İnşaat Sektörü Hata, İsraf ve Gecikmeleri 'Yalın Uygulama'larla Önleyebilir mi?



San Francisco, Kaliforniya’da ana müteahhitlik alanında faaliyet gösteren HerreroBoldt'ta Kıdemli Proje Müdürü olarak görev yapan ve şu anda Cathedral Hill Sağlık Merkezi Projesi'ni yürüten Barış Lostuvalı, Yalın Enstitü Derneği tarafından düzenlenen 'Tasarımdan Teslimata, İnşaat Sektöründe Yalın Uygulamalar' temalı buluşma için İstanbul'daydı. Dünyada Toyota'nın başını çektiği ve bugün farklı sektörlerden on binlerce şirketin uygulamakta olduğu 'yalın düşünce', maliyete ve müşteriye yansıyan hata, israf ve gecikmelerin önlenmesinde inşaat sektörüne 'özel bir reçete' sunma iddiasını taşıyor. Cathedral Hill Sağlık Merkezi Projesi'nde 'yalın düşünce'yi uygulayan Barış Lostuvalı, inşaat sektöründe yalın yönetimin benimsenmesi ile çeşitli maliyetlerden yüzde 50'ye varan oranlarda tasarruf edilebileceğini söylüyor. Barış Lostuvalı, www.yapi.com.tr'nin sorularını yanıtladı.

Yalın düşünce nedir, sizin tanışmanız nasıl oldu?

San Francisco’da bir hastane projesinde işletim müdürü olarak çalışmaktayım. 100 bin metrekarelik büyük bir hastane projesi ve 1 milyar dolarlık bir bütçesi var; üç ay içinde de inşaata başlamayı planlıyoruz. Yalın düşünce ve yalın sistemleri, üç yıldır projenin planlama, tasarım ve mühendislik aşamalarında uyguluyoruz. Bundan sonraki aşamada hedefimiz, ‘yalın’ı inşaat sürecinde de uygulamak. Yalın, kompleks bir düşünce sistemi ve bir düşünce devrimi gerektiriyor. Bence en basit anlamda, yaşadıkça kendi süreçlerinize ve sistemlerinize bakmanızı, oradaki ziyanları saptamanızı ve elemenizi sağlayan bir süreç. Bunun, süreç haritalaması, A3 raporları, görselleştirmeler, tam zamanında ya da üretim konseptleri gibi bir çok aracı var. Üstelik bu konseptler, Japonya’da Toyota başta olmak üzere birçok firmanın 1950’lerden bu yana uyguladığı, Amerika’nın ise 1980’lerde keşfettiği bir süreç. İnşaat sektörüyse, 2000’li yıllarla birlikte bunu kendi sorunlarına, süreçlerine uygulamaya başladı.

‘Yalın’a bir parametre değişikliği diyebilir miyiz?

Bence diyebiliriz ve yalın düşünceye öyle bakmak çok önemli. Bu şekilde bakmazsak ve sadece yalın’ın araçlarıyla sınırlı kalırsak, bu bizi bir yere kadar götürür. Yalın, dört aşamalı bir süreç. İlk aşaması felsefesi; onu okuyorsunuz, anlıyorsunuz, bir aşamada ikna oluyorsunuz. Daha sonra süreçlerini inceliyorsunuz ve araçlarını da hayata geçiriyorsunuz. Fakat daha sonra insan ve sürekli geliştirme alanlarında daha zorlu sıçramalar yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla çok ciddi bir düşünce sistemi değişikliği gerektiriyor. Burada kendi sisteminize karşı sürekli eleştirel kalıp, daha iyiyi hedeflemenizi sağlıyor. İnşaat sektörünün ‘yalın’la tanışmasının bu kadar geç olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz; sektör nasıl bir ihtiyaçla yalın’a yöneldi?

Sunumumda da değiniyorum; maliyetlerin çok yükseldiği ve verimin de çok düşük olduğu bir sektörden bahsediyoruz. Baktınız zaman, inşaat sektöründeki ziyan oranının yüzde 60’larda olduğunu görüyorsunuz. Ama örneğin imalat sektörü, yine yüksek bir oran olmasına rağmen, bunu yüzde 30’larda tutmayı başarabilmiş. İnşaat süreçlerine bakarsanız, bir konseptle başlıyor, tasarım ve mühendislik süreçlerinden geçiyor, şantiye, üretim, montaj ve bina ortaya çıkıyor. Bu değer akışında bir düşüncenin, bir ürünün bir elden diğerine geçerken çok büyük verimsizlikler olduğunu görüyorsunuz. A’dan B’ye giderken, A B’nin ne istediğini bilmiyor. Burada iletişimsizliğin getirdiği fazla üretim dediğimiz ziyanlar ortaya çıkıyor, istediğimiz şekilde üretemediğimiz için kalite düşüyor. İnşaat, çok insanın işin içinde olduğu çok kompleks bir süreç. Ve her şeyden önce bunları bir araya getirecek bir metodoloji  yok. Toyota tarzı üretim de, bize sürece bir ürün gibi bakma imkanı veriyor. Otomobil nasıl bir ürünse, bir bina da parçalarıyla, sistemleriyle bir ürün. Bu ürünü bir araya getiren de bir ekip ve Toyota, bu ekibin kendi içindeki uyumu, performansı yaratmak açısından çok önemli.

Tasarımdan binanın son kullanıcıya ulaşmasına kadar geçen süreç için ‘yalın’ ne kadar uygulanabilir?

Bu anlamda Toyota’dan öğrenecek çok şey var. Firmanın odaklandığı üç ana alan var. Bunlardan birincisi, ürünün tasarlanması. İkincisi, tedarikçilerin entegrasyonu; üçüncüsü de üretim sistemi. İnşaata baktığınızda da yine bir ürün görüyorsunuz; bir üretim söz konusu ve ürün ortaya çıkarken birlikte çalışılan tedarikçiler var. Yani neredeyse birebir konseptler. Elbette Toyota tarzı üretimin inşaat sektörüne tercümesi birebir değil.

Entegre tasarım yaklaşımına ‘yalın’ nasıl bir katkı koyabilir?

Bu noktada yine devrimsel olarak niteleyebileceğimiz bir başka konsept devreye giriyor; o da BİM. Özellikle son 5 – 10 yılda ABD’de inanılmaz bir noktaya geldi ve son birkaç yıldır da geri dönülmez biçimde değiştirdi her şeyi. BİM, sahaya inmeden projenizin en küçük detayına kadar sayısal ortamda görsel modellemesini yapmanızı sağlıyor. Böylece sanal ortamda sorunları çözebiliyorsunuz ki, parçalar sahada bir araya geldiğinde tıkır tıkır işlesin. Aslına bakarsınız, bu şekilde, bir düşünceyi sürekli test ediyorsunuz. Tasarım böyle bir şey; bir konsepti önce görselleştiriyorsunuz, test ediyorsunuz ve bunlara göre iyileştiriyorsunuz.

Başarılı bir ‘yalın’ uygulaması için vazgeçilmez, temel unsurlar nedir? Bir reçete oluşturmak mümkün mü?

Bir ‘hap’ cevap vermek çok zor. Fakat en önemli kriterlerden biri, liderlik. Benim gördüğüm kadarıyla, eğer şirketin ya da projenin başındaki liderler ‘yalın’a inanmıyor ve gerekli kaynakları sağlamıyorlarsa, ‘yalın’ uygulamalar başarısız oluyor. Sonraki aşamada bu inancın ve kültürün ekibe yayılması geliyor. Yapısı gereği sürekli gelişim gerektiren ve bu anlamda gittikçe zorlaşan bir sistem.

Farklı coğrafyalar ve farklı kültürel arka planlar ‘yalın’ın uygulanmasında ne gibi avantajlar ya da dezavantajlar sunuyor?

Söz konusu kültürel tercümeyi yaparken dikkat edilmesi gereken pek çok alt yapı var. Japon kültüründe grup dinamiklerinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. ABD’de ise bireysellik çok öne çıkıyor. Yalın, tam da bu noktada ABD için önemli; çünkü grup sistemini, grup optimizasyonunu arıyor. Sonuçta insanlar bir araya geliyor ve proje, ürün için en iyisinin ne olduğu sorusunu kolektif olarak yanıtlamaya çalışıyor. Bireysel bir kültürde, bunu otomatik bir şekilde uygulamaya başlamak o kadar da kolay değil. Dolayısıyla bunu anlatmak, öğretmek ve pratiğini yapmak gerekiyor. Pratik çok önemli, çünkü bir yere kadar konuşabilir, kitaplarını okuyabilirsiniz. Kültürel yapıyı doğru okumazsanız, istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirsiniz.



Foto: Barış Lostuvalı, Yalın Enstitü Derneği tarafından düzenlenen ve Taksim Elite World Otel'de gerçekleşen  'Tasarımdan Teslimata, İnşaat Sektöründe Yalın Uygulamalar' toplantısında Günümüzde büyük müteahhitlik firmaları aynı anda farklı ülkelerde, kentlerde projeler yürütüyorlar. Bunun gibi operasyonlarda ‘yalın’ ne kadar uygulanabilir?

Aslında daha çok mümkün… Proje bazlı uygulamalarda değişik kültürlerden, değişik firmalardan bir çok insan kısa bir süreliğine bir araya geliyor; yani geçici bir organizasyondan bahsediyoruz. Geçici organizasyonlarda kalıcı bir düşünce sistemi kurmak zor. Ancak kalıcı organizasyonlarda insanları eğiterek, üst seviyelere çıkarabilirsiniz. 

Kendi projeniz üzerinden bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Bundan iç yıl önce işveren, mimar, yüklenici firmanın katılımıyla şartnameyi oluşturduğumuz zaman, fiyatın yaklaşık yüzde 10 üzerindeydik. İşveren bu noktada, “Bu ekiple iş bir yere gitmiyor, olamayacak” diyebilirdi. Demedi; onun yerine “Bu düşünce sistemine ve ekibe inanıyorum. Onlara zaman tanırsam, benim istediğim program, daha düşük bütçeyle gerçekleşebilir” dedi. Bu bir inanç sıçramasıdır. Nitekim bir yıl içinde hedef tutturuldu ve hatta ötesine geçildi. Şu anda proje, piyasa maliyetinin yüzde 20 daha altında ilerliyor ve bittiğinde hedefimiz bu rakamın yüzde 30’larda olması. Bu, ‘yalın’ sisteminin tüm süreçlere yayılması, uygulanması, proje içindeki herkesin bunu benimsemesiyle mümkün olabildi. Çok enterasandır; yalın hep kendini kriz ortamlarında gösteriyor. Ama artık krizleri beklememek gerek, çünkü şok dalgaları artık daha yıkıcı olacak. Bu anlamda kaynaklarımızı daha verimli kullanmanın yollarını şimdiden bulmak önemli. Bence zaten bir kriz var; ama ne kadar hissettiğimiz sorgulanabilir.

Bu anlamda Türkiye inşaat sektöründen sizinle iletişim kuran oldu mu?

Henüz ‘yalın’ nedir, anlama öğrenme, tanışma aşamasında Türkiye. Nisan ayında İstanbul Proje Yönetim Derneği tarafından gerçekleştirilen Dinamikler kongresine katılmıştım; gördüğüm ilgi fena değildi. Elbette zaman içinde bazı firmalar deneyecek ve umarım o denemeler olumlu olur.