Londra - 2008

21. yüzyıl dönümünde Londra, dünya kentleri arasındaki en kozmopolit kentti. Her kıtadan göçmenleri kendisine bir mıknatıs gibi çekmekteydi. Nüfusunun düzenli azalışı tersine döndü ve kent yeni yeniden inşa dönemine girmek zorunda kaldı. Eğer Londra bir zamanlar dünyanın ilk modern sanayi ekonomisinin başkenti idiyse, şimdi de dünyanın ilk post-endüstriyel ekonomisinin önde gelen merkezi olduğu rahatlıkla ileri sürülebilirdi.

İngiltere'nin sanayiden vazgeçmiş olduğunu söylemek doğru değil, ama rutin üretimin büyük bir kısmı Çin'e kaydı ve bu da tasarımcılarının yetenek ve deneyimlerinin daha ne kadar işe yarayacağı sorusunu gündeme getirdi. Bu durum ayrıca bizi, ulusal kimliklerin tasarımın çağdaş bağlamı içinde ne kadar anlamlı olduğu sorgulamasıyla da karşı karşıya bıraktı. 1960'larda İngiltere'de gerçekleştirilen mükemmel bir tasarımın açık şekilde taklidi olan yeni Mini, günümüzde Alman sahipli bir fabrika tarafından üretildi. Aslında özgün Mini tasarımı da , yüksek performans sorununa getirdiği parlak teknik çözümü, Türkiye doğumlu olan ve genç yaşta Londra'ya gelen bir Yunanlının, Alec Issigonis'in çalışmasına borçluydu.

 

 

 

 

 

 

Londra günümüzde, hemen her alanda çalışan yaratıcı tasarımcılarla dolu. Bu isimler, mimari, grafik tasarım ve ürün tasarımının yanısıra, Fransız ya da İtalyan şirketler büyük markaların birçoğuna sahip olsalar da moda alanında da varlık gösteriyorlar. Özgür bir kültürel iklimin ve geçmişten gelen köklü tasarım eğitimi geleneğinin etkisine kapılan yeni kuşakların başarılarının devam etmesi de, hiç şüphesiz, bu nitelikleri koruyup koruyamayacaklarına bağlı.