Kent Köylüleşiyor mu?

MAHMUT BOZARSLAN-NTVMSNBC

Diyarbakır Dicle Üniversite’nce yapılan bir araştırmada, köyden kente göç edenlerin, kırsaldaki ilişki ve yaşam tarzlarını beraberlerinde getirdiği belirlendi.

Yıllar geçmesine rağmen kırsalla bağlarını koparmayan kenttekilerin bu tavrı, uzmanlara göre, fakirlik ve mafyavari oluşumlara neden oluyor.

‘Kırdan göç edenler kente ayak uydurabiliyor mu?’ Yıllardır cevabı aranan bu soru, Dicle Üniversitesi Sosyoloji bölümünün yaptığı bir araştırmaya konu oldu. Köylerinden göçeden 200 kişiyle, 3 ay süren görüşmeler yapan Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Mazhar Bağlı,
göçedenlerin geride kalanlarla bağlantılarını araştırdı.
Araştırmadan ilginç sonuçlar çıktı. Bağlı’nın tespitlerine gore, insanlar göç etseler de, geldikleri yerlerle olan bağlarını koparmıyor. Bu bağlantıların hem kırsalda kalanlarla, hem de kent merkezindeki akrabalarla sürdüğünün altını çizen Bağlı, “Görüştüğümüz insanların yüzde 20’si hala ilişkilerin sürdürüyor. Yüzde 30’una yakın akrabaları ile aynı yerde oturduklarını belirtmişler. Araştırmamıza katılanlardan, herhangi bir nedenle kırsal kesimdeki akrabaları ilişkilerinden rahatsızlık duyanların oranı yüzde 39. Araştırmada da göstermiştir ki, bağlantıların devam ettilmesi, birtakım toplumsal sorunları önleyici etken olarak gösterilebilir”
Bu ilişkilerin sürmesi ve kente taşınması ilk bakışta zararsız görünüyor. Tıpkı Diyarbakır’ın merkezinde, asfalt yolda at süren gençler ve binalar arasında tandır yapan kadınlar gibi . ‘Ama’ diyor Bağlı, ’ Bu ilişkilerin sürmesi kentleşmeyi olumsuz yönde etkiliyor.

KÖYLÜLEŞEN KENT, MAFYALAŞMAYA GİDİYOR
Kentleşmeyi olumsu etkileyen bu ilişkilerin fakirleşme ve mafyavari oluşumların artmasına neden olduğuna dikkat çeken Bağlı, “Bireyler kendine özgü davranışlara ya da mafyavari yapılanmalara gidiyor. Bunun böyle devam ettirilmesi, hızlı nüfus artışı demektir. Kırsal kesime özgü
tutumların devam ettirilmesi, istihdam alanı oluşumunu da olumsuz etkiler. Bu ilişikilerin ekonomide de devam ettirilmesi, girişim ruhunun canlanmaması, üretimin gerçekleşmememesi demektir ve bu da refaha katkı sağlamayacak, fakirleşme artacaktır”dedi.
Araştırmadan çıkan diğer ilginç sonuç ise, Diyarbakır’ın 1950’li yıllarda 6.1 olan hane başına düşen nüfus sayısının 2002’de 6.8 çıkması. Bunun anlamı da, Türkiye’de nüfus artış hızında düşme yaşanırken, burada bu oran değişmiyor. Ayrıca Diyarbakır’da metrekareye düşen insane sayısı da 0.15 olarak belirlendi. yani 100 metrekarelik bir evde 15 kişi yaşıyor.