Küresel Piyasaların Demokles Kılıcı El Değiştiriyor
Emlak sektörünün son dönemde istikrar kazanması ile yumuşak iniş senaryosunu gerçeğe dönüştürmeye başlayan ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, piyasalar üzerindeki "Demokles Kılıcı"nı en azından bir süreliğine Japonya Merkez Bankası Başkanı Toshihiko Fukui'ye devrediyor. Bernanke'nin önceki gün ABD Kongre'sinde yaptığı sunum, FED'in bir süre daha gösterge faizini yüzde 5,25 seviyesinde tutacağı ve geçen yıl sonlarına doğru güçlenen faiz indirimi beklentilerinin ise yılın daha ilerleyen bölümlerine bırakılacağı öngörüsünü güçlendirdi. ABD'ye ilişkin faiz kaygılarının azalması, gelişmekte olan piyasalar açısından hâlâ en büyük risk olarak gösterilen küresel likiditenin yönünde FED'in esas belirleyici olma görevini Japonya'ya bırakacağı anlamına geliyor.
Sunumunda son 2 yıldır faiz artırımlarının arkasındaki ana unsur olan enflasyonun yavaşladığını ancak izlenmeye devam edeceğini vurgulayan Bernanke, ekonomik büyümenin güçlü bir zemine oturduğunu söyledi. Bernanke'nin ardından vadeli işlemler piyasasında haziran ayında faiz indirim beklentisi neredeyse sıfırlanırken, eylül ayı için indirim olasılığı yüzde 19'dan yüzde 68'e yükseldi.
Bernanke'nin konuşmalarından çıkan sonuç ise şu: "Emlak sektörünün gidişatını anlamak için bahar aylarını beklemek gerek, duruma göre faiz indirimi en erken bahar sonunda yani haziran ayında gelir". FED'in ABD ekonomisindeki ya da enflasyondaki küçük oynamalara çok da aldırmayıp piyasaları birkaç aylığına kendi haline bırakması küresel likidite hareketlerinde yeni bir dengenin oluşacağının işareti olarak yorumlanıyor. FED bir süreliğine olduğu yerden kıpırdamayacak ve "paranın efendisi" en azından 2007'nin 3'üncü çeyreğine kadar Bernanke değil Fukui olacak. Bu nedenle uluslararası yatırımcıların gözü ve kulağı haftaya Japon Merkez Bankası'nın (BoJ) faiz kararını açıklayacağı toplantıda olacak.
Geçen yıl temmuz ayında başlayan faiz molasından beri Bernanke'yi takibe alan piyasalar eski efendilerinin değil Fukui'nin ağzından çıkan sözlere kilitlenecek. Fukui'nin faiz artırması ya da indirmesi, küresel çapta ucuz maliyetle borçlanarak yüksek getirili piyasalara yatırım yapılması anlamına gelen "carry trade" işlemlerinin yönünü belirleyecek. BoJ'un faiz artırması halinde carry trade yapan küresel yatırımcının borçlanma maliyeti artacak ve gelişen piyasalara yönelmesinde cesaretini kıracak bir etki yaratacak.
Fukui'nin faiz hamleleri daha belirsiz görünüyor
Fukui ise bir süredir faiz artırmaması için Japon hükümetinin baskısı altında. Önümüzdeki döneme de Fukui ile geçen yıl göreve gelen Şinzo Abe hükümeti arasındaki faiz tartışmaları ve BoJ'un politik baskılara boyun eğip eğmediği damgasını vurabilir. Bu nedenle BoJ'un para politikasının ne yönde olacağını tahmin etmek FED'inkinden daha zor olacak. Geçen ay son dakikaya kadar gösterge faiz oranını artırması beklenirken 0,25'te tutan BoJ, özerkliğini koruyamadığı yönünde eleştiri almıştı. 10 yıl süren ekonomik durgunluktan çıktıktan sonra ekonominin faiz artırımı ile yeniden yavaşlamasından korkan hükümet, Fukui üzerindeki baskısını sürdürüyor. Ancak son olarak açıklanan 2006'nın 4'üncü çeyreğine ilişkin veriler de BoJ'un faiz artırımına gidebileceği beklentisini artırmaya başladı. Japon ekonomisi söz konusu dönemde beklentileri aşarak yüzde 1,2 oranında büyüdü. Bu, son 3 yılın en büyük çeyrek dönemlik büyümesi olarak gösteriliyor. Ancak kimi uzmanlara göre, ücretlerin hala yerinde sayması ve tüketici harcamalarının artmaması nedeniyle bu güçlü büyüme bile BoJ'un hükümet baskısını bertaraf edip faiz artırmasına engel olacak.
Baharda beklenen dalgalanma için gözler BoJ'da
Küresel ekonomide genellikle nisan ya da mayıs ayında yaşanan ve çoğunlukla kâr realizasyonuna yönelik dalgalanmanın bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Türkiye kırılganlıkları yüksek gelişen piyasaları etkilemesinden endişe ediliyor. Küresel likidite hareketleri ise önümüzdeki birkaç ay boyunca BoJ'dan gelecek sinyalleri yakından takip ediyor olacak. Hafta başında CNNTürk televizyonunda yayımlanan Referans Noktası programına konuk olan Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi de şu anda dünyaya en fazla likidite veren Japonya'nın para birimi yendeki hareketlenmenin dikkatle takip edilmesi gerektiğine dikkat çekmişti. Gelberi Japonya'nın para birimi yende hızlı bir değer kaybı olduğuna dikkat çekerek "Bu kaybın durdurulup durdurulmayacağı önemli bir konu. Çünkü geçen yıl Japonya, ocak-nisan döneminde likiditesini 200 milyar dolar azalttığından dolayı bir dalgalanma yaşadık" yorumunu yapmıştı.
Japonya'da düşük faizden yen cinsi borçlanarak yüksek faizli ekonomilerde yatırıp gelir elde edilmesi, kısacası son dönemde dünya çapında yen ile yapılan carry trade işlemlerinde görülen artış ise en fazla tartışılan konulardan biri haline gelmiş durumda.
Yen ile yapılan carry trade'ler öyle bir boyuta gelmeye başladı ki bu işlemler Avrupa'da emlak sektörünün bile finansman kaynağı haline geldi. Financial Times'ta dün yer alan bir analize göre Letonya ve Romanya'da mortgage kredilerinin bir kısmı Japon yeninden veriliyor. BoJ yetkililerini bile hayrete düşüren bu durumun sebebi ise elbetteki Japonya'daki aşırı derecede düşük faiz oranları. BoJ'un 0,25'lik faizi Doğu Avrupa'da ev almak için alınan mortgage kredilerinin maliyetinde yüzde 5 gibi bir maliyet avantajı sağlıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Rodrigo Rato kısa bir süre önce carry trade'in küresel piyasalar için risk teşkil ettiğine dikkat çekmişti.
Risklerine rağmen carry trade şu anda küresel likiditenin en önemli motorlarından biri olarak gösteriliyor. BoJ'un önümüzdeki hafta faiz artırması halinde carry trade daha az cazip hale gelecek ve sona ermeye başlayabilecek. Dolar ise FED'in yüksek faizi sayesinde aldığı desteği kaybetmeye başlayacak. Piyasaların ilgisi ise bir kez daha ABD'nin dev, ikiz açıklarına dönecek. Uzmanlara göre ise bu durumda doların değerinde ise yeniden bir düşüş yaşanmaya başlayabilir.
Uzmanlara göre carry trade yenin değerindeki düşüşü iyice şiddetlendiriyor. Çin'in ucuz parası yuandan sonra Japon yenindeki kan kaybı da artık küresel ihracatçı için bir risk haline gelmeye başladı. Ancak G7 ülkeleri şimdilik yen konusundaki endişelerini resmi olarak deşifre etmekten çekiniyor.