Asırlar Sonra Sadberk Hanım’da Buluştular



Sadberk Hanım Müzesi, 25. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yurtdışından Türkiye’ye getirilen eserlerin tamamını ilk kez bir arada sergiliyor. “Asırlar Sonra Bir Arada” başlıklı sergi, 25 yıl boyunca müzayede kuruluşlarından ve antikacılardan toplanarak Türkiye’ye getirilen 339 eseri içeriyor. Bu eserler arasında, MÖ 2. yüzyıla, Helenistik döneme ait bir adet gümüş kâse, 14. yüzyıl Timur döneminden 10 adet çini eser ile 15-19. yüzyıllar arasındaki Osmanlı dönemine ait çini, seramik, metal, dokuma ve işleme ağırlıklı 328 parça yer alıyor.

Sadberk Hanım Müzesi Müdürü Hülya Bilgi, Osmanlı dönemine ait eserler için “Üretildikleri dönemde yüksek sanat değerleri ve albenileri ile dikkat çekerek, yurtdışına götürülmüş olmalılar” diyor ve ekliyor: “Bu eserler bir sinema şeridi gibi izlendiğinde 15-19. yüzyıllarda Türk el sanatlarının erişmiş bulunduğu düzeyin zenginliği ve Osmanlı’nın ince zevki görülebilir”.

25 yıl süresince alınan eserlerin parça parça sergilendiğine değinen Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürü Erdal Yıldırım, “25. yılı özel bir sergiyle kutlamak istedik ve hepsini bir arada sunmaya karar verdik” diyor. Sadberk Hanım’ın kişisel merakıyla başlayan koleksiyonun, özel bir ilginin ötesine geçerek ülkenin kültürel mirasına sahip çıkma gibi bir misyon yüklendiğini de söyleyen Yıldırım, “Sevgi Hanım ile Ömer Bey bayrağı devralmasaydı bu kadar şanslı olmazdı bu müze” diyor.

Neolitik Çağ’dan günümüze uzanan 8000 yıllık zaman dilimine ait 18.000’e yakın eser barındıran müzenin hikâyesi, Sadberk Hanım’ın Vehbi Koç ile evlendiği zaman annesinin çeyiz olarak verdiği bir bohça dolusu eski Türk işlemeleri ve entarilerle başlamış. Kapalıçarşı’daki antikacılar ve Mahmutpaşa’daki yağlıkçılardan beslenerek büyüyen koleksiyon, Sadberk Hanım’ın ölümünden sonra müzeye dönüştürüldü. 1983 yılında, Hüseyin Kocabaş’ın 7500 parçadan oluşan arkeolojik ve İslami eserleri ile zenginleşen müze, Azaryan Yalısı’nın yanında bulunan ahşap binanın da restoresiyle Anadolu uygarlıklarının bir bütün olarak sergilendiği müze kimliğine kavuştu. Sadberk Hanım’ın kızı Sevgi Gönül sayesinde İznik seramiklerinin yapım süreci içinde tüm dönemlere ait seçkin örnekleri toplayarak da bu alanda dünyadaki sayılı müzelerden biri haline geldi. Sergi, 28 Şubat’a kadar ziyarete açık.

Müze, tarihî yarımadada geniş bir mekâna taşınacak
Müzenin ufaklık ve uzaklık dezavantajları nedeniyle yeterince göze ulaşamadığını söyleyen ve 18 bin eseri bir şemsiye altında sergileme arzusunda olan Erdal Yıldırım, vakfın yeni projesinden bahsetti: “Müzede fiziksel alan kısıtlaması, tarihî bina kısıtlaması var. Aynı müze, aynı koleksiyon başka bir mekanda olsaydı çok daha fazla kişiye ulaşırdı. Sarıyer’de bulunan Sadberk Hanım Müzesi’ni daha merkezî bir mekâna taşımak ve müzenin çekirdekte yer alacağı bir kültür kompleksi oluşturmak istiyoruz. Tarihî yarımada üzerinde düşündüğümüz bir iki arsa var. Aslında başka bir tarihî binanın restore edilmesi düşünülebilirdi; ama bugün müzeciliğin gerektirdiği koşulları sağlamamız zorlaşırdı. Binanın kendisi, zaten bir tarihî eser olduğundan kollanması gerekiyor. Müzecilikte olmazsa olmaz koşullar var. İkisini bir paydada birleştirmek çok zor. Boş bir alanda mevcut koleksiyonun gelişmesini de göz önüne alarak, eklemelere açık olacak bir tasarım üzerinde durmak gerekiyor. Dünyaca ünlü bir mimarla çalışarak bu projeyi hayata geçireceğiz. İstanbul’un çağdaş mimari yapıtlara, rüştünü ispatlamış binalara da ihtiyacı var. Projenin hayata geçmesi 2-3 yıl alacak”.