İşçilerimden Nasıl Vazgeçeyim?



Zeynep Bodur sadece kendi işine konsantre olan ikinci kuşaklardan değil. Aynı zamanda meslek örgütlerinde de aktif olarak rol alan bir işkadını. Bir yandan kadın duyarlılığını sanayiciliğine yansıtıyor, öte yandan moral arayan şirketlere ayakta durmaları için moral ziyaretleri yapmaktan geri kalmıyor. Çanakkale Seramik ve Kalebodur markalarının sahibi Kale Grubu'nun başkanlığını kurucu İbrahim Bodur'dan aldığından bu yana daha çok çalışıyor, çok seyahat ediyor ama şikâyet etkiyor. Böylesi bir krizde Kale Grubu'nun cirosunun 2008'e göre yüzde 2.7 oranında daralarak 1 milyar 49 milyon lira seviyesinde gerçekleşeceğini öğreniyoruz.

* Açıkçası piyasaların dalgalandığı, siparişlerin kesildiği, üretimin yavaşladığı bir dönemdeyiz. Bu yüzden de şirketler daha tutucu bir tavır sergileyince şaşırmıyoruz. Ama öyle görünüyor ki Kale Grubu'nda tasarıma verilen önem artıyor, neden?

Biz özellikle böyle dönemlerde bu tarz çalışmaları durdurmak istemedik. Sonuçta kriz de bir gün bitecek ve bittiğinde fit olmak çok önemli. Biz de bu kaygılarla bizi farklılaştıracak projelerden vazgeçmiyoruz. Grup olarak araştırma-geliştirme faaliyetlerine dünya çapında para harcanıyor. Geçen yıl 25 milyon dolarlık bir bütçe ayırmıştık. Önümüzdeki dönemde enerji, zaman ve çevre faktörü gibi kıt kaynakları daha iyi yönetmek zorunda kalacağız. Genelde yapılan ilk iş maliyetleri kısmak oluyor böyle dönemlerde. Ama yetmiyor. Hızlı olmak gerekiyor. O da yetmiyor, bir de çok iyi fikrinin olması gerekiyor ki aradan sıyrılabil.

* Alışkanlık olsa gerek. Bu söylediklerinizi uygulayan şirket sayısı ne yazık ki az. Krizin ilk göstergesinde önce insandan tasarruf başlıyor

Ne yazık ki bu oluyor. Ama ben farklı düşünüyorum. İşin çünkü bir de sosyal sorumluluk kısmı var.Derebeyliği gibi sanki. O insanların çocuklarının okula gitmesinden, sağlıklarından sen sorumlusun gibi oluyor. Onlar senin derdin oluyor. Ailemin bir parçası. Ben bu fayansı yaparken o insanların katkısını tek tek hissediyorum. Dolayısıyla onlardan bir seferde vazgeçemem ki. Bu insanların kabahati ne? Yaptıksak hep beraber yaptık hatayı.

40 YAŞ KAHVELERDE

* İşten çıkarma yapmadınız mı hiç?

Biz direniyoruz. Özellikle de mavi yakada çok direniyoruz. Grupta 10 bin kişiyi buluyoruz.

* Sizin DEİK'te Türk-İtalyan Konseyi Başkanlığı'nın dışında İstanbul Sanayi Odası ile İktisadi Kalkınma Vakfı'nda da yönetici pozisyonunda üyelikleriniz var. Dışarıyı da gözlemliyor musunuz? Bu krizin bir değerlendirmesini yapar mısınız?

Daha yeni İspanya'ya gittik mesela. Barselona'daydık. Derin bir kriz var. Kahvelerde 40 yaşında insanlar oturuyor. Her ülke büyük emek veriyor şu anda. Görüyorsunuz ama bu işler kolay değil. Onlar mesela AB'nin fonlarından faydalandılar. Ama işte kendi öz kaynağından ziyade kredi kullanılmış. Dolayısıyla kriz çok vurmuş onları. Türkiye'nin problemi de sermaye birikiminin olmaması. Ona bir çözüm bulması şart.

FİT OLMAK ŞART ARTIK

* İş yapma şeklinin değiştiğine ilişkin gözlemleriniz neler?

Şöyle bir trend var şimdi. Daha aza daha çok nasıl verimli olabilirizin peşinde insanlar. Pazarlamada da 'more for less' daha azla daha çok felsefesi öne çıktı. Eskiden şöyleydi. İşte ben bir harcama yapayım. O bir talep yaratsın, o talep de benim ürünümü çeksin. Bu yok artık. Zaten talep nazlının nazlısı. Şu anda sonuca en kısa yoldan nasıl gidebilirim. Daha az harcayıp, daha fazla çıktı nasıl elde edebilirim. Şimdi artık bunlar öne çıktı. Daha fazla görünümlük, farkındalık. Şimdi bu ciddi bir dilema. Artık fit olman şart.

* Peki sizce Türk şirketleri buna uyuyor mu?

Ben dahil kimsenin şu anda uyduğunu zannetmiyorum. Yeni bir mantaliteden söz ediyorum ve buna nasıl dönüşürüzün tartışması içindeyiz. Kafamızda var da bunu en çabuk nasıl yapabilirizi tartışıyoruz şu anda. Denemeler yapıyoruz.

Babam daha iyimser ama o bile 'Böyle bir kriz görmedim' diyor

Merak ediyorum, daha karamsar mı yoksa iyimser misiniz?

Ben aslında şahsen karamsarım. Hep kötüyü düşünürüm. Sevmediğim bir huyumdur. Aslında pozitif düşünmek etrafınızda da pozitif enerji yaratır.

* Babanız sizden daha mı karamsardır peki?

Hayır, babam çok pozitif bir insandır. İlginç bir şey, babam hiç yılmaz. Geçen gün bana, moralini bozma, daha iyi olacak her şey diye moral veriyordu mesela.

* Ama tabii siz direksiyondayken daha öncekilere hiç benzemeyen bir kriz kapımızı çaldı

Evet ve babam hakkımı da veriyor. Diyor ki ben böyle bir şey görmedim, ben de zorluklardan geçtim. Benim için hakikaten çok ciddi sınav dediğim dönemler oldu ama bu bir başka dedi babam. Benim için de üzülüyor. Büyük stres altında olduğumu düşünüyor. Babam hemen önlem almamız gerektiğini düşünen bir insandır ama şimdi şartlar da değişik. Her şeyi bir pusun arkasından görüyoruz. Yönetim için zor bir dönem. Hele bizim gibi büyük şirketlerde bunu dönüştürmek daha da zor. Çünkü şimdiye kadar işler yürümüş, olmuş, hallolmuş, sorun çözülmüş. Ama şimdi anlamaya başladık ki bu kriz bizden kaynaklanmadı ama bizim krizimizle birleşti.

* Sanayiciliğinizi nasıl tanımlarsınız?

Üretim işi çok zor. Bence üreticiler sanayinin biraz duygusal, yani sanatçı kesimi. Biraz genlerimiz öyle. O tarz insanlar zaten üretim yapıyor. Bir eser çıkıyor ortaya. Bunu yaparken insan ilişkilerini kullanıyoruz. İşçilerimiz var. Onlarla duygusal bağ kuruyoruz. En azından benim algıladığım sanayicilik bu. Babamdan öğrendiğim bu.

* Kale Grubu 10 bin kişiyi istihdam ediyor. Peki şu andaki mevcut durumu söyler misiniz? İşler durdu mu?

Bugün mal satmakta zorlanıyoruz. Kapasite kullanım oranları düştü. Gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz.

* İlginç bir cümleniz var. Bu dönem sanayici için gerçekten büyük bir sınav mı?

Bu dönemde başarılı olan sanayici hakikaten başarılı olacak. Çünkü şartlar çok zor. Bir şeyleri yapmak yetmiyor, çok iyi yapmak gerekiyor. Kriz etken oldu, tek neden olmasa da. Bence esas neden küreselleşmeydi. Şimdi bir de yeni çıpalar var. Enerji verimliliği önemli. Sanayicilerin de işlerini yaparken dönüşmesi gerekiyor. Sadece üretim yapmak yetmiyor. Verimlilik şart. Hem yenilikçi olacaksınız, dünyayı çok iyi tarayacaksınız. Kriz sonunda yaşam tarzları değişecek. Dolayısıyla üretiminizi de değiştirmeniz gerekebilecek. 15 yıl sonrasına uygun bir üretime geçtiniz mi mesela?

Değişim odaklı politika şart!

* Enflasyon pahasına büyüme konusunda siz ne düşünüyorsunuz?

Aslında para basmayı da doğru bulmuyorum. Bir şekilde istikrarı bulduk. Şimdi geri götürmemek lazım. Ama her şeye ekstra maliyet ödüyoruz. Bu şekilde üretemeyiz ki. Enerji maliyeti çok yüksek. Rekabetimizi çok etkiliyor. Kriz sonrası rekabet yarışında geri kalmamak için yapısal değişim odaklı politikaları hayata geçirmeliyiz.

Yalman ile 3 boyuta geçildi

Kalebodur bu yıl, tasarım camiasında çok seçkin bulunan 'Red Dot' ödülünün sahibi. Oryantal çizgiler taşıyan Orientile Koleksiyonu'nun tasarımı Can Yalman'a ait. Yalman'ın üç boyutlu tasarımları şimdi Osmanlı esintisiyle de birleşince büyük ilgi çekiyor. Seramikte tasarım öne çıkınca satışta metrekare fiyatları da tek haneliden 2-3 haneli rakamlara atlayabiliyor ve Türkiye İtalya'yı zorluyor.