İstanbul'un Bodrum Katı




Demokratik yolla seçilen kişi, başkalarının demokratik haklarına saygısızlık edebilir mi? Seçimle gelmiş olmak, ona böyle bir ayrıcalık verir mi? Böyle bir durumun çelişkisi açıkca nasıl görülmez?

Örneğin, İstanbul'a belediye başkanı seçilmiş olmak (üstelik yanlış seçim yasası nedeniyle üç ya da dörtte birin oyuyla seçilmişseniz) size kimi kararları tek başınıza ya da sizin gibi düşünen kişilerle, örgütlerle birlikte alma yetkisi verir mi? Böylesi bir davranış, demokrasiyi kötüye kullanmak olmaz mı?

Şu ya da bu nedenle bir kentin başına geçmiş kişi ya da onu oraya getirmiş olan kişiler, çoğunluk onayı olmadan nasıl karar alabilirler? Buna karşı vatandaşın, en azından karşı oy kullanmış olanların susup oturmaları, tepki vermemeleri kentliliğe sığar mı ayrıca?

Örneğin, Haydarpaşa'ya gökdelenler dikilmesinin İstanbulluların çoğunluğunun onayı olmadan tasarımı nasıl yaptırılabilir? (Öteki örnekleri yazdım daha önce).

Son aylarda bir sürü öneri tasarım uçuşuyor havada. Kimilerine gülüp geçmek gerekir diye düşünüyorsunuz, 'Şaka bunlar' ya da gündem şaşırtmaca diyorsunuz; ama öğreniyorsunuz ki, bu tür tasarımlar için yabancı mimarlara büyük paralar ödeniyormuş!
Önemli olan mimarın yerli ya da yabancı olması değil. Önemli olan mimarın İstanbul'u tanıyıp tanımaması. İstanbul'da binlerce yıldır üretilen kültüre yabancı olup olmaması. İstanbul, boş arsa değil ki.

İstanbul'da hem binlerce yılın, hem yüz milyonlarca insanın, hem de üç büyük imparatorluğun (Roma, Bizans, Osmanlı) kültür birikimi olması önemli. Bunları bilip tanımadan, bilincine ermeden dokunulmamalıdır İstanbul'a. İstanbul'un bugün toprak üstünde görünen yüzü başka, toprak altındaki İstanbul başka.

İstanbul'un bodrum katını bir düşünün, ya da katlarını. İstanbul'un bodrum katı çizilmeli bence tez elden. Köln'de yapmışlar bu işi 'alttaki Roma'nın uç kenti olduğu dönemlerden kalma artıklarını belirlemek için.

İstanbul'un bodrum katını bilmeden biri kalkıp, yedi tünel açılacak derse siz ona ne dersiniz? İstanbul kültürünü bilmeyenler, İstanbul'un değil toprak üstü, bodrum katı üzerine bile söz söyleyemezler. Usları varsa söylememelidirler.