İnşaatta Kalite Zirvesi'ne Sürdürülebilirlik ve Kentsel Dönüşüm Damga Vurdu



Sıfır karbon etkinlik olarak tasarlanan zirvenin açılışı, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ve İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bilmaç'ın konuşmalarıyla yapıldı.

'İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik: Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji Stratejileri' raporu için tıklayınız

"Çarpık kentleşme ve afetlere karşı bugüne kadar geliştirilen politikalar, mevzuat çalışmaları ve uygulamalar yetersiz kaldı"
 
Ümit Boyner konuşmasında, TÜSİAD olarak iş dünyasının üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olarak sürdürülebilir kalkınmayı ana öncelikleri olarak belirlediklerini söyledi. Bu doğrultuda, geçen sene, sürdürülebilir bir geleceğin bugünle bağlantısını kurmak amacıyla iş dünyası bakış açısıyla 'Vizyon 2050 Türkiye' raporunu hazırlayarak iş dünyasının karşılaşacağı zorlukları, fırsatları ve izlenmesi gereken yol haritasını ortaya koyduklarını anlatan Boyner, bu vizyon çerçevesinde 'Sürdürülebilir Turizm' raporunu da Eylül ayında kamuoyuyla paylaştıklarını anımsattı.
     
Boyner, şunları söyledi:

''Vizyon 2050 Türkiye' raporumuzun Şehirleşme Başlığı altında 'Ekolojik Şehir' ve 'Akıllı Şehir' kavramlarına değinerek, sürdürülebilir şehirlere ulaşmamız için atılması gereken adımları tespit ettik. Sürdürülebilir şehirler için en temel gereklilik çevre dostu, enerji verimli ve kullanışlı sürdürülebilir binalar, bir diğer deyişle yeşil binalardır. İMSAD, UNG ve TÜSİAD işbirliğinde hazırlanan ve bugün sizlerle paylaştığımız 'İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik, Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji' raporumuzda inşaat sektörünün geleceğini belirleyecek temel eğilimler ve stratejileri irdeleyerek bu eğilimlerden en önemlisi olan sürdürülebilir binaların tasarımı üzerinde duruldu. Sürdürülebilir bir inşaat sektörü için nanoteknolojinin inşaat sektöründe kullanımı ve yarattığı değer ele alınarak, inşaat sektörünün teknoloji odaklı ve katma değeri yüksek bir sektöre dönüşmesi için atılması gereken adımlar ve izlenmesi gereken stratejiler belirlendi.''
    
ÜmitÜmit Boyner''İnşaat sektörü kritik öneme sahip''
    
Boyner, inşaat sektörünün 2011 yılında gerçekleştirdiği yüzde 11,2'lik büyüme ile ekonomiye sağladığı katkının yanı sıra toplam üretim, dış ticaret ve istihdamdaki payı da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin rekabet gücünün artması ve kalkınmanın sürdürülebilir kılınması açısından kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Türk inşaat firmalarının son yıllarda Afrika, Avrasya ve Ortadoğu'da müteahhitlikten yapı malzemeleri imalatı, konut, sanayi ve turizme kadar çok çeşitli alanlarda kazandığı tecrübe ve bilgi birikiminin Türkiye'ye önemli bir rekabet gücü kazandırdığını aktaran Boyner, dünyadaki trende paralel olarak Türkiye'de kentleşme oranının her geçen gün arttığını hatırlattı.Boyner, nüfus artışı ve köyden kente göçün de etkisiyle bugün yüzde 75 dolaylarında olan kentleşme oranının 2050 yılında yüzde 85'e ulaşacağı yönündeki tahmini dile getirdi. Bunun sonucunda konut ihtiyacının da her geçen gün artmasının inşaat sektörü için fırsatlar yaratacağına dikkati çeken Boyner, inşaat sektörünün çevre üzerinde ise ciddi baskılar oluşturduğuna işaret etti.

Bugün dünyada üretilen enerjinin yüzde 40'ının, suyun yüzde 17'sinin ve ormanların yüzde 25'inin binalar tarafından tüketildiğini kaydeden Boyner, binaların çevre ve insan sağlığına olan etkilerinin azaltılması amacıyla çevreye karşı sorumlu ve enerji verimli yeşil bina kriterleri geliştirildiğini belirtti. Boyner, ''Ortalama binalara oranla yüzde 30 daha az enerji harcayan ve yüzde 50'ye yakın su tasarrufu sağlayan yeşil binalar, getirdikleri yaratıcı çözümlerle bina kullanıcılarına da daha sağlıklı ve verimli ortamlar sunmaktadır'' dedi.
    
''Yeşil binaların maliyetli olduğu inancı doğru değil''
    
Kamuoyunda yeşil binaların maliyetli olduğuna dair bir inanç bulunduğundan yakınan Boyner, ''Yeşil binalar hakkında kamuoyundaki genel inancın aksine, yapılan araştırmalar yeşil bina uygulamalarının ilk aşamada sadece yüzde 2'lik bir ek maliyet oluşturduğunu göstermektedir. Bununla birlikte yapılan bu ilave yatırımla elde edilecek tasarruf sayesinde binanın yaşam süresi boyunca maliyetinin 10 katına kadar kazanç sağladığı da ortaya konulmuştur'' diye konuştu.
     
Cari açığın yüzde 67'sinin enerji ithalatından kaynaklandığını vurgulayan Boyner, bu sorunla başa çıkabilmek için enerjinin verimli kullanılmasının büyük önem taşıdığını anlattı. Türkiye'deki enerji harcamalarının yaklaşık yüzde 40'ının binalardan kaynaklandığına, bu enerjinin büyük çoğunluğunun ise ısıtma ve soğutma amaçlı tüketildiğine dikkati çeken Boyner, ''Isı yalıtımlı bir binanın yüzde 50'ye varan ısı yalıtımı sağladığı bilinmesine rağmen bugün Türkiye'de yalıtımı yapılmış binaların oranı yüzde 10'u geçmiyor. Ülkemizdeki 19 milyon konutun enerji tasarruflu yeşil binaya dönüştürülmesi sonucunda enerji ithalatında sağlayacağımız yüzde yüzde 40'lara varan tasarrufun, cari denge başta olmak üzere ekonomimize olan olumlu katkısı aşikardır'' görüşünü dile getirdi.
    
''Çarpık kentleşme ve afetlere karşı politikalar, mevzuat ve uygulamalar yetersiz''
    
Boyner, ''Topraklarının yüzde 92'sinin birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde olduğu, nüfusun ise yüzde 95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ülkemizde çarpık kentleşme ve afetlere karşı bugüne kadar geliştirilen politikalar, mevzuat çalışmaları ve gerçekleştirilen uygulamalar maalesef yetersiz kalmıştır. Ülkemizdeki mevcut yapıları incelediğimizde büyük bir kısmının eski mevzuat uyarınca inşa edildiğini ve dolayısıyla dayanıksız ve sağlıksız olduğunu görüyoruz. Bu binaların depreme dayanıklı olarak yenilenmesi veya yeniden inşası için çözümlerin geliştirilmesi ülkemizin ve inşaat sektörünün en önemli gündem maddelerinden biri'' diye konuştu.
     
Boyner, kamuoyunda kısaca ''Kentsel Dönüşüm Yasası'' olarak da bilinen afet riski altındaki binaların iyileştirme, tasfiye ve yenilemelerine ilişkin düzenlemeyi ise bu kapsamda önemli bulduklarını vurguladı.
    
''Kentsel dönüşüm yeşil binalara dönüşüm için de fırsat''
    
Kentsel dönüşümün, bölgenin dokusuna zarar vermeden, kentin tarihi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısıyla uyumlu olmasının önemine değinen Boyner, ''Kentsel dönüşüm projeleri sadece afete hazırlık olarak değil, sürdürülebilirliği de kapsayacak şekilde ele alındığı takdirde mevcut binaların yeşil binalara dönüşümü açısından büyük bir fırsat yaratacaktır. Söz konusu bakım, yenileme ve yıkım süreçlerinde binaların sürdürülebilirlik prensiplerine uygun olarak tasarlanması, daha güvenli binalara kavuşmanın yanı sıra daha kullanışlı, daha verimli ve çevreyle dost şehirlerde yaşamamızı sağlayacaktır'' şeklinde konuştu.
    
İMSAD Sürdürülebilirlik Farkındalık Anketi
    
İMSAD Sürdürülebilirlik Farkındalık Anketi'nin üye şirketlerin sürdürülebilirlik konusundaki duyarlılığının yüksek olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Boyner, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bununla birlikte çalışma, şirketlerimizdeki sürdürülebilirlik stratejisi ve uygulamalarındaki eksiklikleri de bizlere göstermektedir. Unutmamalıyız ki sürdürülebilirlik kısa vadeli bir strateji değil, uzun bir yol haritası, bir vizyon. Bu yolda eksikliklerimiz var, ancak tüm paydaşların katılımı ile bugünden gerekli politikaları oluşturduğumuz ve uyguladığımız takdirde, doğal kaynakların dengeli kullanıldığı, ekonomik ve sosyal alanda sürdürülebilir gelişmeye sahip yaşanabilir bir dünya için geç kalmış değiliz''.Bilmaç: İMSAD olarak binalarda sağlanacak verimlilikle 12-15 milyar dolar bir tasarruf vadediyoruz

Açılışta konuşan İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bilmaç da, Türkiye ve Balkan ülkelerinin de pek çok diğer ülke gibi sürdürülebilir enerjiye odaklandığını belirterek, ''AB'nin yüzde 50, Türkiye'nin yüzde 75 ve Balkan ortaklarımızın ise neredeyse yüzde 100 dışa bağımlı olduğu enerjiyi savurma lüksümüz bulunmuyor'' dedi. ''Toplam enerjinin yüzde 40'ının tüketildiği binalar için artık yeni finansman modelleri geliştirilmesi ve teşviklerin uygulamaya konulması kaçınılmazdır'' diyen Bilmaç, şunları kaydetti:
     
''Biz İMSAD olarak binalarda sağlanacak verimlilikle 12-15 milyar dolar bir tasarruf vadediyoruz. 2020 yılı için belirlediğimiz yüzde 20 daha az enerji hedefine ancak akılcı adımlarla ulaşabiliriz. Ülkemizde gündemimizde olan kentsel dönüşüm süreci bunun için bizlere bulunmaz bir fırsatı da sunuyor. Kentsel dönüşüm çerçevesinde sürdürülebilir projelerle yeni çevremizi güvenli ve yeşil binalara dönüştürme şansımız çok yüksek. Üstelik biz inşaat malzemesi sektörü her boyutta projeye hazırız; her türlü inşaat tipi için malzeme verebilecek durumdayız. Ülkemiz için son derece önemli bu konuyu, ülkemizde üretilen son derece kaliteli inşaat malzemeleriyle hayata geçirebiliriz.''
    
''Mikro reformlar ve mikro modelleme konusunda geç kalıyoruz''
    
Bilmaç, kentsel dönüşüm gibi devasa bir projenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülmesinin bu işin ranta dönüşmemesi açısından çok önemli olduğunu belirterek, ''Ancak yaklaşık 6,5 milyon adet konutun yenilenmesi planlanıyor. Bu büyük rakama TOKİ'nin tek başına yetişmesi mümkün değil. TOKİ'nin 10 yılda 500 bin konut ürettiğini düşünürsek, kentsel dönüşümün tamamlanması için öngörülen 20 yılda bu rakam ancak 1 milyon adet olacak. Dolayısıyla bu süreçte özel sektörün de yer alması kaçınılmaz. Ancak özel sektörün kentsel dönüşüme katkısını hızlandıracak ve rolünü tanımlayacak süreçleri hayata geçirmek gerekiyor'' diye konuştu.

Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Yülek'in bir çalışmasını anımsatan Bilmaç, şöyle devam etti:

''Çalışmaya göre enerji, tarım, ulaştırma, çevre ve sağlık sektörlerinde 2050 yılına kadar 1,5 trilyon dolarlık yatırıma imza atılması bekleniyor. Ülkemiz bu sektörler aracılığıyla bir anlamda büyük bir inşaat alt ve üst yapı faaliyetine girişiyor. Ancak burada eksik gördüğümüz bir hususu belirtmek isterim. Geçtiğimiz 10 yılda makro reformlar konusunda yol alınmış olsa da mikro reformlar ve mikro modelleme konusunda geç kalmakta olduğumuz endişesine sahibiz. Türkiye şu anda mikro modelleme konusunda 10-25 ve 50 yıllık dönemlerde hangi sektörlerde ne kadarlık yatırıma imza atacak, bu yatırımlar için ne kadarlık inşaat malzemesine, iş makinesine ihtiyaç var, ne kadar mekanik ve teknik cihaz gerekiyor bunlarla ilgili düzgün bir mikro planlamamız bulunmuyor. Sürdürülebilir geleceğimiz için bu konuya Hükümetimizin eğilmesini talep ediyoruz.''
    
''İnşaat malzemeleri raporu hazırlanması için destek talebi''
    
Bilmaç, gelecek dönemde atılacak olumlu adımlarla 2013 yılının sektör için daha parlak geçeceğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

''İMSAD olarak üretimde yüzde 11,5 büyüme ile dünyada ilk beş ülke arasında yer aldığımız Türk inşaat malzemesi sanayisinde 2015 yılına kadar hedeflediğimiz ortalama yüzde 12 büyüme hedefimizi yakalayabileceğiz. Gelecek projeksiyonu yaptığımız için sizlerle başka bir konuyu paylaşmak istiyorum. İnşaatı malzemesi ihracatı artık farklı farklı ihracatçı birliklerinin altında ele alınacak şekilde değil, çok daha ortak hareket etmeyi gerektiren bir sürece gidiyor. Suudi Arabistan'ın 200 milyar doların üstündeki inşaat ve konut yatırımları, Katar'daki Dünya Futbol Şampiyonası bölgemizde gerçekleşecek olan çok üst boyutlardaki alt ve üst yapı projeleri... Dolayısıyla inşaat malzemesi ihracatı ve üretimiyle ilgili olarak spesifik bir stratejik rapora ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle bir rapor için Türk Sanayi Stratejisi çalışmasını ortaya koyan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızdan inşaat malzemeleri konusunda geleceğe dönük stratejik bir ihracat ve üretim raporu hazırlanması konusunda destek talep ediyoruz.''Büyükekşi: Kentsel dönüşüm, ekonomiye dinamizm katacak

Bir diğer açılış konuşmacısı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ise, yaptığı konuşmada, inşaat sektörünün kendileri açısından son derece büyük bir öneme sahip olduğunu söyledi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ekonominin, ihracatın ve istihdamın temel direklerinden biri olduğunu kaydeden Büyükekşi, inşaat sektörünün, Türkiye'nin büyümesini çok olumlu yönde etkilediğini vurguladı. Büyükekşi, ''İnşaat sektörü doğrudan 1,3 milyon, dolaylı olarak da 4,5 milyon kişiyi istihdam ediyor. Sırf bu rakam bile, sektörün Türkiye için önemini net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle son dönemde faiz oranlarının düşmeye başlamasıyla sektör bir hayli hareketlendi'' dedi.

Türkiye'nin deprem bölgesinde yer almasının da sektöre bir hayli önemli sorumluluklar yüklediğine dikkati çeken Büyükekşi, ''Eğer bu süreci başarılı bir şekilde yönetebilirsek hem depreme dayalı konutların üretilmesine olanak sağlayacağız hem de ekonomiye dinamizm katacağız'' değerlendirmesini yaptı. Kamuoyunun inşaat sektörünü genelde iç piyasaya yaptığı katkılarla bildiğini söyleyen Büyükekşi, sektörün ihracat cephesine yaptığı katkının ise pek fazla bilinmediğini dile getirdi. Demir çelikten çimentoya, hazır betondan seramiğe, yalıtım malzemelerinden boyaya kadar çok farklı sektörlerin, Türkiye'nin ihracatına ve büyümesine büyük katkı sağladığını vurgulayan Büyükekşi, inşaat sektörünün ihracatın da lokomotif sektörleri arasında yer aldığına dikkati çekti.

Son dönemde Türkiye'nin alternatif pazarlarda gösterdiği başarıda inşaat sektörünün de büyük katkısı olduğunu belirten Büyükekşi, ''Çünkü inşaatla ilgili pek çok sektörde Avrupa'nın en büyük üreticisi ve ihracatçılarından biriyiz. Bu alanda üretim kalitesi olarak da son derece iyi bir noktaya geldik. Bu üretim gücü, müteahhitlik sektörümüze de büyük bir katkı sağlıyor. Müteahhitlik sektörümüz yurt dışında çok başarılı çalışmalar yapıyor. Farklı ülkelerde farklı projeler bir biri ardına hayata geçiriliyor. Bu projelerin girdileri de Türkiye'den gidiyor. Bu da bize önemli bir avantaj sağlıyor'' şeklinde konuştu.
    
İnşaat sektörünün durumu ve 2023 hedefleri
    
Büyükekşi, Türkiye ekonomisinin, dünyadaki olumsuz ekonomik iklime rağmen ihracatın büyük desteği ve katkısı ile büyümeye devam ettiğini anlattı. Türkiye'nin İhracat Vizyonu'nun, 3 aşamada 4'er yıllık vizyonlar ile atılım, yatırım ve liderlik şeklinde dönemlere ayrıldığını anımsatan Büyükekşi, şu bilgileri verdi:

''Çimento, cam, seramik ve toprak sektörü 2001 yılında 1 milyar dolar ihracat yapmıştı. Sektörün 2011 ihracatı 3,2 milyar dolar olurken, 2023 hedefi ise 7,3 milyar dolar. Kimyevi maddeler sektörü 2001 yılında 1,8 milyar dolar ihracat yaptı. Sektörün 2011 ihracatı 16,3 milyar dolar olurken, 2023 hedefi ise 50 milyar dolar. Demir çelik sektörü 2001 yılında 2,4 milyar dolar ihracat yaptı. Sektörün 2011 ihracatı 15,3 milyar dolar olurken, 2023 hedefi ise 55 milyar dolar. Demir ve demir dışı metaller sektörü 2001 yılında 870 milyon dolar ihracat yaptı. Sektörün 2011 ihracatı 7 milyar dolar olurken, 2023 hedefi ise 25 milyar dolar. 2023 yılında 25 milyar doların üzerinde ihracat yapan sektör sayısını 7'ye çıkarmayı planlıyoruz. Şu an 25 milyar doların üzerinde ihracat yapan firmamız yok.''
    
''9 ayında 44 milyar dolarlık enerji ve petrol ithal edildi''
    
Büyükekşi, Türkiye'nin kendine özgü bir takım dinamiklerinin bulunduğuna işaret ederek, ''Maalesef Türkiye ihtiyacı olan enerjiyi yurt dışından ithal ediyor. Türkiye 2012'nin 9 ayında 44 milyar dolarlık enerji ve petrol ithal etti. Bu rakam tüm ithalatımızın yüzde 25'ini oluşturuyor. Türkiye'nin ilk 9 aydaki dış ticaret açığı 63 milyar dolar. Dış ticaret açığımızın yüzde 67'si enerji ve petrol ihracatından geliyor'' şeklinde konuştu.
    
''Türkiye İnovasyon Haftası''
    
Verimi daha yüksek ürünlerin ihracat açısından da taşıdığı öneme dikkati çeken Büyükekşi, sözlerini şöyle tamamladı:

''Ar-Ge ve inovasyon, artık üretimin ve ihracatın kilit noktası haline geldi. Türkiye de artık bu konuya gereken önemi veriyor. Bu yıl Türkiye İnovasyon Haftası etkinliği düzenliyoruz. 'Türkiye İnovasyon Haftası'nı 6 ile 8 Aralık tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi'nde yapacağız. Türkiye İnovasyon Haftası'nda dünyanın ve Türkiye'nin önemli uluslararası profesyonellerini, sanayicilerini, akademisyenlerini ve üniversite öğrencilerini İstanbul'da bir araya getireceğiz. İnovasyon odaklı konferans, sergi ve atölye çalışmaları ile dünya çapında bir etkinlik gerçekleştireceğiz. Hedefimiz bütün sektörlerimizde inovatif yaklaşımlarla katma değeri artırmak, ürünlerimize olan talebi hep yüksek tutmaktır. İnşaat sektörümüzün de üzerine düşen çalışmaları yaptığını biliyorum.''