“Kentsel Dönüşüme En Kötü Örnek Kağıthane ve Fikirtepe”



Kentsel dönüşüm ile ilgili herkes konuştu. Kimileri kentsel dönüşümün imkânsız olduğunu söylerken, kimileri İstanbul’u kurtaracak proje olarak tanımladı. Peki, yeni nesil konutlara imza atacak mimarlar bu süreci nasıl değerlendiriyor? Bu soruyu SPDO kurucusu mimar Sabri Paşayiğit’e yönlendirdik. Paşayiğit, kentsel dönüşüm proje yapmasına karşın süreci eleştiriyor. Yapılan çalışmaları kentsel dönüşüm değil, ‘bina yenileme çalışması’ olarak tanımlayan Paşayiğit, “Kentsel dönüşüm insanları doğrudan ilgilendiren bir konu. Çok sayıda kişim “Benim evim ne olacak” diyor.  Siyasilerde bunu üzerine oynuyor” diyor. Dönüşüm çalışmalarına başlanmadan önce atılacak ilk ve en önemli adımın planlama olduğunu söyleyen Paşayiğit, kentsel dönüşümün en kötü örneklerinin Fikirtepe ve Kağıthane’de olduğunu ifade ediyor.

Sabri Paşayiğit ile kentsel dönüşüm başta olmak üzere gayrimenkul sektörünün öne çıkan başlıklarını konuştuk.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Kentsel dönüşüm İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye’deki inşaat sektörünün ilk gündem maddesi. Siz de bu kapsamda proje geliştiren bir mimar olarak süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslına bakarsanız biz de yapılan dönüşüm projesi yok. Yaptığımız işin adı bina dönüşümü. Bu konu insanları yakından ilgilendiriyor. Herkes “Benim evim yenilenecek mi” diyor. Siyasilerde bunu üzerine oynuyor. Kentsel dönüşüm, daha önce yapılamayanların planlanarak yapılması demek. Bina yıkıp yerine yapmak değil. Bunun için bölge kararı olmalı. Süreç, “şehrin hangi bölgeleri dönüşecek?” sorununa cevapla başlamalı ve bu bölgelerin planı yapılıp, sonra bölgelere özel mimari projeler hazırlanmalı.

“Hata baştan yapılıyor”

Bize gelen projede alanlar oldukça kısıtlı. 250-500 bin metrekare, hatta daha küçükler de var. Bu alanda mevcut bina yıkılıp proje isteniyor. Yani hata baştan yapılıyor. Konu öncelikle bölge şehir meclislerinden karar verilmeli. Neresi park, neresi yeşil belirlenip mimar eline gelmeli. Çünkü ne kadar büyük ofis olursa olsun bunu mimarlık ofis yapamaz. Bu şehrin ortak karar vermesi gereken bir konu. Deprem endişesi yüzünden hızlı ilerlemek isteniliyor. ama çok yanlış yapılıyor. Sonunda gerçekten dönüşü olmayacak.

Dönüşüm projelerinin sıkça yapıldığı Kağıthane proje yapmama kararı aldım. Böyle bir dönüşüm anlayışı olamaz. Parsel bazında bin, bin 500 metrekare dönüştürülüyor. 2 arazi arasında 25-30 metre kot farkı var. Normalde oraya konut yapılmamalı. Kentsel dönüşüme en kötü örnek Fikirtepe ve Kağıthane. Zaten bu bölgeler dönüşemiyor.

Peki, Küçükçekmece’de üzerinde çalıştığınız proje için neler söylersiniz? Bu proje için de kentsel dönüşüm yerine bina yenileme diyebilir miyiz?

Küçükçekmece Belediyesi ile ortak yürüttüğümüz proje 300-350 bin metrekare alan üzerinde yer alacak. Proje Basın Ekspres ile Halkalı’nın bağlandığı noktada. Halkalıya çıkarken sağ tarafta yer alıyor. Yolun sol tarafında ise yeni site var. Bölgede problemler var. Mesela bir daire 3 kere tapulandırılmış. Projede 4 bine yakın birim var. Bölgede 1 dairesi olana yarısını kabul etti. Böylece emsal artışı yok. 1.7 ‘yi koruduk. Çünkü belediye de bu özelikle istedi.

Ofis olarak bölge için hazırladığımız ilk sunumda mülkiyet değil, bölgeyi ilgilendiren bir tasarımla çıktık. Oradaki sorunu anlatılınca bu plan değişti. Çünkü diğer türlü gerçekleştirilemeyecek bir proje olacaktı. Bizim yaptığımız alanın arkasındaki alanda dönüşüme açık. Bu anlamda diğer projeler için yol gösterici olacak. Proje için mülkiyet sorunları içinde başarılı diyebiliriz. Tabi bölge 10 milyon metrekarenin kararı alınıp bölge bölge dağıtılsa daha doğru bir proje olurdu.

Resim Galerisi Burada Görünecek
Giderek büyüyen ve iş yükü fazla bir ofis olduğunuzu biliyoruz.  

Evet, oldukça yoğun çalışıyoruz. Elimizde 16 proje var ve ofisimizde 27 kişi çalışıyor. Birkaç ayda içinde 30-35 kişilik bir ekip olmayı planlıyoruz. Sonrasında ise 50 kişiyi açmamayı düşünüyoruz.

Küçükçekmece dışındaki projelerinizden de bahseder misiniz?

Projelerimizden bahsedersek, İstanbul Zeytinburnu’nda otel ve rezidans projemiz var. 40 dönümlük alan karma proje. 420 odalı otel. 2 rezidans bloğu ve altı otelle entegre ticari alan olacak. Bu projede yeraltını çok iyi kullandık. Delta Grup ile çalıştığımız proje kapsamında bölgenin en büyük spasını planladık. Bakırköy’de otel, ofis ve ticari birimler olacak. Bununla ilgili avam projemiz hazır. Başakşehir’de 2 bin konutluk bir proje var. Sütlüce’de 120-130 odalı otel projemiz var. Florya’da 2 proje var. E-5 girişte sol tarafta yer alacak projelerin biri ofis diğeri de otel olarak planlanıyor. İstanbul dışında ise Bayburt Üniversitesi ile çalışıyoruz. Balıkesir Güre’de devre mülk otel yapıyoruz. Kayseri’de 3 otel projesi var. Bölgeyi Kapadokya seviyesine getirilmesi hedefleniyor. Bizim bölgedeki otellerimizden biri 5 yıldızlı, diğer ikisi ise 4 yıldızlı olacak. Kuzey Irak’ta da Türk yatırımcılarla bir AVM projesi hayata geçireceğiz.

Reklam Goruntulenme Bolumu

“Türk mimarisine yön verecek ustalar yok”

İstanbul’da birçok bölgede nereye dönsek bir şantiye alanı görüyoruz. Giderek büyüyen inşaat sektöründe özgür mimarlık ve özgün mimariden söz etmek mümkün mü?

Bizi yönlendiren çok fazla kriterler var ve özgün olunamıyor. Türk mimarisindeki sorun bu. Yurtdışına bakınca bazı ustalar var ve bunlar sonradan gelen mimarlara örnek oluyor. Bizde birkaç isim dışından mimariye yön veren isim yok. Bizim kimliğimizi yansıtan, farklılığı olan dil yok. Plan şemalarımız Almanya’dan ithal. Bir diğer sıkıntı ise hiç batı da projemiz olmaması. Irak, Kuzey Afrika’da gibi insanların mimari anlayışının olmadığı ülkelerde projelerimiz var. Tüm mimarlar bunu düşünmeli ve üzerine çalışmalı. Aslında tüm bu sorunlar kültürdeki sıkıntının mimariye yansıması.

Son günlerde İstanbul silüetini bozan projeleri konuştuk. Siz de şehrin merkezi lokasyonlarında proje geliştiriyorsunuz. Bu bağlamda yüksek yapılara bakış açınızı öğrenebilir miyiz?

Bu son 5 yılın durumu. 1/ 5000 kararı olmadan şehir meclisinde ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan işler. Parsel bazında yapılan işlerde emsal artışı oldukça bu böyle olacak. Çok konuşulan Zeytinburnu projesinde de bu böyle. Bu proje elbette Zeytinburnu dokusuna aykırı. Tabi bu artış yapılırken bunun silüeti bozacağının bilinmemesi mümkün değil. Bunları onaylayan kuruluşlar bunu biliyor. Olan bir binanın yıkım kararının bir anlamı yok. Görülen o ki süreç daha uzayacak.

Kara üzerinde artan yapılaşmaya bir de denize dolgu projeler eklendi. Sizin denize dolgu projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yanlış yapıyoruz ve çevreyi bozuyoruz. Denize dolgu projeler çok pratik. Herhangi bir mülkiyet sorunu yok, devlet denizin kamulaştırma problemi yok. Ama oradaki ekolojik durum değişecek. Uzun araştırma yapılmalı. Gözden kaçan noktalarda büyük problemler var. Zaten tüm sahil yollarımız denize dolgu. Dolansıyla sahilin gerisindeki mimari kaybolacak. Bunlar önemli kararlar. Birkaç kurumun vereceği karar değil. Çok zorunlu durumlarda olabilir. Yenikapı’daki dolgu çalışması meydan yapmak için. Tabi bu gerekli mi bilmiyorum ama olsa bile iyi araştırma yapılmalı. İstanbul dünyanın en eski kenti. Yenikapı’da çıkan ticari liman gösteriyor ki ilk ticaret İstanbul’da yapılmış. Çok kıymetli bir şehir. Kararlar iyi düşünülmeli. Maalesef çok hızlı karar verilip istenilen yapılıyor.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Şuan konut, ofis, otel gibi farklı konseptlerde projeler üzerinde çalışıyorsunuz. Sizi en çok heyecanlandıran projeler hangisi?

Kamusal alan insanı heyecanlandırıyor. Çünkü kentteki herkes faydalanıyor. Çevre, meydan düzenlemesi yapmak isterim. Atatürk Havalimanı taşındıktan sonra o alanda yapılaşma olmazsa çok önemli bir kamusal alan yaratılabilinir.

Sabri Paşayiğit Design Office Hakkında

Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık bölümünden mezun olan Sabri Paşayiğit ile YTÜ Mimarlık Fakültesi ile Dortmund Üniversitesi Mimarlık Yüksek Lisans programını bitiren Zafer Murat öncülüğünde, tasarım atölyesi olma iddiasıyla 2002 yılında kurulan REM Mimarlık, 2011 yılında Sabri Paşayiğit Design Office olarak ismini değiştirdi. İlk yıllarda metro projelerine ağırlık veren ofis son zamanlarda ağırlıklı olarak otel projeleri üzerinde çalışıyor. Sabri Paşayiğit Design Office yılsonuna kadar Dubai’de bir ofis açmayı planlıyor.

Mimarizm'in SPDO ile yaptığı Çat Kapı söyleşisine buradan ulaşabilirsiniz.