‘Kent Merkezinden Kaçış Var’



Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Ankara Şube Başkanı Orhan Sarıaltun, başkentin ciddi anlamda bütünlükçü bir planlama sorunu olduğunu söyledi. Kızılay’ın yaşadığı sorunlara dikkat çeken Sarıaltun, “Dünyanın hiçbir yerinde bu düzeyde kent merkezinden kaçış yoktur. İnsanları konforlu bir şekilde kentimizin merkezine taşıyamadık” dedi. Orhan Sarıaltun, kurucu başkanlığını üstlendiği ŞPO Ankara Şubesi’nin geçen ay yeniden başkanlığına seçildi. Yaklaşık 8 yıllık aradan sonra ŞPO Ankara Şubesi Başkanı olan Sarıaltun, Cumhuriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı. Sarıaltun’un sorularımıza karşılık verdiği yanıtlar şöyle:

Sizce Ankara’nın en önemli sorunu nedir?

* Kentin ciddi anlamda bütünlükçü bir planlama sorunu var. Şu anda 2023 için bir Nâzım Plan çalışması yapıldı. Ancak hâlâ daha belediyenin, Toplu Konut İdaresi’nin ya da başka kurumların talepleriyle bu planda değişiklikler öneriliyor. Ankara, Cumhuriyet tarihinin başlangıcından itibaren Türkiye’ye örnek olacak imar yasalarının oluşturulduğu bir kenttir. Planlı bir başkent olması için çalışmalar başlatılmıştır.

Bu planlar şu aşamada yeterli mi?

* Hayır, bunlar Ankara’nın kuruluş aşamasıydı. Sonraki adımlar sağlıklı atılmadı. 50’li yıllarda yaşanan gecekondulaşma bunun sekteye uğramasına neden oldu. Hızla artan nüfusa, Ankara dinamik bir şekilde önden planlar hazırlayıp cevap veremedi. 80’lerin sonunda da gecekondu bölgelerini sağlıklaştırmak yerine bu alanları katlarla oya dönüştürülmesi gibi bir durum yaşandı. Özal dönemine tekabül ediyor. Bu Ankara’ya verilen en büyük hasarlardan birisiydi. Kentin planlı gelişimini ikinci olarak bu sekteye uğrattı. Onun arkasından ODTÜ’nün de katıldığı Ankara Metropolitan Alan Çalışmaları bir türlü hayata geçirilemedi.

Sonra ne oldu?

* Daha sonrasında ise müthiş bir kentsel rant ekonomisi ülkemiz gündemine geldi. Sadece Ankara’’ler insanları sokaktan kopardı. Aynı duruma Toplu Konut İdaresi’nin de son dönemde yaptığı konut bölgeleriyle yaşandı. Kentlerimizi kendi ellerimizle öldürmeye başladık. Yine buna bir bağlantı kurarak şunu da söyleyebiliriz:

Nedir o?

* Ankara’nın ciddi sorunlarından birisi de merkezi iş alanları ile kent merkezi sorunudur. Geçmişte Ulus Tarihi Kent Merkezi dedik. Arkasından Kızılay ölüyor, çöküntü alanı haline geliyor, buradan insanlar kopuyor dendi. Daha sonra da Tunalı Hilmi, Esat caddeleri, sonrasında Uğur Mumcu Caddesi ve Bahçeli 7. caddelerine sıçramalar oldu. Şimdi neyi konuşuyoruz: Çukurambar’daki sıçramayı, merkezileşmeyi... Hemen arkasından Çayyolu bölgesinde müthiş bir konut bölgesi oluştu. Sonra ise düşünülenin üzerinde nüfus yoğunluğu Çayyolu’nda merkezileşme sorununu ortaya çıkardı. Bunu AVM’lerle kapatırız diye düşünmeye başladılar. Müthiş bir AVM trafiği yaşadık ve hâlâ daha yaşamaya devam ediyoruz.

Bu durumun nedeni biraz da toplumun kazancı yüksek kesiminin Kızılay gibi alanları daha alt gelir grubuna sahip kesimine bırakıp gitmesi olamaz mı?

* Bu söylediğinizi Ulus ve Kızılay için yaşadık. Ulus, Ankara’nın sadece Cumhuriyet dönemini değil, geçmişini de içeren kent merkeziydi. İdari ve ticari merkezdi. Fakat sonraki planlamalarla yeni gelişim bölgeleri olarak hem idari hem de ticari merkez olarak Kızılay ve Bakanlıklar bölgesi seçildi, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde. Aynı şekilde Kızılay sadece idari elitin değil kent elitinin de yer seçtiği bir nokta oldu. Merkez olarak Kızılay’da gelişmeler olunca sanki Ulus halkın merkezi gibi kaldı. Çelişkili bir durum oluştu. Benzer şeyi şimdi ama biraz daha farklı yaşıyoruz. Kızılay’ın oluşumu ve gelişimi planlı olmuştu. Fakat şimdi Kızılay’ın sıkışmışlığından çıkan Tunalı, Bahçeli 7 gibi sıçramaların sonrasında AVM’ler ya da büyük toplu konut alanlarının arasına sıkışmış küçük merkezler oluştu. Konut alanı olarak düşünülmüş Çayyolu’nun çoğu yerinde bunu görebilirsiniz. Çayyolu’nda konut yerine ticari alanlar yarışıyor. Bu da ileriyi görmeden belli bir nüfusu bir yere yerleştirirken, orada yaşayan insanın merkezi kullanma ihtiyacını çözemediğimizin göstergesidir.

‘Plansızlık herkesin işine geldi’

Merkez ile ulaşım sorununu çözülememesi yani...

* Evet. Ankara’nın yıllarca gündeminde olan bir metro tartışması var. Eğer bugün Kızılay-Batıkent metrosundaki gibi bunun devamında Çayyolu aksını tamamlayabilseydik daha sağlıklı gelişmeler olabilirdi. Çayyolu’nda tam anlamıyla merkezi iş alanı, sıçramalar, garip yer seçimlerin yaşanması yerine Kızılay’ı daha sağlıklı, daha gerçek anlamda kent merkezi olarak görebilirdik. İnsanları konforlu bir şekilde kentimizin merkezine taşıyamadık. İnsanları özel araçlarıyla bırakırsanız kent içinde yaşadığı sorunlar nedeniyle kent merkezinden kopmaya başlarlar. Farklı alternatiflere yönelirler. Ankara’da yaşadığımız da budur.

Bu durum da farklı kent merkezleri doğurdu

* Evet. Dünyanın hiçbir yerinde bu düzeyde kent merkezinden kaçış yoktur. Şu an Ankara içinde ofislerin tercihini düşünün; ne kadar dağınık haldeler: Çayyolu, Bilkent, Çankaya ve Keçiören’nin belli yerlerinde bunları buluyorsunuz. Sokaktan kaçışla birlikte kafelerin sıkıntıları var. Tunalı’dan Kızılay’dan Bahçelievler’den kopuşlar oldu. AVM’ler içinde yer seçimleri var. Böyle dağınık bir süreç var. Yani yatırımcı nereyi isterse oraya gelişti Ankara. Kent idarecileri bunu yönlendirmediler, yönetemediler, istemediler... Kimse, kent yaşamının planlı bir şekilde yürütülmesini sağlama derdinde değil. Tam tersi yatırımcıların yönlendirdiği bir kent alanı oluşturmaya dönüştü. Plansızlık herkesin işine geldi. Bunu Ankara’nın çok uzun süre kaldıracağını zannetmiyorum. Bunlar ulaşım politikalarıyla, planlama politikalarıyla bu noktaya geldi.