Kentleşme Şûrası ‘Göstermelik’miydi?



“Kentleşme Şûrası’na katılmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sayın Bakan’a başarılar diliyor; emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

151 kurum ve kuruluştan 300’e yakın uzman katılımcıyla bir yıl çalışan Kentleşme Şûrası’nın 4-7 Mayıs’taki “Genel Kurul”unu bu sözlerle açan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, beğeni toplayan konuşmasını şöyle tamamlamıştı:

“Hepinize şunu hatırlatmak istiyorum; mademki uzmanlar hep bir araya geldiniz, mademki günlerce çalışıldı, mademki yüzlerce, binlerce tebliğ sunuldu ve bütün bunlar değerlendirildi; o zaman neticelerini hep beraber, artık alma zamanı gelmiştir. Bununla ilgili yasal düzenlemeler gerekiyorsa, bunların süratli bir şekilde Meclis’ten geçmesi gerekir.” (Cumhurbaşkanlığı internet sitesi)

Bu sözler henüz kulaklarımızdayken, ardı ardına ortaya çıkan yeni yasa tasarılarında ise ne görelim? Kıyı belediyelerinde imarın hükümete bağlanmasından TOKİ’nin kendi kendisine imar hakkı vermesine; ağaçlandırma yönetmeliğinde orman talanına göz yumulmasından kamu arazilerine ayrıcalıklı imar olanaklarına kadar, tümü Kentleşme Şûrası kararlarının “tam tersi” düzenlemeler...

Yani yakında Abdullah Gül’ün önüne “şûrada öngörülen” yönde değil, “sakıncalı” bulunan yeni yasalar gelecek... Sayın Cumhurbaşkanı acaba soracak mı: “Kentleşme Şûrası boşuna mı yapıldı; şûra kararları göstermelik miydi?”

Stratejik ‘Dağınık’lık

Ankara Sheraton otelinde gerçekleşen konaklamalar, yemek ikramları ve toplantılarla, yüzlerce katılımcının uçaklarla taşınarak, Cumhuriyet tarihinin belki de en pahalıya mal olan ulusal teknik çalışmasının “Türkiye’nin Ortak Aklı” tanımıyla ilan edilen sonuç bildirgesini okuyunuz...

Değişik alanlarda kurulan komisyonların binlerce sayfa tutan raporlarından süzülerek Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir tarafından kamuoyuna açıklanan bildirgede deniyor ki:

“Türkiye’de planlamada bütüncül bir bakış açısının geliştirilmesi gerekmektedir. Mevcut çok parçalı kurumsal yapı ve dağınık planlama yetkileri, yeni bir çerçeve kanunla giderilmelidir..”

İzleyen günlerde TBMM Başkanlığı’na sunulan TOKİ Yasası değişikliğinde ise dağınık planlama yetkileri bu kez “darmadağın” edilmekte, mekânsal planlamadaki parçalanma ise doruğa çıkmakta...

Yine Sayın Bakan’ın “İşte yeni stratejimiz” dediği bildirgede şu da vurgulanıyor:

“Kent planlarıyla ulaşım planları bütünleşik olarak hazırlanmalıdır...” İstanbul’da ise başta 3. Boğaz Köprüsü, kent içi oto-tüneller ve Asya-Avrupa Otomobil Tüp Geçişi ise kent planıyla bütünleşmesi bir yana, “metropoliten kararlara aykırı” olduğu için “planlara bile işlenemiyor”.

Aynı bildirgede belediyelerin imar yetkilerini “doğru” kullanmaları için de bakın ne deniyor: “Yerel yönetimlerin yetkin ve yeterli uzman kadroları arttırılmalı, kararlarda katılım, saydamlık ve hesap verilebilirliğin arttırılmasına yönelik önlemler alınmalıdır...”

Şûra bunu söylerken, kıyı belediyelerinde imarı bakanlıklara bağlatan yasa tasarısında ise katılımcılık bir yana, halkın imar planı çalışmalarını “görme”si bile mümkün değil; çünkü yasa çıkarsa planlar artık Ankara’da yapılacak! Hesap vermek şöyle dursun, bilgi bile alınamayacak...

Mimar Bayındırlık Bakanı bildirgeyi okuduktan sonra demişti ki: “Şûra kararlarının hayata geçirilmesi ve izleme süreci başlatılmış bulunmaktadır. Yaşanabilir kentler için ülkemizin bu şûra ile somutlaştırdığı ortak akla duyduğumuz inancı bir kez daha vurgulayarak kamuoyuna saygıyla arz ederiz.”

Keşke önce milletvekillerine arz edilseydi...

Yoksa onca zaman, emek, masraf ve heyecanla yapılan şûra göstermelik miydi?