Türkiye’nin sahip olduğu pek çok tarihi zenginlik restore edilmediği için kaderine terk ediliyor. Türk İslam sanatının en özgün örneği olan 777 yaşındaki Divriği Ulucami’nin ise daha uzun yaşayabilmesi için restore edilmemesi gerekiyor.
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki yapı için bu öneriyi getiren, “Divriği Mucizesi” kitabının da yazarı olan mimar Doğan Kuban. Kısa zaman öncesine kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı’na konuyla ilgili danışmanlık yapan Kuban’ın tek isteği, Divriği’nin korunmasının klasik ihale sisteminden çıkarılıp bir an önce yerinde müzeye çevrilmesi.
Mengücekoğlulları’ndan Ahmet Şah ve eşi Turan Melik tarafından yaptırılan Divriği Ulucami ve Şifahanesi’nin özelliği, dünya üzerinde başka hiçbir yapıda bulunmayan taş işçiliğine sahip oluşu. Ahlatlı Hurremşah’ın tek başına yaptığı dekorasyonda, Türk İslam sanatının hemen bütün motiflerine yer veriliyor. Kuban, “Bu adam öyle kozmopolit bir etkiyle yetişmiş ki... Mesela İslam’da figür, hele üç boyutlu, asla yoktur. Ama onun işlemelerinde insan figürleri var. Bütün bir Türk mitolojisinin izleri; ta Sasaniler’den kalma figürler var. Bu yapı, bir özet ve bu adam da büyük bir dahi. Bu yapı için özel bir yasa gerek.” diyor.
777 yıldır ayakta olan ve Kanuni devrinden beri pek çok kez tamirat geçiren cami ve şifahane, eğer tedbir alınmazsa son demlerini yaşıyor olacak. Akla ilk gelen restorasyon tercihine mimarlar ve sanat tarihçileri sıcak bakmıyor. Doğan Kuban, “Bu kapılar dantel gibi işlenmiş, dokunulursa dökülür.” derken, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Zeynep Ahunbay da, “Bu yapı Süleymaniye ve Selimiye gibi uniq/yegâne bir dünya mirası. Diğer restorasyonlarda olduğu gibi müteahhitlere restore ettirirseniz sonuçlarına da katlanırsınız.” diye uyarıyor. İstanbul surları gibi önemli yapılarda gerçekleştirdiği restorasyonlarla referans isim olan Ahunbay’a göre, böyle bir eser için ihale sistemi toptan yanlış. “Bu çalışmaları yapacak ekip, bunların başında duracak kimseler, denetleme kurulları mutlaka bu eserin ve yapıldığı dönemin bilgilerine vâkıf olmalı. Ama belli bir fiyat sistemi var, o sisteme göre kuruşlandırılıyor. O iş için gereken donanım ve ustalığa sahip olmayan insanlar daha az fiyat verdikleri için bu işi üstlenebilirler. Bu da sakıncalı.” Doğan Kuban’ın, yapıyı özellikle de iki kapıyı bulunduğu yerde, üstlerini kapatıp belli bir iklimlendirme sistemiyle müze yapma teklifine Ahunbay da sıcak bakıyor. Bu sayede kapılardaki süslemeler de hava şartlarının etkisinden korunacak, el değmediği için zarar görmeyecek ve orijinal haliyle bulunduğu yerde ziyarete açık olacak. Bunun yanı sıra Divriği Ulucami’nin drenaj sorununun da profesyonel ekiplerce çözülmesi gerekiyor. Ahunbay, bunun için UNESCO’dan ekip ve bilgi istenebileceğini söylüyor.
Sorumluluğu Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geçen yapının restorasyonu için bakanlık 2,3 milyon YTL tahsis etti. Bakan Atilla Koç, genel olarak çalışmaların bittiğini söylerken, “Bu meselelerde Metin Sözen danışmanımızdır. O hangi metodu kabul ederse ona uyarız. Ben restorasyon yapılsın, mahallinde ve mahallindeki idarecilerce yapılsın taraftarıyım.” diye konuşuyor. Sivas Valisi Hasan Canpolat ise kimsenin elini taşın altına koymadığından yakınıyor. “İki kez ihale açtık, katılan olmadı. Her tür teklife aynı mesafedeyiz. Binanın yerinde muhafazasını, üstünün örtülmesini teklif eden bir proje de elbette katılabilir. Mali sıkıntı yok; sorun, kimsenin katılmaması.” 28 Ekim’de yeni ihale için ön yeterlilik sonuçlarının açıklanacağını söyleyen Canpolat, tüm tarafların çözüm için bir araya gelmesini istiyor.