“Kamu Varlıklarının Özelleştirme Kararları ile Ranta Açılması Kabul Edilemez”



TMMOB Mimarlar Odası merkez yönetim kurulu imzasıyla yapılan “Kamu Varlıklarının Özelleştirme Kararları ile Ranta Açılması Kabul Edilemez” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“19 Mayıs 2022 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 5591 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile ülke genelinde 17 ilde 243 adet gayrimenkul özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Karar kapsamında; Maliye Hazinesi, Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik İletim AŞ’ne (TEİAŞ) ait taşınmazların özelleştirmeleri; satış, kira veya gelir ortaklığı gibi yöntemlerle 31 Aralık 2025 tarihine kadar tamamlanacaktır.

Çanakkale'den Diyarbakır'a 17 farklı ilde 243 taşınmazın özelleştirmesi, nitelikleri ve imar durumları bakımından hukuka aykırıdır. Taşınmazlar arasında; kamu hizmetlerine ayrılmış alanlar, korunan alanlar, tarım arazileri, Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde bulunan alanlar ile doğal ve arkeolojik sit alanlarında bulunan alanlar bulunmaktadır.

Kamu taşınmaz varlıkları; gerek hukuki statüleri gerekse imar durumları ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmaksızın ve satış gerekçeleri olmaksızın özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır.

Anayasanın 47. ve 166.Maddeleri ile düzenlendiği üzere Devlet, ekonomik kalkınmayı sağlamak, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasını planlamakla görevlidir. Ancak kamuya ait taşınmazlar gelir elde etmek için satılarak ülke kaynakları kamu yararına aykırı biçimde yok edilmektedir.

Ağaçlandırılacak alan, meydan, yeşil alan, park, kentsel hizmet alanı gibi kamu hizmetlerine ayrılmış olan taşınmazların satılarak özel mülkiyete devri İmar Kanunu hükümlerine aykırıdır.

Ekolojik öneme sahip, çevre tahribatına karşı duyarlı, biyolojik çeşitlilik açısından zengin, doğal ve kültürel kaynaklar olan korunan alanların ve Özel Çevre Koruma Bölgelerinin özelleştirilmesi; Türkiye'nin de imzaladığı Bern, Barselona ve Avrupa Peyzaj Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere aykırıdır.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Anayasa ve 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca; koruma alanlarında yer alan özel mülkiyetteki taşınmazların kamulaştırılması gerekirken, doğal ve arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının koruma güvencelerinden çıkarılarak özelleştirilmesi hukuka aykırıdır.

Özelleştirme kapsamına alınan tarım arazileri ise halen yoğun olarak örtü altı ve dikili tarım arazilerinin bulunduğu bölgede yer almaktadır. Tarım arazisi niteliğindeki kamu taşınmazlarının özelleştirmesi, Anayasa ile düzenlenen; tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak tarımın yurt genelinde gelişmesini sağlamak, çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak görevlerine aykırıdır.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı resmi verilerine göre; 1986-2022 yılları arasında 5915 kamu taşınmazı özelleştirme yoluyla satılmış veya devredilmiş, bu satışların 4322 tanesi 2002-2022 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Bu verilere 5591 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile özelleştirme kapsamına alınan 243 taşınmaz daha eklenmiştir.

Siyasi iktidarın görevde olduğu son yirmi yılda; ‘kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazların ekonomiye kazandırılması, yatırımlarda bürokrasinin azaltılması’ bahanesiyle kamu taşınmazları ve hazine arazileri sermayeye tahsis edilmiş, kamuya ait olan özelleştirme gelirleri de kamusal ve hukuki denetimden bağımsız biçimde Varlık Fonunun kullanımına açılmıştır. Özelleştirme yoluyla sağlıktan eğitime, enerjiden ulaştırmaya kadar devletin güvencesindeki tüm kamusal hizmetler özel sermayeye teslim edilmiştir.

Cumhuriyet devrimi ve genç Türkiye'nin modernleşme sürecinin; kentlerdeki yansıması olan ve geleceğin mirasını oluşturan yapılı çevre ile ülkenin tarih, kültür ve yaşam dokusunun temeli olan kamu varlıkları kamu yararı gözetilmeksizin sermaye sahiplerine devredilirken; sermaye ve menkul varlıkların kamu bütçesinin dışına çıkarılarak denetimsiz kullanımının önü açılmıştır.

Özelleştirme programına alınan taşınmazlar gelir getirici bir unsur olarak görülmektedir. Bu bağlamda taşınmazlar üzerinde imar planı değişiklikleri ile umumi hizmet alanları ve koruma alanları, rant odaklı kullanımlara dönüştürülmektedir. Alınan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kamu yararı sağlamak yerine kamu zararına neden olunmakta, telafisi güç ve olanaksız zararlar doğmaktadır.

Bu nedenlerle kamu yararının korunması, kamu kaynaklarından eşit yararlanılması, idari işlemlerin üstün kamu yararı amacı taşıması ilkelerine aykırılık taşıyan; 5591 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararının iptali amacıyla dava açılmıştır.

Mimarlar Odası olarak;

Yaşam değerlerinin ve çevrenin sağlıklı ve kamu yararını gözeten politikalar çerçevesinde korunması ve kullanılması, kamu yönetiminin, merkezi ve yerel yönetimlerin, meslek mensuplarının, meslek kuruluşlarının ve ilgili tüm kesimlerin ülke adına ortak sorumluluğu olduğunu önemle vurguluyoruz.

Tarihsel, kültürel, doğal değerlerin, tarım arazilerinin ve orman alanlarının korunması, kent ve planlama politikalarının kamu yararına geliştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması Devletin Anayasal ve temel görevlerinden olduğunu hatırlatıyor; kamu kaynaklarını özel sermayeye aktaran ve yaşam değerlerinin yok edilmesine neden olacak düzenlemenin iptali için çağrıda bulunuyoruz.”