Kapkaç Düzeninin Sürmesi

Turizm alanlarının ve kıyıların betonlaşması haberleri, belediye yetkilerinin azaltılması isteklerini su yüzüne çıkardı. Bakan Ali Koç da turistik alanlarda imar planı yetkisinin belediyelerden alınacağını söylemiş. Turizm işinde olanların kurdukları dernekler de bu isteği doğru buluyorlarmış. Dün yayımlanan haberlerden birinin ilk cümlesi şuydu: "Yerel yönetimleri güçlendirmek iddiasıyla çıkarılan yasa ve yapılan düzenlemelerin sakıncaları peş peşe ortaya çıkıyor."

Sanki belediyelerin çok yetkisi var da, geri alınacak! Yasaların belediyelere verdiği yetkiler, zaten olması gerekenin çok altındadır. Bugünkü yasalarda olduğu kadarının da geri alınması mevcut merkezi idare anlayışı ve vesayet sistemini değiştirmeyeceği gibi, belediyelerimizin bugünkü güçlerini de azaltmayacaktır!

Anayasa'nın yerel yönetimleri sınırladığı, yerel yönetimle ilgili son kanunların görüşülmeleri, yayımlanmaları ve Anayasa Mahkemesi'nde incelenmeleri sırasında, açık biçimde ortaya konulmuştu. Halkın ihtiyaçlarının işe en yakın yönetimlerce karşılanması ilkesinin Anayasamızca önlendiği, o kanunlar çerçevesinde tartışmaya gerek bırakmayacak biçimde anlaşılmıştı.

Bugün belediyelerin sahip gibi göründüğü 'yetkiler', yerine getirilmesi gerekli 'görevler'den başka bir şey değildir. Belediye meclisleri ve başkanları, seçimle gelmişlerdir, ancak seçmenlerinin isteklerini değil, merkezi idarenin verdiği görevleri yapan memurlardır. İhtiyaçlar yerine gelmediğinde, ne belediye başkanları kendilerini, ne de seçmenler belediye başkanlarını sorumlu saymaktadır. Belediyeye para veren, yatırım projelerini onaylayan, memurlarının alınmasına ve çıkarılmasına izin veren, koyduğu kuralları onaylayan veya onaylamayan merkezi idaredir. 1924 Anayasası'ndan günümüze bu anlayış değişmemiştir.

Merkezi idare belediyelerin yaptıkları işlerle ilgili kurallar koymamalı mıdır? Hayır, merkezi idarenin yasama ve yürütme organı, bütün ülkede geçerli kuralları koymalı, uygulamayı izlemeli ve denetlemeli ancak bir belediyeyle sınırlı düzenleme yapmamalıdır. Bugünkü anlayışımıza göre merkezi idare sadece bir belediyeyle ilgili düzenleme yaptığı gibi, bir belediyenin özel bir projesine bile karışmaktadır.

Merkezi idare, sahillerde, ormanda, ya da tanımlanacak herhangi bir çevrede uygulanacak sağlık, imar, koruma ve diğer kuralları koyabilir, hatta bazı alanlarda en ayrıntılı teknik düzenlemeyi de yapabilir, bana göre de yapmalıdır. Ancak, bir belediyedeki bir otelin kat sayısını belirlememeli, kat belirlemenin ilke ve teknik normlarını koymalıdır.

Merkezi idare belirli bir yere göre özel karar verirse, verebilirse, ya da karar verebileceği anlayışı varsa belediyelerin yolsuzluklarına kapı açılmaktadır. Bugün yakınılan yolsuzlukların başlıca nedeni, yetkinin ve sorumluluğun kimde olduğunun bir yerden bir yere atılabilmesidir. Standart ve norm geliştirmek, bunları izlemek ve denetlemek zor olduğundan merkezi idare, yetkiyi elinde bulundurmak istemekte, bir ucundan da belediyeleri ortak olarak göstermektedir.

Aslında alınan binlerce projenin yetki ve sorumluluğu değildir; ele alınan, istenen belediyelerin istenen projelerine 'karışma' hakkıdır. Bu anlayış, yolsuzluk ve kapkaçı sürdürür, kimse de sorumlu tutulamaz.