‘İstanbul için En Büyük Risk Nüfus’



Dünya küresel ısınma problemiyle mücadeleye devam ederken; Türkiye’de de özellikle büyükşehirlerde su sıkıntısı ve çevresel atıklarla ilgili problemlere çözümler aranıyor. Merkezi idare ve yerel yönetimler yasal düzenlemelerle çözümler üretmeye çalışırken; akademisyenler de araştırma ve incelemelerine devam ediyor. Milliyet'ten Musa Kesler'in haberine göre, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Seval Sözen, çevre politikalarını ve İstanbul’daki su problemlerini değerlendirdi.

İstanbul için en büyük çevresel risk nedir?

Nüfus artışı ve nüfus artışını önlemek yerine tersine İstanbul’u çekici hale getiren uygulamalar... İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda İstanbul için öngörülen nüfus limiti 16 milyon. İstanbul’da çevre kirliliğinin neredeyse tek önemli kaynağı da insan... İstanbul’a yeterli miktarda su temin etmek, atıksuyu toplamak ve arıtmak, çöpü toplamak ve uzaklaştırmak büyük sorun haline geldi. Buna göre, İstanbul’un kendisi, yani içerisinde yaşayanlar en önemli çevresel risktir.

Su sorunu nasıl çözülebilir?

Hızlı nüfus artışı ve dağıtım hatlarında yaşanan su kayıpları bu sorunun başlıca sebepleri arasında. İstanbul’un nüfusu son 20 yılda 8.5 milyondan 14.5 milyona yükseldi, yüzde 70 oranında arttı. Resmi kayıtlara göre, kente verilen suyun yüzde 24’ü dağıtım sırasında ziyan oluyor. Başka bir deyişle, günde yaklaşık 700.000 m3 su şehir şebekesinde kaybolmaktadır. Bu miktar yaklaşık 5 milyonluk bir nüfusun gerçek su kullanımını karşılayacak düzeydedir.

Yağışlar soruna çare midir?

İstanbulluya su ihtiyacını karşılamak üzere günde 2.5 milyon m3 su veriliyor. Bu da yılda yaklaşık olarak 900 milyon m3 su anlamına gelir. Ancak İstanbul’a su sağlayan göl ve barajların toplam kapasitesi 900 milyon m3 civarında. Yani göl ve barajlar yağışlar neticesinde tam dolu olması halinde toplanan su aynı yıl içinde tüketilmekte. Yeraltı sularının da İstanbul’un su gereksinimi karşılamadaki payı ancak yüzde 4-5 ile sınırlı. Bu durumda yeni toplama hacimleri yaratmak ya da bir ölçüde deniz suyundan yararlanmak zorunlu hale geldi.