İstanbul Olimpiyat Şehri Olmamalı



Radikal İki'de yayımlanan makalesinde daha önce olimpiyatların yapıldığı şehirler üzerinden bir değerlendirme yapan Cihan Uzunçarşılı Baysal, oyunların mali tablolarının hiç iç açıcı olmadığının altını çiziyor ve olumsuz ekonomik tablonun olumsuz bir toplumsal tabloyla bütünlendiğini vurguluyor ve ekliyor: Olimpiyatlara yönelik yenileme ve güzelleştirme projelerinin ilk vurduğu yer, alt gelir grupları mahalleleri ve sosyal konut alanları olur. Olimpiyatlara adaylığı reddeden Chicago örneğine değinen Baysal, yazısını oradan bir notla bitiriyor: “Yöneticilerimizin zaman, enerji ve kaynaklarını, kentlilerin gerçek ihtiyaçları ve sorunları için, konut ve diğer hayati hizmetler için harcamalarına ihtiyaç duyuyoruz. Sadece özel girişimcileri zengin eden Olimpiyatlara yatırım yapacaklarına, geleceğimize, çocuklarımızın güvenli ve iyi bir yaşama kavuşmalarına yatırım yapsınlar.”

Cihan Uzunçarşılı Baysal'ın yazısı şöyle:

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Değerlendirme Komisyonu, İstanbul ’da yaptığı incelemeleri tamamladı ve ardından da bir basın toplantısı yaptı. İstanbul’un hevesli olmasından pek memnun olduklarını söylediler. Tabii başlığa bakıp bizim amacımızın provokasyon olduğu sanılmasın. Aksine, ilgili araştırma ve raporlarla Olimpiyat kentlerini anlatarak aklı selime davet.

Oyunların mali portreleriyle başlarsak, tablo iç açıcı değil. Nitekim Roma’nın 2020 adaylık yarışından çekilmesi, dardaki İtalya ’ya getireceği ek yüktendi. Oyunların öngörülen maliyeti ile gerçek maliyeti hiçbir zaman tutmuyor, hatta 10 kata çıkan artışlar söz konusu. 2004 Atina Olimpiyatlarının hesaplanan maliyeti 1,6 milyar dolarken, 16 milyar dolara, 10 katına çıkmış. Londra 2005’te ev sahipliğini kazandığında giderler 2,37 milyar dolar hesaplanmışken, oyunların hemen öncesinde 24 milyar dolardı. 2010 Vancouver Kış Olimpiyatlarında da bütçe 660 milyon dolardan 5 milyar dolara çıkmış, borçların ödenmesi 20 yılda tamamlanmış. Listeler böyle uzuyor.

Genelde hayal kırıklığı

Denetim ve gözetime yönelik altyapı harcamalarıyla özel güvenlik birimlerine harcanan para da masrafları artırıyor. Bu noktada özel güvenlikçilerin “kuşkulu” gördüklerine uyguladıkları şiddeti belirtmeden geçemeyeceğiz. Baskı mekanizmaları, genel olarak, kent sakinlerinin kenti kullanma özgürlüklerini engelleyebildiği gibi, kentteki alt gelir grupları, yoksullar, evsizler, mülteciler, azınlıklar ve dezavantajlı gruplara yaşamlarını dar ettirecek seviyelere ulaşabiliyor.

Turist artışı, istihdam olanakları, ekonominin canlanması gibi beklentiler ise genelde hayal kırıklığı ile sonuçlanıyor. Ziyaretçi sayılarının beklenenin altında kaldığı, otellerin umulan doluluk oranına ulaşamadığı, yerel esnafın zarar ettiği birçok araştırmacı tarafından belgeleniyor. Olimpiyatların altyapı inşaatlarında yaratılan kısa vadeli istihdam, borçların ödenebilmesi için daha sonra uygulanan kemer sıkma politikaları karşısında önemini kaybediyor.

Olumsuz ekonomik tablo, olumsuz bir toplumsal tabloyla bütünleniyor. Kentin tüm hizmetleri oyunlara yönlendirilince, hizmet aksamaları, yoğun trafik, elektrik kesintileri, sıkı güvenlik önlemleri gibi olumsuzluklar kent sakinlerini etkiliyor. Olimpiyatlara yönelik yapılan yüzlerce tesis ise daha sonra atıl kalıyor. Bu tesisler için feda edilen yeşil alanlar ve kamusal mekânlar da cabası.

Zorla tahliyeler

Zorla tahliyelerle mahalle yıkımları, oyunların en kirli yüzü. Olimpiyat kentlerindeki hazırlıklarla altyapı inşaatları salt oyunlara yönelik olmuyor; kentin imajını değiştirerek kenti uluslararası medyanın ve dünya kamuoyunun ilgi alanına koyabilecek pahalı ve gösterişli projelerle pazarlamaya da bahane olduğundan alt gelir grupları ve dezavantajlı gruplar kent merkezlerinden dışarı atılıyorlar. Konut Hakları ve Tahliyeler Merkezi COHRE, 1998-2008 arası Olimpiyat Oyunlarında 4 milyondan fazla insanın zorla tahliye edildiğini belgelemiş. 1992’de Barcelona’da altyapı inşaatları ve kenti güzelleştirme bahanesiyle tarihi merkezlerden ve Roman mahallelerinden 2500 kişi zorla tahliye edilmiş. 1988’de Seul’den 720 bin, 2008’de Pekin’den 1 milyon 250 bin kişinin zorla tahliyeleri var. Olimpiyat bahanesiyle Pekin’in yerleşik mahalleleri yıkılarak alışveriş merkezleri, lüks rezidanslar ve spor tesisleri ile donatılmış. 2010 Dünya Kupası’nın şenlikli yüzünün ardında, Güney Afrika Durban’da yerlerinden edilen, gecekonduları yıktırılan, işlerini kaybeden ve şiddet gören kent yoksullarının dramı yatıyor. Londra’da Olimpiyat Köyü civarındaki alt gelir grubu mahalleleri zorla tahliye edilmiş. 2014 Dünya kupası ile 2016 Olimpiyatlarının ev sahibi Rio’nun favelalarından da kenti temizleme operasyonları duyuluyor. 6 bin yoksul, silah zoruyla tahliye edilmiş. Associated Press’e göre Rio’da sadece 2010’da 170 bin zorla tahliye var.

Reklam Goruntulenme Bolumu

BM-Konut Hakkı Özel Raportörü Rolnik’in BM İnsan Hakları Komitesi’ne sunduğu geniş kapsamlı raporu (2009) zorla tahliyelerdeki artışı belgelemekle kalmıyor, mega etkinliklerin soylulaştırma etkilerine ve ayrıca devletlerin sosyal konut politikalarına olumsuz etkilerine değinerek, konuyu üç yönüyle ve istatistiklerle belgeliyor. Olimpiyat kenti Seul’da daire fiyatları, 1988’in ilk 8 ayında yüzde 20,4 artarken, arazi fiyatlarındaki artış yüzde 27’ye, 1978’den beri en yüksek seviyelerine çıkıyor. Barcelona’da, Olimpiyat Oyunları dönemindeki 5 yılda konut fiyatları yüzde 131’e çıkıyor; aynı dönemde ülke geneli artışı ise yüzde 83. 1993’te Olimpiyatlardan iki yıl sonra, konut fiyatlarındaki artış sadece yüzde 2. 1991’de aylık kira artışı yüzde 0.4 olan Atlanta’da, 1996’da oyunlar öncesinde yüzde 7.9’a çıkıyor ve alt gelir grubundan 15 bin kişi kira artışları nedeniyle kenti terk etmek zorunda kalıyor. Sydney’de Olimpiyat Oyunları dönemini içeren 5 yılda konut fiyatları yüzde 50 artıyor, ülke geneli yüzde 39. Londra’da Olimpiyat köyü civarlarındaki bölgelerde gayrimenkul fiyatları yüzde 1.4’den, kentin ev sahipliğinin ilanıyla yüzde 4.6’ya çıkıyor. Aynı dönemde, kentin diğer bölgelerinde artış sadece yüzde 0.2. Sosyal konut bölgelerine gelince, Olimpiyatlara yönelik yenileme ve güzelleştirme projelerinin ilk vurduğu alanlar alt gelir grupları mahalleleri ve sosyal konut alanları oluyor. Mega etkinliklere yönelik projelere yer açmak için bu mahalleler yıkıldığından, alt gelir gruplarının ucuz ve ödenebilinir koşullarda konut edinme olanakları ellerinden alınıyor.

Geleceğe yatırım

Toparlarsak, “Kurucu ideallerinden ve görüşlerinden epey uzaklaşmış olan Olimpiyatlar, çağımızdaki gidişatın abartılı bir görüntüsüdür. Bu gidişat, giderek artan eşitsizlikler, şirketlerin artan gücü, ulusal güvenliğin abartılışı ve otoriter yönetimlere doğru bir gidişattır…” (http://www.tandfonline.com/toc/ccit20/16/4). İstanbul’un adaylığının milliyetçi nağmelerle alkışlandığı, depremini bekleyen bir kentte ivedilikle el atılması gereken önlemler dururken, tüm lüks projelerin havada uçuştuğu bir dönemde kamuoyunu aklı selime davet edip Olimpiyatlara adaylığı reddeden bir kentten, Chicago’dan bir notla bitirelim: “Yöneticilerimizin zaman, enerji ve kaynaklarını, kentlilerin gerçek ihtiyaçları ve sorunları için, konut ve diğer hayati hizmetler için harcamalarına ihtiyaç duyuyoruz. Sadece özel girişimcileri zengin eden Olimpiyatlara yatırım yapacaklarına, geleceğimize, çocuklarımızın güvenli ve iyi bir yaşama kavuşmalarına yatırım yapsınlar.”