmelerini istedi. Weizman da, konu olarak Ortadoğu sorununa mimari yönden bakmayı seçti. Çeşitli sivil toplum örgütlerinin de yardımıyla Batı Şeria’daki 150 yerleşimin master planlarını ele geçirdi. Sergide bunların yanına bir de CIA’in uydu görüntülerini koyacaktı. Böylece İsrail’in, Filistinlilerin topraklarında yaşayan kendi yerleşimcileri için geleceğe dönük tüm planları ortaya çıkmış olacaktı.

Daha önce eşi benzeri olmayan bir çalışmaydı bu. Ama sergilenmedi, çünkü sonuçta ortaya çıkan şey İsrail hükümetinin hiç de hoşuna gitmedi. Sen İsrail’i temsil edemezsin dendi, kongre için hazırlanan katalogların basımı durduruldu, dağıtılması engellendi. Asıl sorun, o planlarla birlikte Weizman’ın İsrailli mimarları etiğe aykırı davranmakla, Batı Şeria’nın sömürgeleştirilmesine alet olmakla suçlamasıydı.

Weizman’ın yazdığı "Dikeyliğin Politikası" adlı makalelerini okuduğunuzda da, mimarinin, yoktan var edilen bir ülke olan İsrail’in işgal politikasında önemli bir yeri olduğunu görüyorsunuz. Weizman’la tüm bunları Londra’daki ofisinde konuştuk.


İsrail hükümetiyle aranız nasıl?
İyi ya da kötü hiçbir ilişkim yok ve bundan memnunum.

Güvenlik duvarına karşı olduğunuz için sizi pek sevmediklerini düşündüm...
Tabii olabilir. Bence o duvarı inşa etmek bir suç. Uluslararası hukuka da insan haklarına da aykırı. Bugüne kadar İsrail bu işi güvenlik başlığı altında sundu ama ben niyetlerinin tamamiyle farklı olduğunu düşünüyorum.

Nedir niyetleri size göre?
Filistinli Arapları demokratik İsrail’den ayırmak. Ama bu cümlenin içinde bile bir çelişki var bence. Çünkü İsrail demokratik bir ülke olduğunu iddia etse de bir ülke hem demokratik hem de Yahudi olamaz. Yahudiliğin vurgulanıyor olması demokrasi olmadığını gösterir.

Duvarın geçici olduğunu söylüyorlar ama inanmıyoruz değil mi?
Tabii ki inanmıyoruz. Bakın bu insanlar 40 yıldır işgal altında. Bütün bu zaman zarfında olup biten her şey için geçici dediler. Bu duvar da işgalin kendisi gibi geçici olmayacak.

Nereden nereye olacağı da çok tartışılıyor. Artık son hali kesinleşti mi?
İşte bu çok önemli. Sürekli rotasını değiştiriyorlar. Başta kuzeyde Cenin’den başlıyor, Kudüs’ten geçiyor, çöle uzanıyor ve Ölü Deniz’in orada sonlanıyordu.

Ana rota neye göre belirlenmiş?
Güya duvarın rotası olabilecek en güvenli ortama göre. Hayır değil! Alakası yok. Duvarın planına baktığımda Filistinlilerin su kaynaklarını İsrail tarafına aldıklarını görüyorum. Birçok arkeolojik alan için de aynı şey geçerli. Filistin’e hiçbir şey bırakmıyorlar.

Peki mimarı kim?
Bildiğim kadarıyla, mimarı diyebileceğimiz tek bir kimse yok. İlk bakışta duvarın mimarı İsrail hükümetidir diyebiliriz. Ama bu doğru değil. Çünkü duvarla ilgili birçok taraftan baskılar var ve rotası bu tarafların baskılarına göre sürekli değişiyor. Birincisi Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimciler. Onlar duvarı Filistin tarafına doğru itmeye, böylece kendilerini İsrail tarafı denen bölgeye dahil etmeye çalışıyorlar. İsrail’in sağ kanadı da onlarla. İkincisi Amerikalılar. Onlar da duvarın Yeşil Hat’ta doğru itilmesi için baskı yapıyorlar. Üçüncüsü İsrail Yüce Divanı. Aslına bakarsanız yasalar duvarın rotasını gayrimeşru buluyor. Yani Yüce Divan’a göre de duvar yasadışı. Ses çıkarmamalarının tek sebebi, hükümetin bunu güvenlik gerekçesiyle yaptığını söylemesi. Sonra bir de Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı var ki, o da duvarın yasadışı olduğunu söylüyor. Evet İsrail hükümeti onları takmıyor ama yine de acaba biraz daha geri mi çeksek sözleri yükseliyor. Duvarın beşinci mimarı ise sivil toplum örgütleri. Onlar duvarın önünde gösteriler yaparak duvarı Yeşil Hat’tın oraya doğru çekmeye çalışıyorlar ki, bunu bazen başarıyorlar da. İşte bu noktada bana, mimar kimdir, diye sorarsanız, bu saydıklarımın toplamıdır, diye cevap verebilirim. Rotasındaki her dönüş, her kırılma bu saydığım politik organizasyonların eseri.

BETON BÖLÜMLERDE PEK ÇOK KAMERA VAR

Duvarın yapımında özel bir beton kullanıldığı doğru mu?
Duvarın tamamı opak beton değil. Şehirlerden geçen bölümleri beton ama geri kalanı yani yüzde doksanı dikenli telden oluşuyor ki, ordu dikenli teli daha çok seviyor. Çünkü oradan karşı tarafı görebiliyor ve vurabiliyorlar. Beton bölümlerde de kontrolü elden bırakmamak için birçok kameralar kuruldu. Bu arada şunu da söylemek istiyorum, duvarı yaparken bir yığın da ağaç kesildi. Zaten duvarın bütün yol boyunca kapladığı alana bakarsanız yüzölçümünün Kudüs şehrinden daha fazla olduğunu göreceksiniz. Bazı yerlerde eni çok geniş olabiliyor.

Duvarın rotası hileli olabilir ama mantığı doğru değil mi?
Hayır. İsrailliler bir yerde, Filistinliler bir yerde yaşıyor diye bir şey yok ki, onları bir duvarla ya da çitle ayıralım. İsrail başlı başına bir sömürge projesidir. Yani bir çizgiyle ayrılamayacak kadar karmaşık katmanlar ağı vardır. O yüzden de onu ikiye ayırmaya çalışan her proje başarısız olur. 1947’deki ayrılma planı da dahil çünkü İsrail ve Filistin’in bölünmez bir coğrafyası var. Ancak bir bütün olarak hareket edebilir. Örneğin 2000’deki Clinton-Barak planı, ki Arafat bunu reddetmişti, Kudüs’ün içinde küçük Filistin adacıkları barındırıyordu. Yani beraber yaşamak kaçınılmaz. Coğrafi olarak da mimari olarak da bölemiyorsunuz.

Sonuçta bu da başarısız mı olacak sizce?
Evet. Hatta bu iş daha fazla şiddet doğuracaktır. Duvarı oraya koydunuz diye Filistinli intihar bombaları patlamayacak mı? Tabii ki patlayacak. Çünkü duvarın Filistin tarafında yaşayan birçok İsrail yerleşmesi var.

İSRAİL FİLİSTİN’E YERÜSTÜNÜ VERİYOR YERALTI VE HAVA ONUN KONTROLÜNDE

İsrail’deki mimari anlayışla ilgili çok ses getiren bir teori ortaya attınız. İsmi "Dikeyliğin Politikası". Neydi bunun içeriği?
İsrail’deki mimari yapı, hiçbir yere benzemez. Örneğin bir tren İsrail topraklarından başlar, Filistin topraklarının altından geçer ve sonra tekrar İsrail topraklarına ulaşır. Böyle bir şey gerçekten var. Kanalizasyon sistemleri de böyle. İsrail kanalizasyonu Filistin toprağından geçiyor, Ölü Deniz’e gidiyor. Bütün İsrail-Filistin, böylesine üç boyutlu bir hologram sistemiyle çalışıyor.

Şimdi size soruyorum: Bir toprak parçası bana aittir derken neyi kastedersiniz? O toprağın altı ve üstü yani hava ve yeraltı da size aittir değil mi? İşte İsrail’de öyle değil. İsrail Filistin’e sadece yüzeyi veriyor. Hava ve yeraltını da kontrol ediyor. Olayı İsrail kontrolünde sıkışmış bir Filistin sandvici gibi düşünün. İsrail yapımı Filistin Big Mac’i! O yüzden İsrail-Filistin sorununu iki boyutlu bir haritaya bakarak anlayamazsınız. Uzamsal boyutunu da düşünmelisiniz. Dikeyliğin Politikası bu işte.