Tescilli “kültür ve tabiat varlıkları”mızın sayısı 88 bin 945… Bunların 55
bini sivil mimarlık örneği, 6 bini de doğal mirasımız. “Sit”lerimizin sayısı ise
10 bin 381… Bunların da 8 bin kadarı arkeolojik, 1320’si doğal, 229’u kentsel,
145’i tarihi, diğerleri de “karma” sitler..
Türkiye’nin “tarih öncesi” yerleşimlerine; “uygarlıkların beşiği Anadolu”muza
ve “denizlerle çevrili” coğrafyamıza bakarak diğer ülkelerle kıyaslarsak, bu
rakamların “fazla olmadığı”nı görürüz... Örneğin kültür yaşı bize göre çok
“genç” olan İngiltere’de tescilli yapı sayısı 300 binken, imar kısıtlamalı
alanlar (sit’ler) ülkenin 1/3’ü... Fransa’da korunan yapılar 200 bin, İtalya’nın
tüm kentleri sit...
Peki, “biz” neden o denli duyarlı değiliz?
Yanıtı kimilerine göre “göçebe”liğimiz ama bu doğru değil; çünkü “yerleşik”
kültürümüzün ürünü kent dokularımız ve mimarileri dünyayı hayran bırakan
mükemmellikte... Hangi göçebe toplum bir Safranbolu yaratabilir; hangi göçerler
Divriği’deki Ulu Cami mucizesine imza atabilir?.. Örnekler saymakla
bitmez...
Korumada geri kalmamızın “temel neden”lerini, 60 yıllık “emlak rantı
düşkünlüğü”müzde aramamız gerekiyor. Ekonominin üretim yerine imar kazançlarına
bağımlı kılınmasıyla birlikte, eski evler “rant apartmanları”nın, sitler de
“yapılaşma pazarı”nın engeli olarak görüldüler. Bu egemen anlayışa rağmen
tescilli yapı ve sit sayımızın 100 bine yaklaşmış olması ise hâlâ terk
edilemeyen “koruma karşıtı imar düzeni” karşısında, önemli bir “başarı”dır... Bu
başarıda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı “Koruma Kurulları”mızın imzası
var. Hele yukarıdaki rakamların, son beş yılda yüzde 30 arttığı dikkate
alınırsa, emlak ticaretinin, siyaseti doğrudan etkilediği bu süreçte, kültür
mirasına bağlılığı “kutsama”mız gerekiyor...
Bölge toplantıları
Bakanlık işte bu başarının “emektar ve özverili neferler”i arasında
“eşgüdüm”ü sağlamak üzere “bölge”ler ölçeğinde “Koruma Kurulları buluşmaları”
düzenliyor. Sayıları 34’ü bulan kurullardan “Marmara Bölgesi”nde görev
yapanlarla, 26-28 Şubat’ta İstanbul’da gerçekleşen ilk toplantıda “uygulamalar
ve deneyimler” ele alındı...
Edirne, Çanakkale, Bursa, Kocaeli ve İstanbul’daki 7 Kurul ile Yenileme
Kurulu’nun müdürleri, üyeleri, Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nden
yetkililerin katıldıkları çalışmanın ilk gününde Bakan Ertuğrul Günay da vardı.
Müsteşar İsmet Yılmaz, Genel Müdür Ökkaş Dağlıoğlu, yardımcısı Nermin Beşbaş
tartışmaları dikkatle izlediler...
‘Kararlar’ yayımlanacak
Toplantıda Bakan Günay’ın da benimsediği “eşgüdüm öncelikleri” arasında
“Koruma Kurulu kararlarının yayımlanması” vardı. Ulusun ve insanlığın mirası
sayılan kültür ve doğa varlıkları için alınan kararlar, “herkes”i
ilgilendirdiğinden; ayrıca bu kararlara uymak yine “herkesin” görevi olduğundan;
kurul kararlarının -öncelikle- bir “e-bülten”le yayımlanmasında sayısız yarar
olduğu vurgulandı. Bu iletişim ve bilgilenmenin sağlanmasıyla kurullar arasında
yaşanan “benzer konulardaki farklı kararlar”ın azalabileceği; akademisyenlerin
kararlardan yararlanmasının kolaylaşacağı; ayrıca kurullardan yıllardır istenen
“gerekçeli karar yazımı”nın da özendirilmiş olacağının altı çizildi...
Toplantıda, “kurul üyeliklerinin belirlenmesinde açıklık” için de “katılımcı
çözümler” üretildi. Yıllardır süren uygulamada, 2 üye “YÖK kanalıyla
üniversitelerden” 5 üye de “Bakanlıkça” atanıyor; ancak, belirlenmesinde kimi
zaman “yetkin”lik yerine “kişisel/siyasal ilişkiler”in etkili olduğu yönündeki
yaygın kanılar da giderilemiyor... Kurulların saygınlığını da “yıpratan” bu gibi
kaygıları ortadan kaldırmak üzere üyelerin “katılımcı ve saydam” bir yöntemle
seçilmesi; örneğin üniversiteler, ilgili meslek kuruluşları ve uzmanlık
kurumlarından temsilcilerle oluşturulacak bir “değerlendirme komisyonu”nda uygun
görülecek isimler arasından atamaların yapılması, geniş destek buldu.
“İsteyen” uzmanların kişisel olarak da “aday”lık başvurusunda
bulunabilecekleri komisyona, eğitim ve meslek kurumları da “aday”larını
bildirebilecekler...
Planlarda katılım
Belediyelerin “sit”lerde onayladıkları koruma planlarının Koruma
Kurulları’nda “reddedilme”siyle yaşanan gerilimleri gidermek için de yine
“katılımcılık” ilkesiyle öngörülen çözüm, “ortak toplantı”lar oldu.
Planların halk adına “demokratik onay” kurumu, belediye meclisleri; “uygulama
sorumluluğu” da belediyelerde… Ancak “Koruma hukuku” ve “bilim” adına “uygun”
olup olmadıklarını belirleyen organ, kurullar... Bu nedenle, sadece imar
planları için “belediye imar komisyonlarıyla ortak toplantı”lar düzenlemek,
konuları beraber tartışarak karar üretmek, hem yersiz çekişmelere son
verebilecek; hem de koruma sorumluluğunun birlikte üstlenilmesini
sağlayacak...
Koruma Kurulları arasındaki eşgüdüm toplantıları önümüzdeki aylarda diğer
bölgelerimizde de devam edecek...