Kent Bisikletleri



Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, “makam” aracında...

Seferihisar sayesinde bizim de gündemimize giren “Yavaş Şehir” hareketinin kent içi ulaşımda “bisiklet”i yeğlediğini duyduğumuzdan beri “ah keşke” diyor, seviniyoruz...

Ne var ki aynı hareketin, nüfusu 50 binden az ve “sakin”liği seçen kentleri kapsamasından ötürü de bisikleti hep küçük ölçekli yerleşmelere yakıştırıyoruz...

Oysa bırakın 50 bini, 100 bini; Paris, Londra, Amsterdam gibi milyonların yaşadığı “Dünya metropolleri”nde bile bisiklet artık en çok ilgi gösterilen “toplu taşıma aracı”na dönüşmek üzere.. BBC’nin 30 Temmuz’daki Türkçe yayınında yer alan haber şöyleydi;

“Dünyada, bisiklet kiralama sistemi uygulayan kentler arasına Londra da girdi. Yılsonuna kadar kent çapında 400 ayrı noktaya yerleştirilecek altı bin bisiklet halkın kullanımına açılacak.”

Belediyeye ait “kiralık kent bisikletleri” uygulaması önceki yıl Paris’te başlatıldığında, kiralanan bisikletlerin birçoğu çalınmış… Buna rağmen belediye yönetiminin ısrarlı tutumuyla sürdürülen sisteme üye olan Parisli sayısının 15 bine yaklaştığı belirtiliyor.

Londra Belediyesi de aynı tutumu elden bırakmayınca, üye sayısı şimdiden bisiklet sayısının iki katına ulaşmış. BBC’nin haberinde şu ayrıntılar da var: “Kiralanan bisikletler 23 kilo ağırlığında ve üç vitesli. Ağırlık ve hız düşüklüğü, insanları, bisikletleri uzun süre ellerinde tutmaktan caydırma amacı taşıyor.”

Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, kiralama sistemi sayesinde kentin geleneksel renklerinde yenilenme olacağını söylüyor. Çünkü “mavi” bisikletler de çift katlı “kırmızı” otobüsler ve “siyah” taksiler gibi kentin simgesi haline gelecekler... Kendisi de evinden işyerine bisikletle giden Johnson, Londra’yı dünyanın en yaygın bisiklet kullanan kentlerinden biri yapmayı hedefliyor.

İzmirli önderler

Haberi okuyunca geçen mart ayında İzmir’de düzenlenen “Bisikletle İzmir Kültür Gezisi”ni anımsadım. Etkinliği düzenleyen “İzmir Bisiklet Derneği” basın açıklamasında diyordu ki; “Amacımız kent içi ulaşımda bisiklet kullanımının yaygınlaşmasına; alternatif ulaşım aracı olarak hatırlanmasına ve daha çok insanın bisiklete binmeye özendirilmesine katkıda bulunmak...”

Derneğin bunun için düzenlediği hafta sonu turları ve perşembeleri yapılan akşam turlarına ek olarak Bisikletle İzmir Kültür Gezisi’nin güzergâhı da Alsancak Vapur İskelesi önünden başlanmak üzere şöyle belirlenmişti: “TCDD Tarih ve Sanat Müzesi - Ahmet Piriştina İzmir Arşivi ve Müzesi - Agora ve Arkeoloji Müzesi...”

İzmirlilerin bu önderliğini bir kez daha alkışlarken sözü yine BBC’nin haberine getirmek istiyorum.

Örneğin belediye başkanının da evinden işine bisikletle gitmesi bizim kentlerimizde acaba ne zaman olabilir?

Köyde, kasabada ya da küçük bir tatil beldesinde değil, söz gelimi İstanbul’da, Ankara’da hatta İzmir’de bile bunun “olabileceği”ni düşündüğümüz anda gerçekten “uygarlaşıyoruz” demektir. Hele bir de gerçekleşiverirse, şu son günlerin siyasal söyleminde öne çıkan “güçlü ülke”, ya da “lider ülke” olmayı işte o zaman başarabiliriz...

Ya bisikletlerin çalınmasına rağmen belediyenin uygulamadan “vazgeçmeme”sine ne demeli? Nasip olursa görürüz, elbette bizde de olacaktır… hatta bir gecede tümünü bile götürebilirler… Buna rağmen yerel yöneticilerimiz “bizim millet henüz buna hazır değil” gibisinden sözler söylemeden uygulamayı sürdürdükleri anda, çağdaş uygarlığı yakalamış sayılmaz mıyız?

‘Sistem’ kısaca şöyle çalışıyor; belediyeye ait özel parklardan çok ucuza kiraladığınız bisikletlerle dilediğiniz yerlere gidiyor, işiniz bitince de dilediğiniz semtteki parka teslim ediyorsunuz… Aylık abone de olabiliyor; böylece çok daha ucuza yararlanabiliyorsunuz.

Bakalım, her yönüyle “medeni”liğin göstergesi olan bu uygulamaya hangi kentimiz “öncü” olacak? “Önce bisiklet yollarımız olmalı” demeyin; zamanla o da olur; yeter ki niyetlenip başlatabilelim...