İstanbul Köyü

Kuş gribi elbette çok vahim bir hastalık. Daha şimdiden ülkemizde dört can aldı bile. Kuş gribinin yayılmasının, gerek daha fazla kanatlı hayvana ve gerekse insanlara bulaşmasının engellenmesi için ciddi bir kanatlı, kümes hayvanı itlafı da devam ediyor. Kuş gribinin kolay yayılmasına yardımcı olan unsurların başında, 'köy tavukçuluğu' denen, açıkta ve sıhhi şartları kontrol edilemeyen kafeslerde kanatlı kümes hayvanı besiciliğinin ülkemizde yaygın olması geliyor.

Hastalığın esas olarak göçmen kuşlarla geldiğini biliyoruz. Göçmen kuşların konakladığı sulak alanların yakınındaki bölgeler o yüzden en büyük risk alanlarını oluşturuyor. Bu alanlarda bahçe ve evlerde yumurta ve et için yapılan tavuk-kaz-ördek yetiştiriciliği, hastalığın insanlara çok yaklaşmasına neden oluyor. Köy ortamlarında bile açıkta kanatlı kümes hayvancılığının yasaklanması konuşuluyor Türkiye'de. Devletin bakanları, 'Artık köy tavuğu ve köy yumurtası tarihe karışmalı' diye açıklamalar yapıyorlar.

Köy tavuğu, adı üstünde köyde olur değil mi? Siz öyle sanmaya devam edin. Bakın geçenlerde İstabul'un üç ilçesinde sokak arasında veya gecekondu bahçesinde beslenen tavuklarda kuş gribi saptandı. Bunun üzerine bu ilçelerde karantina ilan edildi ve belli bir yarı çap içindeki bütün kanatlı kafes hayvanlarının itlafına başlandı.

Peki sizce bu üç İstanbul ilçesinde kaç kanatlı itlaf edildi? Şimdi sıkı durun: 13 bin. Yani, İstanbul'un üç ilçesinde 13 bin tane kanatlı kümes hayvanı vardı.

Durun daha bitmedi. Bu üç ilçedeki karantina ve yoğun kuş gribi haberleri nedeniyle evlerinde, bahçelerinde kanatlı kümes hayvanı besleyen bir kısım İstanbullu, tarım il müdürlüğüne başvurarak kendi kümeslerindeki hayvanların da itlafını istedi.

Sizce kaç kanatlı kümes hayvanı da bu yolla itlaf edildi İstanbul'da? Sıkı durun, tam 56 bin 714 kanatlı kümes hayvanı itlaf edildi İstanbul'da!

Bakın, bu kentin tarihi binlerce yıla uzanıyor. Burası, Avrupa'nın kültür başkentliğine adaylığını koymaya çalışan bir yer. Burası, Türkiye'nin en büyük, en zengin, en modern kenti. Ama bu kentte son birkaç hafta içinde 56 bin 714 kanatlı kümes hayvanı karbondioksit odalarında itlaf edildi, yakıldı ve çukurlara gömüldü.

'Şehir tavuğu' ve 'Şehir yumurtası' diye bir şey yok. Öldürülen kanatlı kayvanlar, 'köy tavuğu' idi. İstanbul da bu anlamda aslında şehir falan değil, köy. Veya şöyle söylemek lazım: İstanbul, kendi içinde Türkiye'nin en geniş ve kalabalık kırsal yaşam kültürünü barındıran şehri.

Aslına bakacak olursannız 'şehir merkezi' denen yerlerin ne kadar 'şehir' oldukları da tartışmalı. İstanbul'un 'en şık semti' olan Nişantaşı'nın burnunun dibinde bostanlık alanlar, gecekondular ve köle çocuk işçilerin çalıştırıldığı konfeksiyon atölyeleri var. Tavuk da varmış, çok mu?

Ben İstanbul'un en eski mahallelerinden birinde, 100 küsür yıllık geçmişi olan 2. derece tarihi eser bir evde oturuyorum. Evimden taş atımı kadar uzakta devasa bir gecekondu mahallesi var, burada tavuk da, kaz da, ördek de besleniyor!

Evet, Avrupa kültür başkenti olacağımız yılı iple çekiyorum!