Küçük Evlerin Büyük Mimarı

B2 Evi

Tasarladığı küçücük bir köy evi bir mimarın kariyerinde hiç bu kadar etkili olmamıştır... Mimar Han Tümertekin'in Assos'ta tasarladığı B2 Evi küçüktü, sadece 6 metreye 10 metreydi ama onun mimarlık kariyeri için büyük bir adım oldu. Tümertekin, bu küçük -çünkü daha büyüğüne ihtiyaç yoktu- sayfiye eviyle üç yıl önce mimarlık dünyasının en prestijli ödüllerinden Ağa Han Ödülü'nü kazandı ve gerisi çorap söküğü gibi geldi.

Şimdi, diyelim Tokyo'da bir mimarlık öğrencisi, onun pek çok projesini biliyor ve diyelim ki B2 Evi'nin küçük bir detayıyla ilgili Tümertekin'e soru sorabiliyor. Ayrıca The New York Times güzetesi onun yine Assos'ta tasarladığı SM Evi'ne tam sayfa ayırabiliyor.

Han Tümertekin, geçen yılın başlarında, Ağa Han Mimarlık Vakfı'nın düzenlediği bir konferans için Harvard'a davet edildi. Burada projelerini anlattı. Harvard'ın hocaları Tümertekin'in projelerinden, mimarlık anlayışından etkilenmiş olacak ki bir kitap teklifinde bulundular. Harvard Üniversitesi Yayınları, bir Han Tümertekin monografisi yayımlayacaktı. Hayır denilecek bir teklif değildi bu.

Kitap hazırlıkları sürerken mimarlığın en prestijli ödülü Pritzker'in ödül töreni için dünyanın önde gelen mimarları İstanbul'da buluşur. Gelenler arasında Harvard'ın ünlü tasarım okulu Graduate School of Design'ın (GSD) mimarlık bölüm başkanı Toshiko Mori de vardır. Pritzker yemeğinde Tümertekin'le Mori tesadüfen yan yana oturur, mimarlık konuşurlar, B2'den Mori de haberdardır. Üç gün sonra Harvard'dan telefon gelir. Telefondaki isim Harvard'da etkin bir konumu olan Prof. Haşim Sarkis'tir: "Şimdi Toshiko Mori'yle toplantıdan çıktık, seni önümüzdeki dönem bir stüdyo yönetmen için Harvard'a çağırıyoruz, gelir misin?"

Teklifin şahaneliğinin daha iyi anlaşılması için Harvard'ın stüdyo yönetmek için çağırdığı mimarlardan birkaç isim verelim. Londra'daki Tate Modern'in mimarlarından Jacques Herzog, Pritzker ödüllü mimar Rem Koolhass, bir mimarlık efsanesi Peter Zumthor, Tony Friedman, Louis Mansilla, Cecile Balmond... Tümertekin teklifi hemen kabul eder.

Yönettiği atölyeyi geçen yılın sonunda tamamlayan Han Tümertekin, Harvard deneyiminin 'çok net biçimde geliştirici' bir süreç olduğunu söylüyor: "Birkaç açıdan. Birincisi atmosfer olarak müthiş bir rekabet gerginliği var. Bunun geliştirici tarafı yapabileceğin şeyler varken ve bunları yapmamışken bu ortamda yapmaya yelteniyorsun. İkincisi, çok yaygın bir yoğunluk var. Gece gündüz çalışılıyor, üretiliyor. GSD'nin mekânsal olarak üretime müthiş bir katkısı var. Çünkü bütün öğrenciler büyük bir stüdyoda bir arada çalışıyor. Öğrenci o stüdyoya adım attığında oradaki yoğun, nitelikli üretimin ruhunu hemen görebiliyor. Sabahın 02.00'sinde bile öğrencilerin yüzde 30'u çalışıyor. Müthiş bir şey bu."

Stüdyoda Han Tümertekin'in ofisi Mimarlar Tasarım'ın epey bir süredir üstünde çalıştığı İstiklal Caddesi üzerinde inşa aşamasında olan Demirören AVM'nin arsası ele alındı. Demirören grubunun sponsorluğunda İstanbul'a geldi öğrenciler, çevrede inceleme yaptılar. "Güzel tarafı 12 öğrencim de 12 farklı öneri getirdi. Hepsi bölgenin gerçeğini görerek ticari fonksiyonu içine kattı. Ama biri burada yeşil alan hiç yok dedi ve müthiş bir çatı bahçesi tasarladı. Çatı bahçesine İstiklal Caddesi'nden ulaşılan müthiş bir iç dolaşım kurguladı. Biri mesela moda okulu önerdi. Üst katlarda moda okulu, altta tekstil ürünlerinin satıldığı dükkânlar. Hepsi bölgenin gerçeğini kavrayıp onu geliştirici önerilerde bulundu."

Tehlikenin farkında
Harvard deneyimi işin bir boyutu. Tümertekin, istese de istemese de yavaş yavaş yıldız mimarlar arasındaki yerini alıyor. Yaşamının önemli bir kısmı, tıpkı yıldız mimarlar gibi seyahatlerde geçiyor. Amerika'dan gelip dünyanın öbür ucuna, Tokyo'ya konferansa gidiyor, sonra Şam'a, sonra Zagreb'e... Mesela Zagreb'de güneşli bir pazar gününde tam 2 bin 300 kişi bilet alıp Tümertekin'i dinlemeye gidiyor. Ayrıca Ağa Han Ödülü'nün büyük jürisine davet edildi. Bürosundaki artan işleri de cabası. İşlerin aksamaması gerekiyor.

Peki ama, en büyük hayali 'bina yapmadan mimarlık yapmak' olan, mimarlıkta büyük laflar etmeyi sevmeyen Tümertekin, 'yıldız mimarlar'ın gösterişli dünyasında nasıl bir yol çiziyor kendisine? "Bir tür mazbut üretim yapıyor olmak, ortalıkta bağırıp çağırarak kendimi konumlandırma eğiliminde olmamak benim değişmeyecek özelliğim, tercihim. Fakat ürününüz bu kadar ortada olunca sizin de ortada olmanız gerekiyor. Ürününüzün ortada olması sizden hep benzeri ürünler beklenmesi sonucunu doğurabilir ki, bu çok tehlikeli. Hele de geminiz güzel yüzüyorsa kendinizi bu beklentilere mahkûm edebilirsiniz."

Tümertekin, yıldız mimarlığın geliştirici yanıyla ilgileniyor. Kendisi büroda yokken büronun performansı azalmamış, hatta artmış. "Bunu görünce sizi ürküten girişimlerde bulunma güveniniz geliyor." Ayrıca kendisini dünyada çok az sayıda insanın ilgilendiği konularla ilgileniyor sanırken, çok sayıda insanın bu sorunları dert ettiğini görmek apayrı bir tatmin duygusu veriyor ona. "Görüyorsunuz ki yalnız değilsiniz. Etkileyici görüntü mimarlığına karşı harika, oturmuş, aklıselim bir mimarlık ortamı var. Çok yakında iyi yere gidecek. Şam'daki toplantıdan sonra konuşulan şey, Tokyo'da da dert ediliyor, Zagreb'de de..." diyor keyifle arkasına yaslanırken.

Tanınırlılığa paralel olarak işler de artıyor haliyle. İşte kritik nokta burası. Ama Han Tümertekin'in tavrı çok net: "Yapının ölçeğinin önemi yok. Sorun büronun ölçeğinde. Yani ben kaç kişiyle birlikte her projeyi hissederek üretebilirim. Kritik ölçek o. Projelerin fazlalığı büroyu mimar sayısı açısından büyütmeyi kaçınılmaz kılıyorsa o zaman belli bir sınır çizip orada durmaktan yanayım. Kontrolü elden bırakmamak, ama benim değil bürodaki herkesin kontrolü. Kalabalıklaşırsak bunun bozulacağından eminim. O nedenle iş reddetmeyi tercih ederim, büronun 20-30 kişiye çıkmasına. O ayrı bir yola girmeyi gerektirir ki benim yolum o yol değil."

Caddenin ritmini yansıtacak
Beyoğlu'nda İstiklal Caddesi'nde yürüyenler, bir süredir eski Saray sinemasının bulunduğu arsadaki inşaatı fark etmiştir. İşte o arsada yakında Demirören AVM yükselecek, içinde ünlü Virgin Store da olacak. Mimarlık çevreleri bir süredir Tümertekin'in ofisinin Demirören AVM için yaptığı tasarımı konuşuyor, 'Şöyle şahane şöyle orijinal' diye... Görüşmemiz sırasında proje görüntülerini gördüm, gerçekten etkileyici, konuşulduğu kadar var. Fakat yayımlanmasına Anıtlar Kurulu'ndan onay çıkmadan izin verilmiyor.

Tümertekin, Demirören AVM'yi sözle anlatmaya çalıştı:
"Bizim büro olarak herhangi bir tasarım sorununa, ilk karşılaşma anında, hızlı çözüm önerimiz çıkmaz. Şunu yapmaya çalışırız hep, tanımlanan sorunu mimari dilimizle sorulara dönüştürürüz. Oradaki sorunlardan başlıcası tarihsel doku. Fakat bu tarihsel dokunun görüntülerini almak hiçbir şekilde değil. İstiklal Caddesi'ni bir noktadan algılamaya başlamıyorsunuz. Bir ucundan diğerine doğru hareket ettiğiniz bir yer burası. Bizim yaptığımız şu: İstiklal Caddesi'nde yürürken oranın temel karakterini oluşturan tekrarlardan biri daha devam edecek. Hareket halindeyken yüzeyin varoluş şekli diğer binalardan hiçbir farkı yok.

Alışveriş merkezleri doğası gereği içe yönelik yapılardır, cephe onlar için sırttır. Oysa burada ona tahammül yok. Koskoca sağır ve hareketsiz bir cephe yaratılamaz orada. Binanın cephesi iki katmandan oluşuyor. Biri caddenin cephesi, diğeri binanın cephesi. İkisi birbirinden belli mesafede ayrı duruyor.
Dış cephe olabildiğince hareketlendirilebilecek elemanlardan oluşuyor. Böylece sonsuz değişkenlik sağlanabilecek. Ve caddenin o panayır halini (günde ortalama 1 milyon, hafta sonu 3 milyon kişi geçiyor), canlılığını binanın bütününe yayan bir ele alış var. Caddenin hareketliliği binaya, binanın hareketliliği de caddeye dahil edilmiş durumda diyebiliriz."

New York Times tam sayfa ayırdı
The New York Times gazetesi 25 Ocak tarihli sayısındaki Stil/Ev ve Bahçe sayfasının tamamını Han Tümertekin'in Assos'ta Sedef-Murat Öztürk çifti için tasarladığı SM Evi'ne (üstte) ayırdı. Tümertekin'e 2004'ta Ağa Han Mimarlık Ödülü kazandıran yine Assos'taki B2 Evi'nden de bahsedilen haberde, evlerin mimari özellikleri ve yapılış öyküleri anlatıldı.