'İstanbul Sahipsiz Değil'

İstanbul'un sahibi var mı? Önce Hıncal Uluç'un yazdığı bizim de devam ettirdiğimiz sorunun muhatabı elbette İstanbul Valisi Muammer Güler ve Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş'tı. Soruyu sormamızın nedeni, sadece kangrene dönüşen trafik sorunu değil, kaldırımların işgalinden otopark sorununa kadar İstanbul'da bir dizi sorunun yaşanmasıydı. Çünkü İstanbullu günlük yaşamında bu sorunları iliğine kadar yaşıyor. Peki nereye kadar?

İşte bu noktada madalyonun öteki yüzünü de görmek gerekiyor. Madalyonun öteki yüzü gerçekten çok karmaşık. Çünkü karşımızda 15 milyonluk bir nüfus, şehirleşme sancısı yaşayan bir toplum, devasa sorunları olan bir kent var. İstanbul Valisi Muammer Güler, kendisine yönelttiğimiz "İstanbul'un sahibi var mı?" sorumuza ilginç bir cevap veriyor ve şöyle diyor:

"Bu soru, temsili demokrasiden kalma bir yaklaşımın sonucu. Birileri sizi seçecek, atayacak; siz her şeyden sorumlu olacaksınız, diğerleri de seyirci olacak. Böyle bir anlayış kalmadı dünyada. Artık herkes her şeyin sahibi, takipçisi ve denetleyicisi. Bugün basın da, sivil toplum ve meslek teşekkülleri de en az yönetim kadar bu işin sahibidir ve sorumludur. Bu anlamda İstanbul'un sahibi de var sahipleri de."

Bir "diktatör" olmadığını söyleyen Vali Güler, sözü İstanbul'un ulaşım sorununa getirerek şöyle diyor: "İstanbul'un trafik sorunlarını mevcut şartlar içinde taşıma konseptine bir düzenleme getirmeden çözmek mümkün değildir. Yani kavşağı düzenlemekle kaldırımı yapmakla bir şey olmuyor. Çünkü kimse sorunun sebeplerine inmiyor."

Bu kez araya girip soruyoruz: "Peki bu sebepleri ortadan kaldırmak için ne yapılıyor?"

Vali Güler şöyle cevaplıyor: "Bugün İstanbul'a Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımı yapılıyor. Büyükşehir Belediyesi şu ana kadar 1 katrilyonluk 89 tane projeyi bitirdi. 68 proje devam ediyor. 2007 yılı içinde planladıklarına da bakarsak 5 katrilyon TL'ye ulaşan bir yatırım var . Bunlar yapılmamış olsaydı İstanbul şuan yaşadığı sıkıntının belki 1 katını daha yaşayacaktı."

Vali Güler yatırımlarla ilgili çok daha ayrıntılı bilgi veriyor. Tünel projesi, 11 katrilyona yaklaşan raylı sistem yatırımı ve yeni otoparklar... Merkezi hükümetin yaptığı üç önemli projeye de dikkat çekiyor. Raylı geçişin yapılacağı Marmaray, Lastik tekerlekli araçların geçeceği ikinci tünel, Ve 3. Boğaz Köprüsü projesi.

İstanbul'a önümüzdeki 5-6 yıl içinde 26-27 katrilyon gibi Türkiye bütçesinin 2 yıllık yatırımından fazla bir yatırım planlandığını söyleyen Vali Güler sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ben diyorum ki İstanbul'un trafiğine bakarken bütün bunları göz ardı ederek 'hiçbir şey yapılmıyor' derseniz insafsızlık olur. Ben Hıncal Bey'e bu yüzden cevap vermiyorum. İstanbul sadece NişantaşıOrtaköy arasından ibaret değil. Nişantaşı'ndaki sokağa her gün 300 polis koyar bir araba bile park ettirmem. Ama bu sorunları çözmez. İstanbul'a bir bütün olarak bakmak lazım. Bu kadar yatırım yapılırken 'bana bir tek iş gösterin' demek insafla bağdaşıyor mu?"

Ve son soru: "Böylesine önemli yatırımlara imza atan bir kent yönetimi nasıl oluyor da kaldırımların işgali gibi basit bir olayı önleyemiyor?"

Vali Güler ilk kez yazılanlara hak veriyor ve şöyle diyor: "Bu konuda haklısınız. Özellikle oto galerilerinin bir an önce şehir dışına çıkartılması gerekiyor. Bu konuda çalışma yapılıyor. Ama bir bütün olarak toplumun eğitim seviyesi yükseldikçe şehir yaşamı daha da kolaylaşacak. Biz de sürekli trafiği ihlal eden bir grup ve sürekli bunlara ceza yazan bir görevliler grubu var. Neden Avrupa'da insanlar trafiğe uyuyor da burada uymuyor? Orada bir eğitim ve kentlilik bilinci var. Kuralların caydırıcılığı ve ıslah ediciliği var. Bizde de bunun yerleşmesi gerekiyor."