'İstanbul Modern Estetik Bir Zafer'



İstanbul Modern, kentin çekim merkezi olmayı sürdürüyor. En son Financial Times'in hafta sonu sayısında bir yazı çıktı. Müzeyi, kentle ilişkisi bakımından değerlendiren bu övgü dolu yazıyı yayımlıyoruz.

.............................

Sarah WOODWARD

Bir yıldan fazla oluyor; İstanbul Modern'in açılışındaki zamanlama belki bir tesadüf değildi ama yine de müzenin baş küratörü Roza Martinez için bir sürprizdi. "Aslında Şubat 2005'te açmayı planlıyorduk" diyor Martinez. "Ama sonra Başbakan'ın daha erken açılmasını istediği haberi geldi."

Türkiye'nin Avrupa Birliği ailesine dahil olması için tarihi müzakerelerin başlamasından tam birkaç gün önceydi. Recep Tayyip Erdoğan Boğaziçi'nin kıyılarında eskiden liman binası olan 8 bin metrekarelik yapının açılışını yaparken, müzenin beyaz duvarlarında yükselen büyük ekranda Jacques Chirac, Gerhard Schröder ve Tony Blair'in de bu girişime destek veren katılımları izlenebiliyordu.

Aradan geçen zamanda bu siyasi manzara kolayca bir turistik çekim merkezine dönüştü. Ve şimdi müze kendi damgasını vurdu: Geçen yılki Biennale'de Martinez tarafından bir araya getirilen (Martinez, Maria de Corral işbirliğiyle küratörlüğünü üstlenmişti) Venedik-İstanbul sergisi 'Always a Little Further', bu yıl eylülden itibaren İstanbul'da sergilenecek. Venedik Bienali'nin 110 yıllık tarihinde, ilk kez bu ünlü sanat etkinliği İtalya sınırları dışına taşınmış olacak.

İstanbul Modern, yola konumundan kaynaklanan bir avantajla başlıyor. Venedik gibi, İstanbul Modern'in etrafı da suyla çevrili. Martinez, New York'ta Tate'in direktörü Sir Nicholas Serota'nın da katıldığı bir konuşmasına gülerek şu sözlerle başlamıştı: "Bizim İstanbul Modern'de Tate Modern'den daha güzel bir manzaramız var."

Sadece sergileri izlemek için değil, ama doğrudan Boğaz'ın diğer tarafındaki Topkapı Sarayı'nın kubbelerine bakan uzun terasıyla oturup etrafı izlemek için de çekici yer İstanbul Modern. Üstelik kahvesi Tate Modern'den daha iyi. Yiyecekler de öyle. Özellikle mezeler ve ordövrler... Joza Martinez'in muzipliği orada bitmiyor. Açılışına binlerce kişinin katıldığı ilk sergilerden birinde Kürt sanatçılar Şener Özmen ve Erkan Özgen'in video enstalasyonu vardı. 'Tate Moder'ne Giden Yol' adlı bu yapıtta Don Kişot ve Sancho Panza gibi ata ve eşeğe binmiş iki kişi, Türkiye'nin doğusunda inişli çıkışlı bir bölgeyi geçen Türk iş adamları gibi giyinmiş olarak göstermişti. Sık sık durup Tate Modern'e giden yolu soruyorlar ya da ayaklarını yıkıyorlar. Kalabalığın da yaptığı gibi bu mantıksız hedef arayışına gülmemek imkânsızdı.

İstanbul Modern İstanbul'un ne kadar ileriye gittiğini gösteriyor. 10 yıl önce bu kadar cesur bir girişim düşünülemezdi. Müze yönetiminin başındaki Oya Eczacıbaşı ile konuşurken ne kadar zor olduğu açıklığa kavuşuyor. Ailesinin kurduğu Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı için çalışan Oya Eczacıbaşı, 17 yılını İstanbul'un merkezinde bir modern sanat galerisinin açılmasının hayali için harcamış. Eskiden bir fes fabrikası olan İstanbul Modern'de ilk olarak modern Türk sanatının örneklerinden oluşan kendi koleksiyonlarını sergilediler. Hâlâ Maliye Bakanlığı'na ait olan bu antrepoyu kullanmak için anlaşmaya varılmasının görüşmeleri de 11 yıl sürmüş. Maalesef yeni bir liman yapılması için diğer altı antreponun yıkılması planlanıyor.

Çekirdek koleksiyonun çoğu Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı tarafından tedarik edilmiş. Yapıtların sergilendiği birinci kata 'Cehenneme Merdiven' adlı yapıt yardımıyla ulaşılıyor. Espri, basamakları bitirip kata ulaştığınızda gördüğünüz ilk büyük tuvalle devam ediyor: Renkli soyut bir yağlıboya, Fahrelnissa Zeid imzalı 'Cehennemim'. Hoş isimli temalar belirleme çabalarına rağmen ana koleksiyon bir tür karmaşa olarak duruyor ama sebat ederseniz Türkiye'nin güncel sanatsal izlenimleriyle ödüllendiriliyorsunuz.

Niyet Türkiye'nin Avrupa ile sanatsal bağını göstermek olabilir ama resimler bana Türk sanatçılarının yaşadığı farklı dünyayı gösterdi. Yerel küratörlerden oluşan güçlü bir grupla birlikte, Uluslararası Danışma Kurulu'nun Frankfurt, Helsinki ve Tokyo'dan üyeleri var. Onlar ve Martinez tutkulu planları barındırmayı sürdürüyor.

Tarihi hazineler ve görkemli camilere doymuş İstanbul'u ziyaret edecekler için İstanbul Modern'i ziyaret etmek zinde bir değişiklik yaratacak. Sadece koleksiyonları gördükten sonra terasta oturmayı, Topkapı Sarayı manzarasını değerlendirmeyi, tercihen müezzinlerin ve vapurların sesini dinlemeyi unutmayın. Modern ve eskinin tezatlığını başka hiçbir yerde, her zaman ikisini karıştıran bu harikulade şehirde olduğu kadar iyi göremezsiniz. Onunla ilgili sevdiğim de bu. Şehrin kendisi için gitmek, sadece müzesi için değil.