İstanbul'a 'Devekuşu' Planı



"İstanbul'un ormanları ve su havzalarındaki sözde yasal ve kaçak imar işgalleri ne zaman önlenecek?" Birkaç ay öncesine kadar bu soruya Büyükşehir Belediyesi'nin planlama kurmaylarınca verilen yanıt, "Sabredin, 1/100 bin ölçekli plan tamamlanmak üzere... " şeklindeydi.

Tüm "il sınırları"nı kapsayan plan, yaklaşık 400 uzmanla çalıştığı bilinen "İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Bürosu"nda (İMP) hazırlandığı için, tüm umutlar da "100 binlik plan kararları"na bağlanmıştı...

Ne var ki TMMOB 'ye bağlı odaların bu plana açtıkları "iptal davası"ndaki "itiraz gerekçeleri"ne bakıldığında, özellikle "ormanlar ve su havzalarında"ki yağmaya karşı "etkin önlem" bekleyenler yine "hüsran"a uğramış gibiler.

Çünkü, Büyükşehir Belediye Meclisi'nde kabul edilerek mimar başkan Dr. Kadir Topbaş'ın onayıyla yürürlüğe giren plana meslek odalarının itirazı "yanıtsız" bırakıldığı gibi, aynı planın raporunda şu "amaç" yer alıyor; "İstanbul'un küresel düzeydeki metropoller arası yarışta hak ettiği yeri alması ve uluslararası pazarda daha rekabetçi olabilmesi..."

Hükümet politikasına da yön veren bu "pazarlamacı" anlayış, İstanbul için "yılların özlemi" olan en kapsamlı şehircilik çalışmasına da temel alınınca, "kentli" yerine "yatırımcı"nın gözetildiği; "kent" yerine de "imar rantı olanakları"nın önemsendiği bir plan ortaya çıkıyor...

İşte, "çevre", "elektrik", "harita", "inşaat", "ziraat" mühendisleri odalarıyla, "mimarlar", "şehir plancıları" ve "peyzaj mimarları" odası İstanbul şubelerinin dava dilekçelerinde itiraz ettikleri "planlama" (!) kararlarından bazıları:

Tarım alanlarına imar:
Plandaki "korunacak tarım alanları" için, bunu sağlayacak imar kısıtlamaları yerine "kullanımı alt ölçekte netleştirilecek alanlar" kararı getiriliyor. Böylece uygulamaya dönük planlarda yapılaşma olanağının önü açılıyor...

Ayrıca yine plandaki "konut gelişme alanları" nın önemli bir kesimi yine tarımsal alanlarda düzenlenmiş...

Kuzeye yayılmayı teşvik:
Plan raporunda kentin "akciğerleri" kabul edilen kuzeydeki yeşil kuşağa ve havzalara doğru "büyümemesi" savunulurken planda bunun tersini yaratacak yeni bir "kuzey çevre yolu" öneriliyor.

Aynı güzergâhtaki 3. köprü hazırlıklarıyla "uyum" u da gözden kaçmayan bu yol hakkında hiçbir açıklama olmaması dikkat çekiyor...

'2 -B Talanı'na hazırlık:
İşgal altındaki ormanları tanımlayan " 2-B " alanları için de hükümetin "işgalcilere parayla tapu" ısrarına adeta "uyarlanmış" plan hükümleri var.

Plan raporunda "Sürdürülebilirlik Çerçevesinde Koruma Alanları" başlığıyla ele alınan 2-B alanlarında, " orman potansiyeli "nin değil, adeta işgalci yerleşimlerin "sürdürülebilir" liğini sağlayamaya dönük ifade aynen şöyle: "Yasal statüsü netleşince (...) kullanım kararları belirlenecek 2-B alanları..."

Yani plan, bu alanlarla ilgili kendi bilimsel kararını kesinleştirmek yerine, ormanların geleceğini hükümetin hedefi olan "2-B Satışı Yasası" na teslim ediyor... Aynı alanlar çoğunlukla havzalarda bulunduğundan, bu teslimiyet su kaynaklarını da içeriyor...

Havzalarda 'plansız'lık:
İstanbul planlamasında en hassas alanları oluşturan su havzaları için planda "karar üretilmemiş" olması ise tam bir şehircilik skandalı...

Bu konuda, odalarının eleştirisi özetle şöyle: "Havzalardaki kirletici yapılaşmalara ve kaçak yerleşimlerdeki büyük nüfusa çözüm üretilmemiştir..."

Kentin yaşam kaynaklarına karşı böylesine "çekimser" kalan bir planda, sadece Küçükçekmece Gölü su havzasında imar kurallarının tanımlanmış olması da endişeleri artırıyor. Örneğin yapı yasağı olması gereken kuşaklar içinde "gelişme konut alanları", "sıhhileştirilecek sanayi alanları", "kültür endüstrileri gelişme yoğunlaşma alanı", "kentsel hizmet alanı" gibi fonksiyonlar getiriliyor...

Dostumuz Yalçın Bayer , geçenlerde Hürriyet 'teki köşesinde "Karga Plan" adını kullanmış ve böylesi bir planın "kılavuz" olması durumunda İstanbul'un "burnu" nun kurtulamayacağını vurgulamıştı. Öyle görünüyor ki aynı planı daha iyi tanımlayacak benzetme galiba "devekuşu" olacak. Çünkü, başını imar rantı batağına öylesine gömmüş ki, ne havzaları görmüş, ne de ormanları ve tarım alanlarını...