Mermer, Doğu ve Güneydoğu...

Klasik bir teknik tanımlamayla "blok verebilen", cilalanıp parlatılarak başta yapı malzemesi olmak üzere piyasada satılabilen her doğal malzeme mermerdir.

Mermerin değeri her geçen gün artıyor. Bu nedenle mermerle ilgili arama çalışmaları ile birlikte sektördeki yatırımlar giderek artıyor. Dünya rezervlerinin üçte birine sahip olan Türkiye'de mermercilik özellikle son yıllarda gelişme ivmesi kazandı. Antalya, Denizli, Amasya, Sivas, Elazığ, Malatya, Diyarbakır önemli mermer bölgeleri arasındadır. Bölgemizde Elazığ; Vişne, Dragon bej, Telatin bej, Tiger bej ve Hazar pembe gibi daha da sayabileceğimiz türde mermer çeşitlerine sahip önemli bir bölgemizdir. Bu bölgenin önemi dünyaca değeri bilinmektedir.

İşte Doğu ve Güneydoğu'da böyle bir potansiyele sahip firmalar olarak sektöre gelişme ivmesi kazandırmakla birlikte istihdam ve katma değer yaratıyoruz. Bizler bunları yaparken veya yapmaya çalışırken dünyada oturmuş muadil mermerlerle fiyat açısından rekabet etmek zorundayız. İran'la, Mısır'la, İspanya ve diğer ülkelerle rekabet etmeliyiz. Ancak Türkiye'deki bürokrasi açmazı, yanlış politika ve yönetmelikler yüzünden rekabet şansımız azalıyor.

Çünkü çeşitli nedenlerle zamanında üretemiyoruz. Yüksek girdi nedeniyle kar marjımız çok düşüyor. Vergi ve SSK pirimlerinin yanı sıra enerji bedeli yüksek.

Bunun yanı sıra batıda çalışan meslektaşlarımıza ek olarak Doğu ve Güneydoğu'da terör olayları, mülkiyet sorunları, bölgedeki gelişmişlik farkı, kurumların yavaş işlemesi gibi nedenler de eklendiği zamana rekabet şansımız büsbütün azalıyor. Bu olayların yaşattığı tedirginlik ve istikrarsızlık bizi oldukça olumsuz etkiliyor. Bu istikrarsızlık ve tedirginlik üretiminizi, personelinizi, satışınızı ve sonuçta kazancınızı etkilemektedir.

Aynı zamanda yurtdışı bağlantılı çalıştığınız için zamanında üretiminizi sağlayamamakta ve yaptığınız anlaşmaya bağlı kalamamaktasınız. Bu da bizi maddi cezalara muhatap ediyor.

Kırsal alanlarda çalıştığımız için aynı zamanda mülkiyet ile ilgili sıkıntılar bizi bezdiriyor. Çalıştığınız alanlar çoğu zaman hem devlete hem de vatandaşa ait çıkıyor. Mülkiyet bedeli adı altında astronomik rakamlar ödeyerek bu tür engelleri aşmaya çalışıyoruz. Kurumların yavaş hareket etmesi ve gerekli ilgiyi göstermemesi sonucu mülkiyet ile ilgili bu tür problemler aşılamamaktadır.

Sonuç olarak; bölgenin lokomotifi durumunda olan ve yıllık 40 milyon dolarlık bir girdisi olan bölgemizde, devletimizin sorunlarımıza ivedilikle eğilmesi gerekmektedir. Eğer devletimiz yatırımcının önünü açmak ve teşvik etmek istiyorsa; güvenlik ile ilgili tedbirlerin alınması, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkına bakılarak bölgenin ayrı bir statüde değerlendirilmesi, ilgili kurumların işler hale gelmesi, bölgede kalifiye eleman ihtiyacını karşılayacak bir teknik okulun açılması gibi konulara ivedilikle eğilinmesi şart.