Marmaray’da Kaçan Fırsat!



İşte Korhan Gümüş'ün o yazısı...

Marmaray'da Kaçan Fırsat

Marmaray Yenikapı İstasyonu’nun girişine “arkeolojik kazılar nedeniyle Marmaray projesinin beş sene gecikmiş olduğu” yazılı bir pano yerleştirilmiş. Panonun altında Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD’nin imzaları var. Bu panodan anlaşıldığı kadarıyla yöneticiler kentin binlerce yıllık tarihine ışık tutan arkeolojik kazıları “zaman kaybı” olarak değerlendiriyorlar.

“Aslında Marmaray 29 Ekim 2013’e kalmayacaktı. 2010’e yetişebilirdi. Bize gecikmek yakışmaz, ertelemek yakışmaz. Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı diyerek önümüze engeller koydular. Bunlar mı önemli, insanlar mı önemli? Yok koruma kuruluydu, yok yargıydı bunlara takılıp kaldık. Üç sene bizi engellediler. Marmaray’ın işletmeye açılamaması değil maddi kaybı da ciddi noktada. Bundan sonra engel mengel tanımıyoruz, bedeli ne olursa olsun!”

Bu sözler de Başbakan Erdoğan’a ait. Bu açıklamadan da anlaşıldığı üzere Marmaray kazılarında gerçekleşen arkeolojik keşifleri önemsemediği, boş yere zaman kaybedildiğini ve kaynakların heba edildiğini düşündüğü görülüyor. Koruma kurulları, yargı kararları, üniversiteler, bilim insanlarına karşı öfkeli. Onları “çevre, kültür mirası gibi konuları bahane ederek” projeleri engellemeye çalışan kesimler olarak görüyor. Arkeolojik çalışmalar bahane edilerek halka hizmetin engellendiğine inanıyor. Şehri müteahhitlerin geliştirdiği projelerle imar edilebilecek, altyapı hizmetleriyle modernleştirilecek bir nesne olarak gören bir zihniyet dünyasının içinde yaşıyor. İstanbul için başka bir gelişme modelinin olabileceğini düşünmüyor. Şehri karmaşık ilişkiler sistemi olarak geliştirebilecek ve yönetebilecek bir deneyimin olabileceğine ihtimal vermiyor. Ulaşım kararlarının kültür mirasının korunmasını, istihdam ve üretim yapısını, sosyal hizmetleri ilgilendirdiğini fark etmiyor.

O zaman bizim de ona şu soruyu sormamız gerekmiyor mu?

Eğer söylediğiniz gibi arkeolojik kazılar için beş sene beklendiyse bu süre Marmaray’ın şehircilik ve mimarlık unsurlarını geliştirmek için mükemmel bir fırsattı. Bu süre içinde transfer merkezleri ve çevreleri, etkilenecek alanlar için yönetim planları, örgütlenmeler ve projeler geliştirilebilirdi. Madem böyle bir fırsat vardı, yöneticiler olarak görevinizi neden yapmadınız? İstanbul halkını boş yere beş sene neden oyaladınız? Yapa yapa (çevresiyle, işleviyle hiç mi hiç ilişkisi olmayan) “kalemtıraş” gibi binalar inşa ettirdiniz.

İstanbul halkı olarak bizim de bunun hesabını sizden sormaya hakkımız yok mu?

İstanbul halkı olarak kazılarda arkeologların nasıl özveriyle ve heyecanla çalıştıklarını hepimiz gördük. Gecelerini gündüzlerine katarak çalıştılar. Marmaray’da mühendisinden işçisine, yabancı uzmanlara kadar herkes işini özveriyle yaptı. Onlara teşekkür borçluyuz. Peki, karar vericiler olarak siz ne yaptınız? Şehrin binlerce yıllık geçmişine ışık tutan arkeolojik kazıları bir engel, zaman kaybı olarak görmeniz yönetim zihniyetinizi ele veriyor.

İstanbullular olarak projenin geliştirilmesi için yaptığımız işbirliği taleplerine burun kıvırdınız. UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin önerilerine kulaklarınızı kapattınız. Elinizde sınırsız imkânlar olmasına rağmen şehrin yeni kamu alanlarını oluşturacak transfer merkezleri için hiç yenilik geliştirmediniz. Marmaray’ı İstanbul için bir fırsata çeviremediniz. Üsküdar Meydanı’nı rezil ettiniz, Yenikapı’da uyduruktan projeler yaptırdınız. Görevinizi yapmadığınız için zamanını, heyecanını, gecesini, gündüzünü bu işe adayan insanların emekleri çöpe gitti. (Kazılarla hiç ilgisi olmayan istasyonlardaki projelendirme felaketine hiç değinmiyorum bile.)

Bu projeyi yönetebilecek bir deneyime sahip olmadığınız yaptıklarınızdan belli oldu. Uygulama aşamasına gelindiğinde, Yenikapı’da Büyükşehir’in iki ana metro hattının başlangıç noktasını oluşturan istasyonla, Marmaray’ın ana transfer merkezi arasında bir ilişki bile kurulmamıştı. Aralarında 800 metre mesafe bulunuyordu. Neyse ki arkeolojik kazılar sonucunda Marmaray istasyonunun yeri değişti de İstanbullular “transfer” için bu mesafeyi koşmaktan kurtuldular. Yalnızca bu değişiklik için bile İstanbullular olarak arkeologlara teşekkür borçluyuz.

İstanbul’un geleceğini etkileyecek bu projeyi müteahhitlik mantığı ile yönetmeye kalktınız. Şehri zenginleştirecek böylesine önemli bir fırsatı heba ettiniz.

Marmaray’ın her istasyonu bir kimlik kazanabilir, içi ayrı bir mimari esere dönüşebilirdi. Böylece istasyonlar, transfer merkezleri kente yepyeni bir ruh kazandırabilirdi. Böylesine önemli bir şehircilik deneyimi için yönetim planları hazırlanabilir, yarışmalar yapılabilirdi. Ulaşım projeleri ile İstanbul için önem arz eden kültürel mirasın korunması, üretim ve istihdam koşullarının iyileştirilmesi, yaşam çevrelerinin niteliğinin geliştirilmesi arasında bir ilişki kurmadınız. Şehrin ana ulaşım şebekesinin omurgasını oluşturacak bu proje eğer iyi yönetilseydi, kamusal alanlarının yeniden yapılanmasında, nitelik kazanmasında işlev görebilirdi. Oluşan rant kente geri dönebilirdi. İstanbulluların yaşam çevresi daha nitelikli, daha renkli hâle getirilebilirdi. Kendi çıkarlarınızı, küçük dünyanızı korumak için Marmaray’ı şehir için bir fırsata çevirebilecek yönetim deneyimini, yaratıcı çabaları İstanbul’dan, İstanbul halkından esirgediniz.

Bunları söylüyor olmak bana acı veriyor. Bu fırsatın kaybedildiğine üzülüyorum. Ama bundan sonrası için umutluyum. Eminim ki İstanbul halkı İstanbul’u son kullanım tarihi çoktan geçmiş yönetimlerin pençesinden kurtaracak.