'İş Kazası Geçirdikten Sonra Hakkını Arıyorsan Delirmiş Olmalısın'



İzmir Seferihisar’da inşaat ustası olarak sigortasız çalışan Atila Sayılğan’ın 2 yıla yakın bir süre önce sağ gözüne çivi saplandı. Çivi nedeniyle geçirdiği iş kazası sonrasında, Sayılğan’ın başına gelmeyen kalmadı. Sayılğan, iddialarına göre kendisine sorulmadan ameliyat edildi. Hastanede cebindeki paralar alındı. Patronla kendisini ameliyat eden hekimin rüşvet pazarlığına şahit oldu. Cep telefonuna kaydetti. Darp edildi. Telefonu kırıldı ama görüntüleri hafıza kartına kaydettiği için görüntüler kurtuldu. Mahkemeye başvurdu. Cep telefonuna kaydettiği görüntülerin mahkemeye delil olarak sunulması engellendi. Üstelik akli dengesinin yerinde olduğuna dair rapor almak zorunda bırakıldı. Sayılğan artık,  “Yaşadıklarım bana şunu öğretti: Karşımızda sadece işverenler yok, tüm bir sistem var” diyor.

13.000 TL’LİK RÜŞVET

Yüzde 45 görme kaybı olmasına rağmen iki senedir verdiği hukuk mücadelesinden hiçbir sonuç alamayan, başvurduğu gazete ve televizyonlarda olayın haber olması engellenen Sayılğan, yaşadıklarını BirGün’e anlattı.
Sayılğan, her şeyin 12 Kasım 2008’de, İzmir Seferihisar’da taşeron bir firmanın işçisi olarak çalıştığı bir inşaatta sağ gözüne bir çivinin saplanmasıyla başladığını belirtti.

İZİN ALMADAN AMELİYAT

Sayılğan iş kazasından sonra, Seferihisar Nejat Hepkon Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığında, kendisini muayene eden göz doktoru Nurhayat Kocabaş’ın “Burada tedavi olanaklarımız kısıtlı, ben seni burada ameliyat edemeyeceğim, seni Ege Üniversitesi’ne sevk edeceğiz” dediğini ve ağrı kesici iğne yapacağını söylediğini iddia  etti. Ancak iğne olduktan sonra, ertesi gün kendine geldiğinde aynı hastanede olduğunu ve göz ameliyatı geçirdiğini fark edince şaşırdığını anlattı. Talihsiz işçi, kendisine ağrı kesici iğne değil ameliyat öncesi anestezi iğnesi yapıldığını anlayınca bir hemşirenin imzalaması için getirdiği evrakları imzalamayı, rızası alınmadan ameliyat edildiği için reddettiğini belirtti.

CÜZDANINDAKİ PARALAR ALINDI

Hemşireye kendisinin Ege Üniversitesi’nde olması gerekirken niye hâlâ orada olduğunu sorduğunda, hemşirenin bilgisinin olmadığını söyleyerek Dr. Nurhayat Hanım’ı görmeye gittiğini anlatan Sayılğan, “Dr. Nurhayat Hanım elinde imzalamadığım evraklarla odaya girdi. Ben de kendisine elbiselerimi sordum. Elbiselerimi verince, cüzdanıma baktım ve cüzdanımdaki 800 dolar ve 450 TL’nin yerinde olmadığını gördüm. Paramın akıbetini sorduğumda ise, ‘Paran bende, kaşeyi de vurdum, sana getireceğim’ deyince, ‘Böyle bir şey yapmaya yetkiniz yok’ diyerek, polis ve güvenlik görevlilerin hemen gelmesini istedim” diye anlattı.

‘NURHAYAT HANIM’A 9 BİN TL VERDİ’

Dr. Nurhayat Hanım’a, olayının iş kazası olarak kayda geçirilmesini ve polise bu şekilde ifade vermek istediğini söylediğini belirten Atila Sayılğan, “Merak etme, (patronu kastederek) İhsan Bey aşağıda, her şeyi halledeceğiz” cevabının ardından doktorun odadan çıktığını söyledi. Bir süre geçip de kimsenin gelmediğini gördüğünde, Dr. Nurhayat Hanım’ın odasını sorarak oraya doğru yöneldiğini belirten Sayılğan, aralık duran kapıdan taşeron firma patronu İhsan Canik’in Dr. Nurhayat’la bir şeyler konuştuğunu gördüğünü, kulak misafiri olduğu bu konuşmada rüşvet pazarlığı yapıldığını ve masanın üzerinde bir miktar para durduğunu fark ettiğine dikkat çekti.

Cep telefonunu çıkartarak olayı görüntülediğinde, İhsan Bey’in doktor hanıma “Atila uzun süredir bizim yanımızda çalışıyor, biz onun sigortasını hiç göstermedik, şimdi olay iş kazasına dönerse, bizi mahkemelerde süründürür. Bu şekle dönmemesi için de ben sana 9.000 TL veriyorum” diyerek parayı doktor hanıma verdiğine şahit olduğunu belirtti.

RÜŞVETİ CEP TELEFONUYLA KAYDETTİ

Sayılğan, sahneyi çekip hafıza kartına kaydettikten sonra, kendisini gördüklerini ve o arada yaşanan kargaşada telefonu elinden alıp kırdıklarını, ancak kendisinin hafıza kartını aldığını, dolayısıyla görüntülerin elinde olduğunu anlattı. Bu olayın ardından yapılan yeni bir bayıltıcı iğnenin ardından kendini 9 Eylül Hastanesi’nde bulduğunu ve orada 24 saat tutulduğunu söyleyen Sayılğan, sonrasında Seferihisar Cumhuriyet Başsavcılığı’na elindeki delillerle beraber suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, başından geçenleri şöyle anlattı: “Cumhuriyet Başsavcılığı davaya bakmayı kabul etmediği için, olay Bölge İdari Mahkemesi’ne gitti. Ama savcılık, kaymakamlığın da müdahalesiyle, sunduğum delilleri, hafıza kartındaki görüntüleri, iş kazası geçirdiğim gerçeğini mahkemeye intikal ettirmedi.

DELİLLERİN SUNULMASI ENGELLENDİ

Sayılğan, “Yasalara aykırı olarak sigortasız çalıştırıldığım bir işyerinde geçirdiğim iş kazası dolayısıyla mağdur olduğum yetmezmiş gibi, bir de şüpheli konumuna düşürüldüm” dedi. Ondan sonra aynı İdari Mahkemeye delilleri kendisi sunduğunda o zaman ön inceleme başlatıldığını, tüm delillerin, kaşe ve imza örneklerinin hem İstanbul’a, Adli Tıbba, hem de İzmir’e Polis Laboratuarına gönderildiğini ve ikisinde de yüzde yüz onaylandığını anlatan Sayılğan, “Ama ne yapıp ettiler, Kaymakam Şakir Erdem savcıyla pazarlık ederek gelen raporların mahkemeye sunulmasını engelledi.

Aynı zamanda iş mahkemesine de başvurarak, eldivensiz, gözlüksüz, kasksız, iş güvencesinden yoksun bir şekilde çalıştırıldığımı beyan ettim, ancak delillerin karartılması burada da devam ettiği için maruz kaldığım yüzde 40 görme kaybına rağmen yine bir sonuç alamadım.” diye konuştu.

‘AKIL SAĞLIĞI YERİNDE RAPORU ALDI’

Bu defa karşı tarafın kendisini susturma girişimleri nedeniyle şüpheli olarak sevk edildiği mahkemede delilleri tekrar göstermek isteyince yargıçla arasında tartışma yaşandığını, bunun ardından da zorla Manisa Ruh ve Sinir Hastanesi’ne götürüldüğünü, ancak orada kendisine bakan heyetin kendisine hak verip akıl sağlığının yerinde olduğu yönünde rapor verdiğini anlattı.

YEREL GAZETELERE BASKI

Bugüne kadar Milliyet ve Hürriyet gibi gazetelerin yerel bürolarının yanı sıra, çeşitli yerel gazetelere de derdini anlatmaya çalıştığını, ancak kaymakamın gazetelere baskı yaptığını, bu nedenle herhangi bir haber çıkmadığını öne sürdü.