Meğer ''Dubai Towers''ın dönerek yükselmesini ''estetik'' bulanlar da varmış!..
Özellikle ''gökdelen karşıtı'' görünmeden eleştirmeye özen gösterenler, ''çağdaş mimarlık'' söylemine sığınarak diyorlar ki; ''Özgün bir formu reddetmek tutuculuktur; ama yer seçimini tabii ki tartışmalıyız...''
Oysa, 300 metrelik Dubai kulelerinin gazeteleri ve ekranları kaplayan ''burgu'' mimarisini yaratan ''estetik kaygı'' değil... Hele, söylendiği gibi Veliaht Prens El Maktum 'un İstanbul için kurduğu masumane bir ''hayal'' ise hiç değil...
Dubaililere ilk önerilen Kartal 'daki eski çimento fabrikası arazisi yerine Levent tepelerinden bulutlara tırmanılmak istenmesindeki amaç; ''Marmara'dan Karadeniz'e kadar görünecek en geniş Boğaziçi panoramasına, en yüksekten bakabilecek, en ayrıcalıklı'' kuleleri yaratmak...
Bunların, her tarafa ''dönecek'' şekilde göğe yükselmelerindeki amaç ise ''en pahalı'' manzarayı görebilen ''en fazla sayıda daire ve ofis'' in pazarlanmasını sağlamak...
Yani, aslında sapına kadar ''işlevsel'' bir proje...
Niyeti ''bozuk'' olduğu için de ''pazarlama resimleri'' ndeki onca ''ışıltılar'' a rağmen, sanatsal güzellikten yoksun, ''rüküş'' bir görüntü sergiliyor...
Dahası, aynı zamanda ''mimari intihal'' suçunu da işleyemeye aday görünüyor...
Calatrava'nın ''Dönen Vücut''u
Çünkü ''benzer'' bir amacın ''aynı'' mimarisi, İspanyolların ''küreselleşen'' mimarı Santiago Calatrava'nın imzasıyla İsveç'te gerçekleştirildi.
Anımsanacağı gibi, İstanbul'un önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna , üstelik kimi hocalarımızın da tavsiyesiyle Calatrava'yı davet ederek Haliç'e bir ''metro köprüsü'' tasarlamasını istemişti. Ancak, proje bedeli neredeyse inşaat parasına yaklaşınca, onca methiyelerin ardından bir daha adını anmamıştı...
Aynı mimarın, İsveç-Danimarka sınırında bulunan Malmö kentinde, tarihi Oresund limanına ve deniz manzarasına oranın ''en yüksek'' yapısından bakabilecek en fazla sayıda daire elde edilebilmesi için ''spiral'' şeklinde tasarladığı ''Turning Torso'' (dönen vücut) adındaki 54 katlı yapısı, geçen aylarda tamamlandı.
Yaklaşık 170 metreyi 90 derece dönerek yükselen binadaki daireler, gün içinde güneş ve deniz manzarasını ''birlikte'' görme olanağına sahip olduklarından, insanın değişik yönlere ''vücuduyla dönerek'' bakmasından esinlenilmiş...
Dönek 'İmza'lar...
Dubai Holding'in de bu ''dönek'' binanın hemen aynısından ''iki tanesini'' yaklaşık ''iki misli'' yükselterek İstanbul'a dikmek istemesi, mimarlıkta ''taklitçilik'' le birlikte ''imzacılık'' tartışmalarını da yeniden gündeme getiriyor.
Turning Torso'nun daha ''fikir'' aşamasından başlayarak mimarı açıkça belli iken, Türkiye'ye ''yeni bir kültürü öğretmek'' iddiasındaki Dubai Kuleleri'nin hangi mimarlar tarafından tasarlandığı ''meçhul''... Dahası, Türk yasalarına göre proje ve uygulama sorumluluğunu hangi ''yerli'' (!) mimarımızın üstleneceği de...
Çünkü, TMMOB yasası ve diğer ilgili mevzuat, henüz AB hukukuna uyarlanmadığından, Türkiye'de inşa edilecek her binanın proje ve uygulanmasından ''Türk mimar ve mühendisleri''nin sorumlu olması yönündeki zorunluluk, Dubai Kuleleri için de geçerli...
Nitekim bugüne dek yabancı mimarların tasarımı olarak gerçekleşen kimi binalarda, bu yasal engelin aşılması için projelere adları ''danışman'' olarak yazılan ''imzacı'' mimarlardan yararlanıldı.
Şimdi Dubaililer de inşaat ruhsatı alabilmek için asıl mimarı ''meçhul'' olan ''intihal proje''lerine imza atacak Türk mimarlar bulmak zorundalar....
Bakalım, böylesi ''dönek'' gökdelenler için meslek etiğinden ve ulusal onurdan ''dönecek'' mimarlarımız kimler olacak?