“İmar Kanunu Değişikli ile Kamu Denetimden Çıkıyor”



İmar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı’nı genel olarak değerlendiren Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan şunları söyledi:


“Bu taslakta ülkenin kendi barındırdığı değerleri bir kenara bırakarak satışa hazırlandığı bir pazarlama ve yetkinin tek elde olduğu süreç tanımlanmış. Ülkenin her bir toprağı artık satışa hazır bir araç olarak görülüyor. Bütün ülke topraklarının parası olanın satın alacağı imar süreçleriyle şekillenen bir açık işgal sürecine davetiye çıkaracak. Kamu yararını savunan meslek odaları ise devre dışı bırakılıyor. Planlama süreçleri ya da onun yasal düzenlemesi, ülkenin idari sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Ülke düzeyi, bölge düzeyi, çevre düzeyi, kentsel düzey ve yerel düzeyde yapılan planlamalar, idari sistemin fiziksel planlamaya yansımasıdır. 24 Haziran ile birlikte başkanlık sistemine geçilmesi ile mekansal planlamalar yönetmeliğini kanuna ekliyorlar. Bu kanun değişikliği önerisi ile kamu yararı rafa kalkıyor.”

“Kamu denetimden çekiliyor”
Candan “Taslakta ağırlıklı olarak öne çıkan ülkenin kendi barındırdığı değerler, tek elden pazarlama sürecinin konusu yapılabilecek düzenlemeler içeriyor. Ülkenin tamamını dijital ortamda sayısallaştırarak diğer bütün kademelerdeki idareler devre dışı bırakılacak. Kanun taslağı kamu kurum ve kuruluşlarınca hizmet alımı şeklinde yapılan inşaatın denetimlerini de özelleştiriyor. Taslakta bu denetiminin de artık danışman firmalar tarafından yapılacağı denetiminin de özelleştirildiğini görüyoruz. Kamu yararında olmazsa olmazımız olan kamu denetimi de paraya tahvil ediliyor, kamu denetimi bitiriliyor.”

Reklam Goruntulenme Bolumu


“Meslek örgütlerinin dava açması engelleniyor”
Candan, kamu yararını savunan Anayasa’nın 135. Maddesi ve 6235 TMMOB Kanuna göre kurulan ve görevi devletin kamu yararı olmayan uygulamalarını yargı yoluna taşıyan meslek örgütlerinin de dava açmasının engellendiğini belirterek, “Bu kanun değişikliği ile birlikte kamu yararı kavramı rafa kalkıyor mülkiyetle sınırlandırılıyor. Kesinleşmiş planlara altı ay içinde dava açtınız açtınız yoksa açamıyorsunuz. Bizim özellikle gizli kapaklı yapılan planlama süreçlerinde ruhsat iptali ile birlikte gündeme getirdiğimiz ruhsatın dayanağı olan planın iptali sürecini baltalayan bir öneri. Aynı şekilde usulsüz kamu yararı içermeyen inşaatlarda verilen ruhsatların iptali sürecinde su basmanlar atılmışsa ruhsat iptali istenemeyecek denilmesi imar affının kesintisiz hale getirildiği ve rantın sürekliliği sağlayan bir süreç olarak karşımıza çıkıyor” dedi.

“Ekonomik kriz, uyguladıkları neoliberal politikaların çöküşünün yansımaları hem de dış politikadaki uygulamalarıyla birlikte tam da kalbimize oturduğu bir noktada da ülkenin en değerli topraklarını imar kanunun ve planlaması süreciyle satarak çözüm bulma noktasına girmiş durumda. Değer artışlarının alınması dava süreçlerinde mülkiyet kavramının öne çıkarılması. Mülkiyetiniz yoksa herhangi bir yerde meslek odası olsanız da tüzel kişi de olsanız dava açamaz hale getirilmesi ülkenin bölünüp parçalanıp bir bütün olarak değerlendirilemediği bireyin de toplumsal olarakta yanlızlaştırıldığı sadece mülkiyeti ile birlikte baş başa bırakılmaya çalışıldığı hak arama sürecinin önünü açıyor. Kentsel ölçekte AOÇ yapılaşmaya açıldı, İmrahor Vadisi yapılaşmaya açıldı, mülkiyet bağınız yoksa dava açılamayacak. Bu kentte yaşayan insanlar olarak nefes alma hakkımızın bile ortadan kaldırıldığı yani anayasal olarak bir kentte sağlıklı yaşama barınma yerel hizmet alma hakkımızın da müşterek olarak kullandığımız haklarımızın ve hak arayışlarımızın tamamı da devre dışı bırakılıyor. Bütün insanlığın yararına olan alanlarda devre dışı bırakılırken müştereklerimiz de mülkiyet hakkı ile sınırlandırılıyor. ”

Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen ise, şu değerlendirmeyi yaptı:


“Bu taslak devletin imar ettiği ve etmeyi planladığı her alana ekonomik açıdan bir kaynak gözüyle baktığının itirafıdır. Geçtiğimiz günlerde bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı tarafından 2019-2021 dönemi yatırım programı hazırlama rehberi yayınlandı. Bu taslağı orada geçen bir madde üzerinden değerlendirmek taslağın özünü anlamak açısından yardımcı olacaktır. Maddede ‘Kamu yatırımları, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve sosyal altyapı alanlarında yoğunlaştırılacaktır’ ifadesine yer veriliyor. Yani, eğer ki herhangi bir alanda özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek bir faaliyet varsa kamu ancak o zaman devreye girer diyor. Dolayısıyla sermaye eliyle gerçekleştirilebilecek bütün hizmetlerden kamu el çekecek demek oluyor. Bu taslak da bahsedilen özelleştirmelerin imar alanında nasıl hayata geçirileceğini yasalaştırmak üzere hazırlanmış bir belge olarak karşımızda duruyor. Bunun yöntemlerini nasıl buluruz ve bu duruma engel olmaya çalışanların da nasıl önüne geçeriz diye düşünerek bu kanun taslağını hazırlamışlar.

Tek başlıkla ifade edecek olursak, çok ciddi anlamda anayasaya, hukuk devleti olma ilkesine aykırı, hak arama özgürlüğüne, kentli ve yurttaş olma bilincine tamamen ters ve devlet eliyle üstün tek hakkın mülkiyet hakkı olarak ilan edildiği bir taslak diyebiliriz. Yalnızca mülkiyet sahibi olanlar, doğrudan hakları muhtel olanlar tarafından dava açılabilir diyen madde, anayasal bir kuruluş olan biz meslek odalarını, kent mücadelesi veren bütün odakları ve yurttaşlık bilincine sahip, kent hakkını arayan herkesi hukuksal alanda boşa düşürmek için verilmiş anayasaya aykırı bir taslak önerisidir. Yine bu taslakta, denetlemelerin de danışman firmalarca yapılarak özelleştirileceği ifade ediliyor. Zaten bugün ihale usullerinde de görüyoruz. Projeler tek bir seferde bütünüyle ihaleye çıkıyor, bir müşavir firma alıyor. Hem projeyi kendisi dağıtıyor hem de yapı denetimini üstleniyor. Bu şekilde tekelleşmiş durumları zaten görüyorduk. Şimdi bu hukuksuzluğu devlet direkt yasalaştırıyor, o danışman firmaların da nasıl belirleneceği bugünkü ihale sistemlerinden yeterli ipuçlarını veriyor.”

Reklam Goruntulenme Bolumu


Devlet eliyle hukuksuzluğa göz yumuluyor
“Biz devlet olarak nerede haksızlık nerede hukuksuzluk varsa göz yumuyoruz. Bizim elimizle yapılabilir diyor. Anayasada güvence altına alınmış hak arama özgürlüğünü çiğniyor. Bir yandan ruhsatsız yapılara ruhsat vermek için bahane arıyor. Zaten imar affıyla bütün kıyılarda, kültür ve tabiat varlıklarında, derelerin ortasına yapılan yapılarda hepsine ruhsat vermek için bahane aranıyordu. Şimdi imar kanununa yerleştirilerek sınırsız bir suç ortamı yaratılıyor.

Bu kanun taslağının önünde toplumsal olarak durmalıyız
"Bir de özel proje alanları meselesi var yine değer artış payı maddesine dahil olmayan. Gökçek döneminden aşinayız; cazibe merkezi haline gelebilecek kullanımlar diye tanımlarla özel proje alanları planlarda ilan edilebiliyor. Bunun takdiri idarelere bırakılmış durumda. Örneğin Ankapark özel proje alanı, buradaki değer artışını kamuya aktarmayacaksınız, dolayısıyla idareler bu paydan kaçmak için “özel projeler” adı altında rantı yeni, daha büyük projelere kaydırma eğiliminde olabilecekler. Zaten imar affıyla para karşılığı illegal projeler legal hale getiriliyordu, şimdi bu değer artış meselesiyle de imar affına girmeyen geriye kalan kent toprağından da para kazanmanın yolu bulunmuş oldu. Bu kanun taslağının toplumsal olarak önünde durmadığımız sürece bütün ülke sermayeye çevrilecek bir kaynak olarak kullanılmaya devam edecektir.”