Yapının Adı: Tokyo Ulusal Sanat Müzesi Yapının Mimarı: Kisho Kurokawa Yapının Yeri: Roppongi, Tokyo, Japonya
Kisho Kurokawa şu an Japonya’nın en büyük müzesi olan Tokyo’daki Ulusal Sanat Müzesi’ni yaklaşık otuz yıl önce tasarlamaya başladı. Kurokawa’nın tasarımı 2006 Chicago Athenaeum International Architecture Award’un sahibi oldu ve 2007 Ocak ayı sonunda dünyaya kapılarını açtı.
İkisi yerin altında olmak üzere toplam sekiz katı bulunan müze, Tokyo’nun Roppongi Bölgesi’ne inşa edildi. 48.000 metre karelik bir alana oturan müzede 12 sergi salonu bulunuyor. Bu salonlardan 10 tanesi ulusal çapta tanınan iki ünlü sanat kuruluşunun gösterileri için, diğer iki tanesi ise küratörlü sergiler için kullanılacak.
Müze yönetimi, Ulusal Sanat Müzesi’ni sanat eserlerini arşivlemek için kullanmayacaklarını, bunun yerine halka açık çeşitli sergilerin belirli sürelerle müzede sergileneceğini belirttiler. Bu nedenle de Ulusal Sanat Müzesi’nin diğer Sanat Müzeleri’nden farklı olarak kendine ait bir koleksiyonu bulunmuyor. Bu anlamda kendi alanında bir ilk de olan müze için, “dev bir sergileme ünitesi” denilebilir.
"Doğa ile içiçe"
Müzede sergi salonlarının yanısıra 3 kafe, 3 toplantı salonu, bir mağaza, restoran, oditoryum ve çoğunluğunu sanat kitaplarının oluşturduğu 50.000'i aşkın yayını içeren bir Sanat Kütüphanesi bulunuyor. “Halka Ulaşmak” sloganı ile müzede eğitim programları, konferanslar, galeri sohbetleri, staj imkanları ve gönüllülerin çalışabileceği programlar gerçekleştirilecek. 2007 yılı için müzede görevlendirilmek üzere 43 gönüllü, 10 yüksek lisans öğrencisi ve stajyerler seçilmiş durumda.
Kurokawa’nın uyguladığı, "doğa ile içiçe" temasına uygun olarak müzenin camdan dalgalı cephesi bilgisayar ile hazırlanmış. Ön cephe tasarımı için deniz kıyısına vuran dalgalardan, dalgaların kıyıya bıraktığı ince çizgilerden ve dağlardan ilham alınmış. Müzenin içindeki avluda bulunan, koni şeklindeki doğal ahşap döşemeli iki dev bölme ve ahşap çatıdan duvarlar, kağıt kaplı bir çeşit lamba olan andon stili aydınlatma ile aydınlatılmış.
Müzenin çevresinde yetişmekte olan ağaçlar büyüdükçe, müzenin içindeki avluyu dışardan çevreleyecek ve Kurokawa’nın "doğa ile içiçe" teması doğanın kendisi tarafından da desteklenecek.