Son yıllarda turizme verilen önemle birlikte tarihî eserler için Türkiye genelinde topyekün bir restorasyon çalışması başladı. Bir taraftan eserler ve mekânlar bakıma alınırken diğer yandan yerli ve yabancı turistlerin buralara gelmesi için tanıtım kampanyaları düzenleniyor. Ama altyapı eksikliği, restore edilen mekânların çevrelerindeki çarpık yapılar, tarihî mekânları gölgede bırakıyor.
Örneğin Konya’da Mevlana Müzesi ve Camii, dünya çapında tanınan ve ziyaret edilen bir yer olmasına rağmen tam karşısındaki çarşı son derece çirkin, haliyle ziyaretçilerin zihninde olumsuz bir tablo çiziyor. Yine eşsiz güzelliğe sahip Kapadokya’daki peribacalarının eteklerinde teneke ve tahta yığını barakalar, pejmürde dükkânlar ziyarete gelenleri rahatsız eden bir diğer örnek. İstanbul ise, tarihî ve mimarlık dehası eserlerinin çevresindeki tabelalarla dolu ve hiçbir estetiği olmayan yapıları ile çelişkiler kenti imajını kuvvetlendiriyor.
Turizm şirketi yöneticisi Barış Çayla, “Mimarlık dehası olarak gösterdiğimiz müzelerden, anlattıklarımızdan çok etkilenerek çıkan turistler, birkaç adım ötedeki çarpık binaları ve tabela kirliliğini görüyorlar. Çelişki içine düşüyorlar.” diyor. Çayla, tarihî eserlerin restore edilmesinin yeterli olmadığını, çevresinin de o dokuya uygun şekilde düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Çayla, bu sözlerini “turistler çirkin yapılar görmesin” düşüncesiyle söylemediğini; “Vatandaş olarak kendim için istiyorum. Biz kendimiz için daha düzgün ve estetik mekânlar istemeliyiz.” sözleriyle açıklıyor. Yerli ve yabancı turistlerin yoğunlukla gittiği buralarda çarpık ve çirkin yapılaşmanın sebebi maddi imkânsızlık mı, yoksa ilgisizlik mi? Ya da estetik kaygıları unutmak mı?
Tarihimizi bizden önce keşfettiler
Türkiye’deki zengin tarihî birikimi yabancı araştırmacılar ve seyyahlar bizden çok önce keşfetmiş. Türkiye’nin merak alanı içine girmesi ise bu seyyah, araştırmacıların yazdıklarıyla mümkün oldu. Beldelerine ya da şehirlerine ziyarete gelen bu yabancılara yaptıkları derme çatma tezgâhlarda içecek satan, kasaba lokantasından bozma restoranlarda yemek veren yerli halk, turizmden bu şekilde kazanç elde etti uzun yıllar. Ancak son yıllarda turizmde Türkiye daha bilinçli hareket etmeye başladı. Fakat bu konuda bir standart ve denetim olmadığı için tarihi ve turistik yerlerin çevrelerindeki alışveriş yerleri ve binalar estetik değil, bölgenin dokusuyla uyuşmuyor. Barış Çayla, bu durumu kültürel seviyenin düşük olmasına bağlıyor ve “Güzel ve modern bir dükkânda daha çok satış yapabileceklerini düşünseler sorun ortadan kalkacak; ama yapmıyorlar.” diyor. Bu durumda hem Kültür ve Turizm Bakanlığı’na hem de il yöneticilerine büyük iş düşüyor. Bunu fark eden birçok belediye de tarihî mekanların çevrelerini de düzenlemek için projeler hazırlıyor.
Tarih değil bugün de yenilenmeli Bursa bu anlamda Türkiye’nin birçok iline örnek teşkil edebilecek bir şehir. Osmanlı ve Bizans kalıntılarının yoğunlukla olduğu Osmangazi Belediyesi, sınırları içinde bulunan bin 800’ün üzerindeki yapıyı restore etme seferberliği başlattı. Belediye Başkanı Recep Altepe, çalışmalarının sadece tarihi eserlerin restoresi olmadığını, kentin çehresini de değiştireceklerini söylüyor. Bu çerçevede restorasyonların yanı sıra bu mekânların çevrelerindeki çarpık yapıları yıkıyor ya da düzenliyorlar. Ulu Cami, Yeşil Türbe gibi eserlerin çevrelerindeki binalar boyanmış, dükkânlar yenilenmiş, tabelaları tarihî dokuya uygun hale getirilmiş. Yeşil Türbe’den ‘Saltanat Kapısı’na kadar uzanan geniş cadde üzerinde birkaç saatlik gezi için gelen ziyaretçilerin bir şeyler yiyip içebileceği şık mekânlar var.
Esnafla konuşuyoruz, restorasyon ve yenileme çalışmaları yapılmadan öncesine göre ziyaretçilerin sayısının arttığını, satışlarının da daha iyi olduğunu söylüyorlar. Tarihî mekanların restore edilmesinin, bakımının yapılmasının tek başına yeterli olmadığını fark eden Konya’da da belediyeler bu amaçla projeler hazırlıyorlar. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Mevlana Müzesi ile tarihi Alaaddin Tepesi arasını trafiğe kapatan ve oradaki çarpık yapıları düzenleyen bir proje hazırladıklarını, buralardaki alışveriş yerlerini düzenleyeceklerini söylüyor.
Standart getirilmeli Ersin Baran (turist rehberi):
Tarihî ve doğal güzelliklerimizin değerini yeni anladık ve bakımına başladık. Bakımları bittikten sonra ise etrafının da güzel olmasını istiyoruz. Ama mevcut dükkânlar, lokantalar, satıcılar illegal bir iş yapmadıkları için dirençle karşılık veriyorlar. Bunun çözümü uzun süredir bu işi yapanlarla anlaşıp bir standart getirip düzelmektir. Zira yeni yapılacak düzenlemenin bölgenin özelliklerine uygun olması gerekiyor.
Tuvaletler çok kötü Barış Çayla (Retur yöneticisi):
Örneğin Sultanahmet Camii’ne gittiğimizde, tuvaletini kullanamıyoruz. Biz turizmcilerin en büyük sorunu tuvaletler ve tarihi-turistik mekanların çevrelerindeki çirkin yapılar. Bir mekânı ziyaret ediyorsunuz, çıkışta resmen size bir şeyler satmak için saldırıyorlar. Ecdat arastalar yapmış, şimdi bakıyorsunuz tarihî ve turistik yerlerin çevrelerindeki yapılar çok kötü.