Attila İlhan Şiirleri'nde Şehir



Attila İlhan Taksim'den Aksaray'a yürürken şiir yazarmış. Yolu sabahları Nişantaşı Taksim arasına düşenler de görmüşlerdir Attila İlhan'ı yürürken. Bu yürüyüşlerinin de payı vardır İlhan'ın kenti kişiliğinden ayırt edemediği bir gözle yansıtma gücünde.

İlhan'ın kente ve özellikle İstanbul'a duyarlılığı en iyi İstanbul Ağrısı şiirinde ortaya çıkıyor. Bu şiirinde İlhan, İstanbul'a karşı savaşırken, aynı zamanda şehri kimliğinin vazgeçilemez oluşturucusu olarak görüyor. Emirgan'da Çay Saati 'nde, Attila İlhan, kenti tarihe tanık olarak okuyor. Sisler Bulvarı'nda kent, İlhan'ın duygularının arka planı değil, adeta kendisi. Cinayet Saati'nde şairin kendisiyle çelişirken çeliştiği yine kent; kent yine kendisi. Işık Mezarlığı'nda ise İlhan kente dair gözlemlerini Beyoğlu için eşsiz bir duyarlılıkta sunuyor.

Kent, İlhan'ın şiirlerinde çelişkilerle dolu, diyalektikleriyle güçlü ve biraz karanlık, hatta kanlı...Attila İlhan bir kent protagonisti idi; şehri şiirsel duyarlılığının ve metaforlarının gücüyle belki de en iyi anlayanlardandı.

www.yapi.com.tr, Attila İlhan'ın anısına şehri ve İstanbul'u ele aldığı şiirlerinden bir derlemeyi sunuyor.

Hayatı:

1925 yılında İzmir’in Menemen ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı, gazete ve dergilerde çalıştı. Askerliğinden önce ve sonra olmak üzere, üç kez gittiği Paris’te altı yıl kaldı. Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığından Ankara’da Bilgi Yayınevi Danışmanlığına geldi (1973-1980). Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığını sürdürdü (1968- ) (Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz, Güneş, Meydan) 1950’li yıllarda Vatan Gazetesi’nde sinema eleştirileri yazdı, senaryo yazarlığına başladı. Senaryolarında Ali Kaptanoğlu adını kullandı. Belli başlı filmleri: Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad), Ateşten Damlalar (Memduh Ün), Rıfat Diye Biri (Ertem Gönenç), Şoför Nebahat (Metin Erksan), Devlerin Öfkesi (Nevzat Pesen), Ver Elini İstanbul (Aydın Arakon).

İlk şiiri Balıkçı Türküsü, Yeni Edebiyat gazetesinde çıkmıştı (1941).
İlk düzyazısı ise (Kültürümüz Üzerine Düşünceler) Balıkesir’de yayınlanan Türk Dili Gazetesi’nde yayınlandı (1944).

Duvar kitabına aldığı Cabbaroğlu Mehemmed şiirinin 1946 CHP Şiir Yarışması’nda ikincilik almasıyla tanındı. Şairliğinin ilk on yılını, destan boyutlarıyla ve duygusal, gergin bir hava içinde, İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı saran bezginlik çöküntülerini yansıtmaya adamıştı. Zamanla (1955- ) toplumcu kollayışı bırakmamakla birlikte tek insanın duygu dünyasından kesitler verdi; artistik abartmalarla ve yerli dünya görüşüne de yaslanarak, bireysel temaları işledi. Aynı gerginlik ve gerilim kendine özgü bir söz dizim ve hazinesiyle at başı, çarpıcı benzetmelerle zenginleşmiş romanlarında da görülür. Eleştiride uzun zaman toplumcu gerçekçilik ilkelerine bağlı kalmıştı.