Konut Edindirme Yardımı'nın Tasfiyesi: Konut Yerine Sadaka

Çalışanların konut edindirme vaadiyle 1987'de başlayan Konut Edindirme Yardımı (KEY) uygulaması tasfiye ediliyor. ANAP'ın yarattığı bir ilüzyon olan KEY, 20 yıl sürüklenip heder edildikten sonra AKP tarafından bir seçim sadakasına dönüştürüldü. 4.5 yıllık iktidarı döneminde konuyu ele almayan AKP hükümeti, seçim kararının ardından alelacele yasayı Meclis'ten geçirdi.

Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair 5664 Sayılı Yasa, 30 Mayıs 2007 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ancak hak sahiplerinin örgütlü temsilcileri olan sendikalar ve emekli örgütleriyle tartışılmadan çıkarılan yasa hak sahiplerinin saptanmasından nemalandırma yöntemine kadar çalışanlar için ciddi hak kayıpları ve riskler içeriyor.

KEY kesintileri 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca 1987 yılında ANAP tarafından başlatılmıştı. Sistem kâğıt üzerinde çalışanlardan yapılacak kesintilerin bir hesapta toplanmasını, birikimlerin nemalandırılmasını ve konut edinmesi sırasında çalışana ciddi bir katkı yapılmasını amaçlıyordu. Ancak ANAP'ın pek çok fon uygulamasında olduğu gibi KEY uygulaması da fiyaskoyla ve yağmayla sonuçlandı. KEY kesintileri 1995 yılına kadar dokuz yıl süreyle devam etti. Ancak çalışanlar konut sahibi olamadan uygulama 1996 yılında durduruldu. 1999 yılında çıkarılan 588 sayılı kanun hükmünde kararname ile KEY hesaplarının tasfiyesi kararlaştırıldı ve Emlak Bankası hesaplarında bulunan KEY kesintilerinin parasal miktarı değerindeki gayrimenkul Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (EGYO) A.Ş.'ye devredildi. Ancak devredilen Emlak Bankası gayrimekullerinin ekspertiz değeri bir sır olarak kaldı. Devir sırasında Emlak Bankası gayrimenkullerinin değerinin çok yüksek tutulduğu ve böylece KEY hesaplarının zarara uğratıldığı sık sık gündeme getirildi.

6 milyon işçi ve memur
KEY hesaplarının tasfiyesini öngören yasa 1987-1995 arasında çalışmış yaklaşık 6 milyon işçi ve memuru kapsıyor. Ancak en önemli sorun hak sahiplerinin kimler olduğunun saptanması. Hak sahiplerinin sadece 1.5 milyonu saptanmış durumda. Bunlar esas olarak memurlar. Geri kalan yaklaşık 4.5 milyon hak sahibinin kaydı devletin elinde yok. Yasa öncelikle hak sahiplerinin tespit edilmesini öngörüyor. Bu aşamanın tamamlanmasından sonra ödemeler gündeme gelecek. Yasaya göre daha önce işyerleri ve kurumlar KEY hesaplarına ilişkin isim listelerini ve kesinti tutarlarını altı ay içinde tasfiye halindeki Emlak Bankası'na teslim edecekler. Banka bu listeleri EGYO'ya bildirecek. Bu listeler daha sonra Resmi Gazete'de yayımlanacak. Listede isimleri yer almayanlar üç ay içinde KEY kesintisi yapıldığı tarihte çalıştıkları kurumlara başvurarak itiraz edebilecekler.

Kanunla başlatılan bir uygulamada kendisinden kesinti yapılan çalışanların kaydını tutmayan kamu idaresi kusurludur. Bu kusurun yükü yurttaşlara yüklenemez. Devlet kesinti yapılan tarihlerde kimlerin çalıştığını SSK kayıtlarında saptayıp çıkarabilir. Milyonlarca yurttaşı istediğinde fişleyebilen devlet kendisinden alacağı olanların kaydını tutmamışsa bunu iyi niyetle izah etmek mümkün değildir. Devletin ve ilgili işyeri ve kurumların ihmali yüzünden çok sayıda hak sahibinin KEY ödemelerinden yararlanması mümkün olamayacaktır.

KEY hesaplarının en önemli sorunu düşük nemalandırmadır. Nemalandırma KEY uygulamasını başlatan 3320 sayılı yasaya uygun olarak yapılmadı. 3320 sayılı yasanın 10. maddesi ve bu yasaya göre çıkarılan uygulama yönetmeliğinin 27. maddesine göre kesintilerin Emlak Bankası'nın altı aylık vadeli mevduat faizi, devlet tahvili, Hazine bonosu ve gelir ortaklığı senetleri gibi çeşitli seçeneklerle nemalandırılması gerekiyordu. Kuşkusuz buradaki amaç birikimlerin enflasyon karşısında korunması ve reel olarak artmasıydı. Hesabın nemalandırılması görevi Emlakbank'a verilmişti. Yasanın ve yönetmeliğin hükümlerine rağmen Emlak Bankası'nın KEY hesaplarına uyguladığı nema (faiz) komik düzeylerde kaldı. Bu düşük nemalandırma sonucunda KEY hesapları eridi. Öte yandan halen EGYO'da KEY hesapları karşılığı bulunan gayrimenkullerin bugünkü değerinin ne olduğu bilinmiyor. Oysa bu, hayati öneme sahip. Çünkü EGYO'nun gayrimenkullerinin yüzde 62'si KEY hesaplarının karşılığıdır. KEY ödemeleri buradan yapılacaktır.

Ciddi kayıp yaratacak
KEY birikimleri enflasyona karşı korunmadı ve değeri tartışmalı gayrimenkule dönüştürüldü. Oysa KEY hesapları en az vadeli mevduat faizi olmak üzere devlet tahvili ve Hazine bonosu gibi seçeneklerle nemalandırılmalı ve hak sahiplerine ödenmeliydi. Yeni yasanın öngördüğü EGYO portföyündeki gayrimenkul değerinden ödeme yöntemiyle çalışanlar ciddi bir kayba uğrayacak. Yaptığımız hesaplamalar 1987-1995 arasında düzenli KEY ödemesi yapan bir çalışanın ortalama birikiminin en az
5 bin 500 ile 6 bin YTL arasında olması gerektiğini göstermektedir (Tabloya bakınız). Oysa 500 YTL gibi gayriciddi bir ödeme miktarından söz edilmektedir. Bu durumda çalışan başına en az 5 bin YTL civarında bir kayıp söz konusu olacak.

Ne yazık ki KEY serüveni devletin çalışanların birikimine el koymasının
ilk örneği değil. 1960 yılında balayan Tasarruf Bonosu ilk uygulama oldu. Bonoları alan hak sahiplerine dönemsel olarak faiz ödenecekti. Ancak kısa süre sonra, dar gelirli yurttaşlar elindeki bonoları değerinin çok altında fiyatlarla tefeciye sattı. Bonoları elinde tutanlar ise, vakti gelip bedellerini almak istediklerinde enflasyonun çok altında bir getiriyle karşılaştı.

İkinci örnek Memur Yardımlama Kurumudur (MEYAK). 1970'te memurların aylık maaş tutarlarının yüzde 5'inin MEYAK için kesilmesi öngörüldü. Ancak gel zaman git zaman MEYAK bir türlü kurulmadı, ancak kesintiler devam etti. Ve nihayet kesintinin başlamasından 12 yıl sonra, 1982'de MEYAK'ın kurulmasından vazgeçildi ve 12 yıllık kesintiler yüzde 60 faizle geri ödenmeye başlandı. Oysa sadece 1979'da yüzde 60, 1980'de ise yüzde 100'e yakın enflasyon yaşanmıştı.

ANAP döneminde ise iki yeni zorla borç alma girişimi gündeme geldi: 1987'de Konut Edindirme Yardımı (KEY) ve 1988'de ise Tasarruf Teşvik Fonu (Zorunlu Tasarruf ) uygulamasına başlandı. Geçtiğimiz yıl tasfiye edilen zorunlu tasarruf uygulamasında da bir yağma yaşandı ve gerçek değerinin yarısı kadar bir tutar hak sahiplerine geri ödendi. Şimdi ise KEY sadakaya dönüşüyor.

KEY hesaplarının tasfiyesini öngören yasa bir sadaka karşılığında KEY fiyaskosunun örtbas edilmesi ve çalışanların birikimine devletçe el konulması girişimidir. Bu nedenle yasaya karşı mutlaka hukuk yoluna başvurulmalı. Yasanın öngördüğü nemalandırma yöntemi çalışanları zarara uğratacağı için Anayasa'ya aykırıdır. Öte yandan kişisel KEY miktarlarının belli olmasının ardından bu tutarlara karşı bireysel iptal davaları açılabilir ve bu yolla nemalandırmanın yeniden yapılması istenebilir. KEY tasfiye yasası çıkarken sendikaların sessiz kalması anlaşılır değildir. Sendikalar hiç olmazsa uygulama aşamasında etkin olmalı ve nemalandırmanın yeniden yapılması için hukuksal mücadele vermelidir.

Aziz Çelik: Kristal-İş Sendikası eğitim araştırma uzmanı