Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Neyi Korumaktadır?



Bir ülkenin veya herhangi bir kentin kimliğini ve onun tarihle olan bağını gösteren yapılar dünyanın heryerinde büyük bir zenginlik olarak kabul edilir. Tabii bu zenginlik kavramı maddi olanı değil kültürel ve insani olanı anlatmaktadır. Bu durum bir yerde medeniyet göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bugün dünyanın çağdaş ulusları, kendi atalarına ait olsun olmasın, her tarihi yapıya, anıta ve mirasa aynı hassasiyetle yaklaşır ve onu sahiplenir.

Medeniyetlerin beşiği olan ülkemiz tarihsel ve kültürel miras açısından çok zengin olmakla birlikte bunu koruma ve yaşatma konusunda oldukça yoksuldur. Bu yoksulluk zihniyet yoksulluğu ve yoksunluğudur. Neredeyse insanlık tarihiyle eş bir tarihe sahip ülkemizde, bırakın tarihin ilk dönemlerinden kalan yapıları korumayı, Cumhuriyetimizin eserlerini bile koruyamıyoruz.

Bugün ülkemizin tarihi zenginlikleri yağmalanmaktadır. Böylesi zenginliklerin değerini kavramaktan yoksun bir zihniyetin yönettiği bir ülkede, bu değerlere sahip çıkmak lüks olarak algılanmaktadır. Bu yüzdendir ki ülkemizde her geçen gün başka bir ironiye tanıklık etmekteyiz.

Hukuk kurumlarının ve politika belirleyen üst kurulların siyasal iktidarlara teşne ve onların istediği gibi çalıştırılması, geri dönülemez yıkımların oluşmasına neden olmaktadır. Bunun en son örneğini Ankara'da yaşamaktayız. Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Meclis lojmanlarının yıkılmasından sonra toplanarak bu kararı meşrulaştıran ve destekleyen, aslında infial yaratması gereken dehşet verici bir karara daha imza attı.

Yurtiçinde bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili hizmetlerin, bilimsel esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere kurulmuş olan bu kurulun, hangi mantığa hizmet ettiğini anlamak her geçen gün daha da güçleşmektedir. Kuğulu Park için Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne tecavüz yetkisi veren Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, gittikçe bir kenti hiçe sayan koruma kuruluna dönüşmektedir.

Kentin ve ülkenin tarihi yapılarını korumayan, bu yapıları yıkanları destekleyen ve yıkımlardan sonra toplanmayı gelenek haline getiren koruma kurulunun kararını kınıyoruz. Bu kararın alınış süreci ve akla mantığa sığmayan yönü bir kez daha göstermiştir ki kentimizi her şeyden evvel koruma kurullarından korumak gerekirmiş. Belediyemizi temsilen bulunan arkadaşımızın karşı oyu mevcut kararlılığımızı göstermektedir.

Ankara tarihi dokusunu kaybediyor. Kent içindeki caddeleri otobana dönüştüren, alt ve üstgeçitlerle kentin görünümünü anlamsız ve işlevsiz bir hale getiren, tarihi bina ve alanları yok ederek onların yerine "modern alışveriş" merkezleri diken ve daha göreve başlar başlamaz "sanatın içine tüküren" bir zihniyet, bugün Ankara'nın geçmişinin ve Cumhuriyetin izlerini tek tek ve fütursuzca siliyor. İçten içe Cumhuriyete karşı besledikleri kini ve nefreti haykıramayan, onun yerine Cumhuriyetin eserlerine saldıran bu zihniyet, Ankara'yı taşralaştırmıştır. Modernlikten anladığı tek şey şelale ve ışıklandırma olan bu zihniyet, tarihi olmayan bir kentin modern olamayacağını bilmeyecek kadar düşünce ve kültür yoksunu anlayışı ile köksüzlüğün ve tarihsizliğin verdiği yoksunlukla kenti çökertiyor.

Ülkemize ve kentimize sahip çıkmak için tüm duyarlı yurttaşları göreve çağırıyoruz. Bir kentin ve ülkenin tarihi kişiliğini oluşturan eserlerin yok edilmesine ve gelecek kuşakların insanlığın bu değerli mirasından yoksun bırakılmasına izin vermeyelim.

Prof. Dr. Muzaffer ERYILMAZ / Çankaya Belediye Başkanı, İç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanı