Kullanışlı İhlaller...



Siemens Sanat, bugünlerde oldukça değişik bir sergiye ev sahipliği yapıyor: “Kullanışlı İhlaller”. Yerli ve yabancı güncel sanatçıların kamusal alanı farklı formlarda kullanarak gerçekleştirdikleri yapıtlara yer veren sergi, 26 Nisan’a kadar görülebilecek. Anlatılan bir “kamusal sanat” tarifi. Çevreyle iç içe bir sanat anlayışı karşılıyor sizi sergide. Mekânsız düşünülmüş sanat eserleri yerine, doğrudan doğruya o yere ait olması gereken yapıtlar izleyiciye sunuluyor. İngiliz sanatçı Gordon Young, sanat grupları Atıl Kunst ve Urbaneer’in çalışmalarının yer aldığı serginin küratörlüğünü Melih Görgün ve Mürteza Fidan üstleniyor. Görgün ile sergi, sergi sanatçıları, şehirleri ve mekânları sanatın bir parçası yapan anlayış hakkında konuştuk.

- “Kullanışlı İhlaller” neyin betimlemesi?

- Bu sergi, kamusal olma halleri üzerine. Kent problemi üzerine çalışırken sanatın bağdaştırıcı gücünü kullanamama, kamusal olma ya da olamama gibi konuları tartışmaya açıyor. Bireyin “kamu” olgusuna bakışı ve sanatın değiştirici gücünden etkin olarak yararlanamaması güncel bir soruna işaret ediyor. Tasarımcı ve sanatçılar da, güncel sanatın müdahale alanı olarak kamusal alana dikkat çekmeye çalışıyor. Başlık da tam bu noktada anlamını buluyor.

- Bu sergide “kamusal alan” neyi tarif ediyor?

Kamusal alan tartışmaları bugün gündemin ilk sıralarına oturuyor. Bu sergi için davet ettiğimiz sanat üreticileri ya da alan tanımını sanatla bağdaştıran gruplar, güncel bir sorun olan kamusal alan üzerinden gidiyor. Sergideki sanat oluşumları bu tarifi şu anda var olan mecralar üzerinden yapıyor. Atıl Kunst, internet üzerine yoğunlaşıyor. İronik bir şekilde oluşturdukları kendi isimleri bile bir durumun altını çiziyor; yerel bir çizgi kahramanın lafını bir durumun başlığı olarak kullanıyorlar. “Atılmak” fiili ve Almanca sanat terimini buluşturan bu sanal durum, bağlamının da iyi seçilmesiyle güçlü bir hale geliyor. Gordon Young heykelsi formları, Why Not Associates isimli bir grafik tasarım grubuyla işbirliği içinde tamamen mekân odaklı hazırlıyor. Yapıtın nesnesi heykel gibi görünse de, gerçek nesne tipografik olarak ortaya konan yeni biçimdir. Onun yapıtı çevreyle kavramsal ilişkiye girerken, tipografinin katma değerinden yararlanır. Bu açıdan baktığımızda salt bir heykel olma durumunu kuvvetlendirme kaygısından öte, heykelsi formları taşıyıcı yüzey olarak kullanmak fikri kendini belli eder. Çocukların alması gereken bilgilerin bir oyun alanı içinde tamamen yere döşenerek sunulması ya da kentlilerin Shakespeare’den alıntı bir metinden oluşturulmuş bir rıhtımda yürümeleri gibi.

- Sergide yer alan, “Oyun alanları olarak kentler” sloganıyla yola çıkan Urbaneer sanat kolektifi, kenti ve kentlileri sanatın bir parçası yaparken, bir oyuna da davet ediyor...

- Urbaneer aktif bir oluşum olarak, kentin kör noktalarını keşfettirmek için bir internet oyunu mantığını kullanıyor ve bir oyun kurgusu yapıyor. Şehir onların buluşma ve oyun kurgulama alanı oluyor. Ama bu şehirdeki altyapı, görülmeyen ya da fark edilmeyen köşeler, içine girilmemiş tüneller, yani kenti oluşturan tüm birimler Urbaneer’in hedef alanları.

Hedef kitle ise, “kentli”. Kentin sahibi olan kentli bu değerin farkında mı? Mülkiyeti kendisine ait olan bu alanı keşfetme arzusu taşır mı? Urbaneer bunlarla uğraşır ve şehir bağlamında yeniden düşünmemizi sağlar. Kamuya ait olanı kamunun üretimi üzerinden tekrar dönüştürür.