LAN ile Mimarlığın Geleceği, Konut ve Dönüşüm Üzerine



Bize LAN’ın mimarlık yaklaşımından bahseder misiniz? Neden “Network”? Disiplinlerin kesişiminden kastınız ne?

LAN mimarlığı, farklı disiplinlerin kesiştiği bir alan olarak ele alıyor. Buna ek olarak LAN doğrudan şu anlamı taşıyor: “Yerel Mimarlık Ağı” (Local Architecture Network). Bu farklı uzmanlık alanlarını, tekil projeler özelinde amaca yönelik olarak bir araya getiren küçük bir yerel ağı ifade ediyor. Çalışma yaşamımızın başında, her hafta büromuzda, fotoğrafçılar, sanatçılar, entelektüeller, film yapımcıları gibi farklı alanlardan insanlarla toplanır, yaşamı farklı açılardan bakan insanlar olarak bir araya gelir, birbirimizi dinleyerek kendimizi geliştirirdik. Bu bugün projelerimizde, içinde aynı zamanda sosyal, kentsel, biçimsel ve işlevsel bakış açılarını bulunduran bir yaklaşım geliştirmek için temel bir yöntem haline geldi.   

Bu doğrultuda projelerinizde izlediğiniz belirli bir süreç/yöntem var mı? Örneğin LAN bir konut projesine nasıl yaklaşır? Neleri sorgular? Nasıl tasarlar?

Yaratım sürecimizin altında araştırma yatıyor, bunu fikirden teknoloji aşamasına kadar karikatürize bir üslupla yapıyoruz. Bir yarışma şartnamesi ya da bir projenin ön bilgisi büromuza ulaşır ulaşmaz, mekanik bir biçimde, konum, kent, tip, işveren, ekonomik ve sosyal duruma ilişkin bize hareket noktası sunacak ve kafamızda soru işaretlerini tetikleyecek her türlü konuda ayrıntılı bir çalışma yapıyoruz. Konu üzerinde kapsamlı bilgiye sahip olmak, farklı öneriler getirmenizi, daha önce dile getirilmeyen taleplere yönelik senaryolar üretmenizi ya da kentin geçmişine ilişkin temel sorunlara sözkonusu proje üzerinden yaklaşabilmenizi sağlıyor. Konut projeleri ise bizim için farklı senaryolar hayal etme ve bunun mekânda uygulama fırsatı anlamına geliyor.

Bégles’deki konut projesi buna için iyi bir örnek. Proje bütünüyle yenilenme aşamasında olan bir alanda bulunuyor. Bu proje hem bizim için hem de yatırımcı için bir kumar niteliği taşıyordu. Projenin bulunduğu konum, büyük bir istasyonun yakınında olması ve gelişmiş ulaşım altyapısına karşın yatırım açısından riskli bir bölgeydi. Bölge için geçerli planlar düşük yoğunluklu bir banliyö yerleşmesi öngörüyordu. Bizse Bordeaux kentinin bizce hafife alınan bu bölümünün kısa zamanda canlanacağına inandık. D biçimli plan, alandaki bu isteksizliği aşabilmemiz için bir olanak sundu. Bu plan dahilinde, şimdilik boş bırakılacak ancak ileride yeni birimlerin eklenmesi ya da var olan dairelerin genişletilmesinde kullanılacak alanlar yarattık.

Henüz yapım aşamasında olan proje şimdilik aralarında boşluklar bulunan bir dizi konteyneri andırıyor. Bu boşluklar şimdilik kış bahçesi olarak kullanılacak. Gereksinim olduğunda ise genişleme için kullanılabilecek. Yapı, bu biçimde %30 büyüme olanağına sahip.

Konu Başlıkları Burada Görünecek


Bize “27” projenizden bahseder misiniz? Ne yapıyorsunuz? Nasıl yapıyorsunuz? Hangi aşamadasınız?

27 daha çok süreç içinde kendi kendini tanımlayan bir proje. Projeyi, çağdaş Avrupa mimarlığının kalbine yapılan ve sürekli değişim içinde olan bir yolculuk olarak tanımlayabiliriz. Proje ekibi bir film yapımcısı, bir tasarımcı ve ikimizden (LAN-Umberto Napolitano ve Benoît Jallon) oluşuyor. Birlikte Avrupa’nın geleceğini inşa eden insanlarla tanışmak üzere yolculuk ediyoruz. Bu projenin altında yatan soru, mimarlığı ve mimarların uzmanlıklarını sosyal, politik, ekonomik ve ekolojik bağlamda kapsıyor: kendini mimarlık üzerinden ifade edecek bir Avrupa kimliğinden bahsedilebilir mi? Tanıştığımız mimarların benimsediği, Avrupa’ya ilişkin ilke ve beklentiler neler? Sürmekte olan ekonomik krizle birlikte ne tür zorluklarla karşılaşılıyor?

Bugüne dek, İspanya, Portekiz, İtalya, Belçika, Danimarka, Slovakya ve İrlanda olmak üzere yedi farklı ülkeye gittik. Bu geziler boyunca sanatçılar, mimarlar, entelektüellerle söyleşiler yaptık, fotoğraflar ve filmler çektik. Bu yıl projenin son yılı olacak. Programımızda geriye kalan bütün ülke ve mimarlık bürolarını ziyaret etmeyi planlıyoruz. Sonunda ise bütün görüşmelerimizi, bütün deneyimi ve keşifleri elde ettiğimiz görsel malzemeyle birlikte bir belgesel haline getirmeyi amaçlıyoruz.

    
Bu proje bağlamında, şimdiye kadarki elde ettiğiniz sonuçlara ilişkin ne söyleyebilirsiniz? Avrupa’da çağdaş mimarlığı izleyen bu projenizden yola çıkarak, bugün çağdaş Avrupa mimarlığının ya da “Avrupa mekânı”nın konu başlıkları olarak neleri sıralayabiliriz? Yoksa böyle bir genelleme yapılamaz mı?

Ekonomik kriz, çevresel farkındalık yeni sosyal yapılar, Arap ülkelerindeki demokratik devrimler... Bütün bu koşullar altında Avrupa’nın, yeniden kurgulandığı bir kırılma noktasında olduğumuza inanıyoruz. Eğer toplumsal yapıdaki değişimlerin ve teknolojik gelişmelerin tarih boyunca mimarlığa yansıdığını kabul ediyorsak, şu an mimarlıkta yeni bir şeylerle karşılaşmak için bütün koşulların olgunlaştığını da söyleyebiliriz. Mimarlığın temelleri çatırdamış durumda ve artık mimarlık üzerine yeniden düşünmek gerekiyor. 27 projesine bizi sürükleyen düşünce de bu oldu. Bu alanda yalnız olmadığımızı bilmek ve ötekilerin bu durumun ne kadar farkında olduğunu, ne yapmakta olduklarını öğrenmek istedik.

Türkiye’de bugünlerde gündemi en çok meşgul eden konulardan biri kentsel dönüşüm. Tartışmalar sürse de, kentlerin büyük bölümünü kapsayacak bir “yeniden yapım”dan söz ediliyor? Bu akla ister istemez Haussmann Planı’nı getiriyor. Sizler Paris merkezli bir mimarlık bürosunun kurucularısınız. Sizce yeniden yapım ya da dönüşüm nedir? Ne olmalıdır? Mimarlık için ne ifade eder?

Yeni yapı tasarımları ile birlikte yeni bir mimarlık ve çevre arasındaki karşılıklı değişim, sosyal, ekonomik, ekolojik, kültürel olmak üzere uzun ya da kısa vadede farklı açılardan ve farklı zaman dilimleri için gözlemlenebilir. Sosyal açıdan baktığınızda yeni bir karışım yeni bir kullanıcı profili bir bölgenin çehresini değiştirebilir. Yeni bir ekonomik olanak, bölgeye yeni sakinler getirebilir; yeni genç bir nüfus uygun koşullar sağlandığında ilk konutlarına bu bölgede yerleşebilir. Bunu bir anekdotla örneklendirebiliriz. EDF Arşiv Merkezi projesinin son aşamalarında, yakındaki Bure’den gelen köylülerin burada güneşin batışını izlemek için toplanmaları bizi çok etkilemişti. Bizim için bu mimarlığın sosyal ilişkileri besleyebileceğini gösteren iyi bir örnekti.

Belirli projelerin bir tür saklı potansiyeli açığa çıkarabileceğini düşünüyoruz ve dünyanın artık ziyan edilecek hiçbir şeyinin olmadığına inanıyoruz. Tek bir doğrusu olmaksızın ya da tek bir ölçütle doğruluğunu kanıtlamaya gerek olmaksızın, alternatif bir alan, farklı bir strateji ortaya çıkaracak üzerine düşünülebilecek her türlü olanağı deniyoruz. Bizim dönüşüm konusundaki stratejimiz, geçmişe ilişkin bütün kimlik öğelerini ve özgün nitelikleri silen agresif bir geçişten çok çıkış noktasını o yerden alan, sabırlı ve isabetli bir okuma ile desteklenmiş duyarlı bir geçiş diyebiliriz.

Bu yöntem bazı açılardan Haussmann’ınki ile benzerlik gösteriyor. Fransa’da Haussmann yapıları “genel yapılar” olarak nitelenir. Çünkü birçok farklı işlev için uyarlanabilirler. Eğer bir inceleme yaparsak Paris’te bu tür bir yapının yapıldığından beri en az beş kez işlev değiştirdiğini görürüz. Haussmann mimarisindeki strüktürel basitlik, net düzenleme, iyi güneşlenme bizimde projelerimizde olmasını amaçladığımız özelliklerden.

Bu haber, Konut Konferansı Gazetesi 2012'den alınmıştır.